top of page

Sürdürülebilir sanata ve üretime dair: Açık Atölye

BASE ve KTSM’nin iş birliğinde, bu sene ilk defa sanatçılar Esra Gezer, Sadık Ramazan Yılmaz ve Işıl Çelik’in katılımıyla hayata geçen Açık Atölye’nin çıktıları 3 Ekim tarihine kadar BASE’de izleyiciyle buluşuyor. Sanatçılara atölye süreci ve üretimleriyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk


Röportaj: Burcu Dimili



Açık Atölye katılımcı sanatçıları Esra Gezer, Sadık Ramazan Yılmaz ve Işıl Çelik



Yeni mezun sanatçı adaylarını sanat ve yaratıcı endüstriler ile buluşturmayı hedefleyen BASE’i ilk yılından beri destekleyen Kale Grubu, beşinci edisyonda Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM) ile bu desteğine devam ediyor. KTSM & BASE iş birliği ile bu sene ilk kez gerçekleştirilen Açık Atölye programıyla KTSM, BASE sanatçılarına üretim anlamında kapılarını açıyor.

“İyi bak dünyana” temasıyla hayata geçen ve sürdürülebilirliğin ön planda olduğu Açık Atölye programına açık çağrıyla seçilen üç sanatçı Sadık Ramazan Yılmaz, Esra Gezer ve Işıl Çelik oldu. Sanatçıların Eylül ayı içinde atölyede ürettikleri eserler bu sene 29 Eylül - 3 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek BASE’de izleyicilerle buluşacak ve ardından KTSM’nin kalıcı koleksiyonuna dahil olacak. Açık Atölye serisi vesilesiyle sanatçılar Sadık Ramazan Yılmaz, Esra Gezer ve Işıl Çelik’i daha yakından tanımak istedik.





Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz?


Esra Gezer: Lisede aldığım plastik sanatlar eğitimi sonrası çamurla uğraşma ve üç boyutlu yaratım isteğimin ardından Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Tasarımı Bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Çalışmalarım, gördüğüm bir an, fotoğraf, ses, his ve toplumsal farkındalıkla ilgili konular üzerinde şekilleniyor. Seramiğin geleneksel hâli ve üretim şekli de benim için çok önemli. Çömlekçi tornasında çalışmak, kullanım ve dekorasyon eşyaları üretmek hoşuma gidiyor. Seramik benim için bir tutku ve bu tutkunun son bulabileceğini hiç düşünmüyorum, deneyimlemekten oluşan bu sürecin bir sonu yok çünkü.


Sadık Ramazan Yılmaz: 1995 Lefkoşa, K.K.T.C. doğumluyum. Sanatla ilgilenmeye çok küçük yaşlarda başladım ve ilk ödülümü dokuz yaşımda aldım. Hemen ardından ilk kişisel sergimin açılmasıyla birlikte Güzel Sanatlar Lisesine başladım. Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünde tamamladım. Bu süreçte Erasmus programıyla Macaristan'da bulunan University of Sopron'a kabul edildim. Yurt içinde ve dışında birçok sergi ve projede yer aldım.


Işıl Çelik: 1987 yılı, Ankara doğumluyum. Eğitimci bir anne babanın ikinci çocuğuyum. Doğduğum şehir ve ailemin öğretmen olması sanatsal üretimlerimin alt yapısını, hassasiyet ve farkındalığımı etkileyen faktörler arasında yer alıyor.


Plastik sanatlar eğitimime Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümünde başladım ve okulu bölümü birincisi olarak tamamladım. Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde sırasıyla, Sanat Tarihi, Seramik ve Cam Tasarımı, Sahne Dekor ve Kostüm Tasarımı lisans eğitimlerimi tamamladım. Bilgiye sahip olmak, deneyimlemek, yeni keşiflerde bulunmak beni hep heyecanlandırdı. Çalışmalarımı da hâlen, deneyimlediğim bu üç lisansın paydaşlığında; kavramsal alt metin, yorumlama, şekillendirme ve sergileme biçimlerini birleştirerek üretme yolunda ilerliyorum.



Sizin için “doğa” ne ifade ediyor? Doğayı çalışmalarınızla nasıl ilişkilendiriyorsunuz?


Esra Gezer: Doğa, çözdüğümüzü ve bildiğimizi sandığımız şey bence. Üstün olduğumuzu düşünüyoruz. Ancak ben tanıyamadığımız, çözemediğimiz sonsuz bir gerçeklik ve enerji olduğunu düşünüyorum. Üretimlerimde birebir doğadan bir nesne üzerine çalışmasam da bir renk, doku ve hissiyat olarak bana rehber olan çok fazla şey oluyor.


Sadık Ramazan Yılmaz: Benim için doğa, narin fakat bir o kadar da güçlü bir gizeme sahip. Bu nedenle çalışmalarımda da doğaya ve dünyaya daha bilinçli bir yaklaşım sergileyerek atık nesneleri kullanıyorum.


Işıl Çelik: Doğa, bizi kucaklayan en büyük sığınağımız, yuvamız… Doğa ve insanı birbirinden ayrı düşünemiyorum. Ekosistemin küçük bir parçasını oluşturuyor olmamıza rağmen kibir ve bencillikle yuvamızı tüketiyor, dengesini bozuyor ve kirletiyoruz. Çalışmalarımda yaşam alanlarımızı kısıtlayan ve olumsuz etkileyen her türlü eylemi sanatsal dille yeniden gündeme getirerek farkındalık yaratma, üzerine konuşma ve tartışmaya açmayı hedefliyorum. İyilik için attığım bir adımın titreşiminin büyüyüp kitlelere ulaşmasını, böylece yaşanabilir bir dünyada nesiller boyu refah içinde hayatlar sürülmesini hayal ediyorum.






Nesnelerin hafızası olduğuna inanır mısınız? Seramiği bir nesnenin dönüşüm yolculuğu olarak ele alırsak toprak sizce bu hikâyenin neresinde yer alıyor?


Esra Gezer: Seramik objelerin tarihi kaydetme gibi bir özellikleri var. Her dönemin yaşam biçimi hakkında bilgiler verebiliyorlar. Her yörenin kendine ait toprak yapısıyla beraber kil çeşitliliğinin artması hem estetik gelişim hem de bir kent kültürü oluşturmakta önemli rol oynamış. Geçmişten günümüze insanoğlunun tüm serüvenine tanık olan bir nesne. Yaşanan trajedileri ve olayları belleğinde tutuyor, aslında insanoğlu kadar canlı ve hafızası olan bir nesne.


Sadık Ramazan Yılmaz: Elbette nesnelerin bir hafızası olduğuna inanıyorum. Bu nedenle atıl nesnelerle çalışıyorum. Bu nesnelerle çalışmadan önce, onlarla belirli zamanlar geçiriyor ve yitip giden işlevlerine yeni bir anlam katabilmek amacıyla üzerinde düşünüyorum. Planlamanın ardından seramik ile bu nesneleri bütünleştiriyor ve işlevsiz bir nesneyi, sanat objesi hâline getiriyorum. Bu noktada malzeme olarak seramik, benim için birey ile nesne arasındaki bağı güçlendiren bir araca dönüşüyor.


Işıl Çelik: Evet, hem fiziksel hem de bilinç düzeyinde tüm nesnelerin hafızası olduğunu düşünüyorum. Öncelikle toplumsal bilinçaltında nesneler üzerine yüklenen anlamlar ve çağrışımlar var. Bunun yanı sıra madde, atom altı parçacıklar ile nesneler üzerindeki döngünün sürmesi gibi kolektif bilinçaltımızda da nesnelerin, kavramsal ve tanımlı hafızalarının devam ettiği fikrindeyim. Bu noktada toprağa karışan maddenin yeniden başka bir nesneye dönüştüğünü, o nesnenin hafızasının toprağa oradan da sanatsal üretimlerle yeniden şekillenen ve yeni tanımların yapıldığı başka bir hafıza işine dönüştüğünü düşünüyorum.


Kale Tasarım ve Sanat Merkezi, Açık Atölye programı kapsamında tam da bu “nesnenin hafızası” fikrine olan inancımın yansıması olarak; kamu kurumlarından topladığım, imha edilmiş imzalı evrakların hafızasını kağıt kesim yöntemiyle seramik nesnenin içine hapsetmeye ve bu yolla yeni bir hafıza oluşturmaya çalışıyorum.



Evrene yayılan titreşim, diğer adıyla rezonans hayatımızı, birbirimizle ilişkimizi ve mücadele şeklimizi de etkiliyor. Karmaşık titreşimler bütünü, ortak bilinç, toplumsal enerji ve denge bir şifaya dönüşebilir mi sence?


Esra Gezer: Kolektif bilincin günümüzde daha anlaşılır ve yaygın olduğunu görüyorum. Yeni dünya düzeninde iletişim araçlarının yaygınlığı ve toplumsal özgürlüklerin öne çıktığı bu dönemde daha iyi bir yer, daha iyi bir dünya için kolektif yaşamın öneminin bizlerde yer etmeye başladığını düşünüyorum.


Sadık Ramazan Yılmaz: Dönüşebilir. Ancak bu noktada görsel belleğimizde yer edecek olayların bütününden çıkaracağımız sonuç önemli. Bu bağlamda dönüşebileceğine inanıyorum.


Işıl Çelik: Evet, kesinlikle dönüşebilir. Bu durumu açıklayan birçok farklı düşünce biçimi var. Hepsinin ortak noktası iyi ya da kötü bir olayın zincirleme bir şekilde genişlediği, yayıldığı ve etkisini hem başlangıca hem de sürece yansıttığı üzerine…


Fikir olarak her zaman iyi, adil ve dürüst olmaktan yanayım. Bu benim için her zaman hayata karşı koruyucu bir kalkan olmuştur. Başıma gelebilecek en kötü durumu bile bu yaklaşımla zarar görmeden atlatabilmişimdir. Bu sebepledir ki yaptığım işlerde de toplumsal farkındalık temalarını çokça kullanıyorum. Ayrıştırma ve ötekileştirme toplumları, olumsuzluk ve zaman kaybından öteye geçiremiyor. Bu sebeple sanatsal bir dille yeniden yorumlamaya çalıştığım işlerimde, farkındalık yaratma, yeniden tartışmaya açma ve çözüm odaklı yaklaşımlar hedefliyorum.



Atık kullanımının azaltılması, ileri dönüşüm, sürdürülebilir bir yaşam temaları çalışmalarınızda nerede konumlanıyor?


Esra Gezer: Sürdürülebilirlik ve atık kullanımı, konu olarak olmasa da üretim planımda kendini gösteriyor. Çamurlarımı dönüştürerek, artık kalan sırları toplayarak veya fırından çıkan içime sinmeyen bir ürünü renk ile ya da işlevselliğini değiştirerek tekrar kullanmaya özen gösteriyorum.


Sadık Ramazan Yılmaz: İlk günden bugüne "atık", kavramsal olarak üretimimin her anında oldu ve olmaya da devam ediyor. Evsel Atık Nesnelerin Sanat Objelerine Dönüşümü adlı Yüksek Lisans tezimde de bu konuya odaklanıyorum. Çünkü atık nesneler insanların arkalarında bıraktıkları izlerdir. Ben bu izlerin peşindeyim.


Işıl Çelik: İlk olarak kendi seramik işlerimi başka işlerimde yeniden kullanarak bir dönüşüm döngüsü oluşturuyorum. Ayrıca izleyici üzerinde etkiyi arttıran nesnelerin hafızasına odaklanarak, kullanılmış nesneleri yeniden bir kavram çerçevesinde işlerime adapte ediyorum. Daha çok kullandığım dönüşüm nesnelerde bu sürdürülebilirliği sanatsal bir forma evriltmeye çalışıyorum. Bu hem atık hem de kendi üretimlerimin yeniden başka sanatsal işlere dönüşmesi yolunda bana yol gösterici oluyor.



“İyi bak dünyana” sizin için ne demek, dünyaya iyi bakmak ve bu konuda farkındalığı artırmak için neler yapıyorsunuz?


Esra Gezer: “İyi bak dünyana” benim için herkesin kendi içine bakması, yaşadığı eve, odaya, çalıştığı iş yerine… Yolda yürürken sokağına, senden başka yaşayan canlılara bakabilmek. Romantik bir cümle olabilir fakat gerçekten yaşayış biçimimizi sorgulayarak bir gün geçirirsek, bakmaktan öte görebilirsek sabahtan akşama ne kadar sürdürebilir şeyler yaptığımızı fark etme şansını elde edebiliriz. Ben üretim hâlindeyken bu sürdürebilirliği devam ettirmeye çalışıyorum. Gündelik hayatta mutfakta dikkat ettiğim unsurlar var. Dışarda ise daha çok termos, bez çanta, pipet yerine daha sağlıklı seçeneklere yöneliyorum. Açık Atölye kapsamındaki çalışmam da aslında gündelik hayattan bir zevk alışkanlığımı, kahve içmeyi her gün yaparak ne kadar atık çıkardığımın farkındalığıyla ortaya çıktı. Her gün aynı eylemi gerçekleştirirken, rahatsızlık duyarak ne kadar çok kâğıt ve kapsül kullandığımdan yola çıktım ve daha az atıkla zevklerimi dönüştürmenin yollarına baktım.


Sadık Ramazan Yılmaz: "İyi bak dünyana" benim için sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile daha bilinçli bir toplum yaklaşımının bütünüdür. Dünyaya daha iyi bakmak için çalışmalarımda kullandığım nesnelerle amacım insanların tüketim ve alım çılgınlığını köreltmeye çalışmak. Elimizdeki nesneleri daha bilinçli ve yaratıcı kullanırsak ardımızda bırakacağımız yığınları azaltacağımıza inanıyorum.


Işıl Çelik: Evren, doğa ve insana dair geniş perspektiflerden konuyu anlama, bilgisine ulaşma, doğru tanıma ve ihtiyaçları doğrultusunda ortak paydaşta yardımlaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Tüketmek yerine, sürdürülebilir kaynaklar ile doğayı ve yaşamı desteklemeliyiz. Biz doğaya iyi bakarsak o da bizi merhametli kollarıyla sarmalayacaktır.



KTSM’deki Açık Atölye’de günleriniz nasıl geçiyor?


Esra Gezer: Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’ndeki atölye programı verimli geçiyor. Çalışma arkadaşlarım Sadık ve Işıl’la aramızda güzel bir enerji oldu. Seramik üzerine çalışan biri için geniş bir alan, masa ve fırın gibi bir atölye materyali gereksinimi çok fazla çünkü seramiğin üretim bandı aslında çok meşakkatli. O yüzden burada yaratılan atölye ortamı bizleri mutlu etti.


Sadık Ramazan Yılmaz: KTSM’deki günlerim çok verimli olmakla beraber bir o kadar da eğlenceli geçiyor. Mükemmel bir ekiple beraber üretim yaparak insanların hayatına dokunabilme şansına sahip olmak eşsiz. Bu fırsatı bizlere verdikleri için teşekkür ediyorum.


Işıl Çelik: Açık Atölye günlerim çok verimli geçiyor. İki meslektaşımla birlikte sürdürülebilir sanat çerçevesinde farklı dillerde ortak bir amacı yeniden şekillendiriyoruz. Bizlere bu fırsatı veren Kale Grubu’na sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.



Gelecek projeleriniz neler?


Esra Gezer: Dert edindiğim, yansıtmak istediğim bir sesi, bir his veya olayı işlerimde aynı tutkuyla devam ettirmek istiyorum. Yansıtmak istediklerimin daha fazla insana ulaşmasını ve hissetmelerini sağlamayı temenni ediyorum.


Sadık Ramazan Yılmaz: Gelecek projelerimde de atık problemini toplumsal bir dert hâline getirene kadar üreteceğim. İnsanlara farklı bir bakış açısı aşılayana kadar...


Işıl Çelik: Elimde hâlen var olan dönüşüm malzemelerini seramikle birleştirerek, yeni hafıza işleri yapmayı ve sürdürülebilir sanat alanında ilerlemeyi planlıyorum.




bottom of page