top of page

Sanat üretme sırası robotlarda


Mixer'in sezon açılış sergisi o+oma+a insanın ve robotların yarattığı estetik biçimleri üzerine işleri bir araya getirdi.

Meliha Sözeri, Seri No 2, Paslanmaz çelik delikli tel, 135 x 110 x 90 cm

Yeni medya sanatı açısından Türkiye henüz yolun başında. Yeni medya sergisi diye girip video izleyerek çıktığımız zamanlar çok uzak değil. Ancak özellikle yurtdışında eğitim alan pek çok genç sanatçı, yeni medya başlığı altında veri sanatı, dijital sanat ya da bio-sanat gibi farklı alanlarda üretimler gerçekleştirmeye başladı. Mixer'in Karaköy'deki yeni mekanının ilk sergisi olan o+oma+a teknoloji ve insan ilişkisini farklı formlarla yorumlayan sanatçıların işlerini bir araya getirdi.

o+oma+a sergisi adını insan ve makine etkileşimini ortaya koyan otomata teorisinden alıyor. Özetlemek gerekirse otomata teorisi, bilgisayarların ya da makinelerin sorunlarını yine kendilerinin çözmesi için kullanılan bir terim. Aslında nihayetinde bilgisayarların neyi yapıp yapmayacağını, yani sınırlarının varacağı noktayı işaret ediyor. Serginin ilham kaynağı ise 1946 yılında Buenos Aires'te ortaya atılan Buluşçu Manifesto. Sanat tarihindeki estetik anlatının bilimsel estetiğe evrileceğini öne süren bu manifesto aslında bugünkü anlamıyla robotların kendi estetiğini yaratacağını "müjdeler". Otomasyon konusuyla birleştirirsek sanatta da yazılımların, bilgisayarların, robotların kendi sınırlarını çizeceği estetiği değer kabul eden görüş, bu serginin de temelini oluşturuyor.

Alican Leblebici, Selfie Portrait, Tuval üzerine akrilik, 150 x 120 cm, 2015

Mixer'deki sergi de insan ve makine ilişkisini hem yeni medya araçlarıyla hem de daha geleneksel saydığımız formlarla ifade eden işlerden oluşuyor. Sergide ArtBizTech ekibinin 2017 yılında başlattığı bang. Art Innovation Prix'i kazanan eserler de yer alıyor.

Sergide yer alan işlere gelirsek… Meltem Şahin, silikon malzemeyle çalıştığı Will Qua işini Schopenhauer'in müzik dinleme deneyimlerine dair teorisi üzerine kuruyor. Elif Esen Müzigenetik Mutasyonlar projesinde genetik modifikasyonları müziğe dönüştürüyor. Berk Yüksel'in Divine Geometry 3.0 işi de DNA dizilimini bilgisayar diline dönüştürerek homografik bir imge yaratıyor. Hasan İlkan Cebeci'nin izleyiciyi ters selfie çekmeye davet eden Face to Black işi projeksiyonlar yardımıyla sonsuz imge gücüne işaret ediyor. Murat Can Kurşun, Redüksiyon adlı yerleştirmesinde cam bir kürenin varoluşunu izleyicinin görüntüsü üzerinden yansıtıyor. Oğuz Emre Bal'ın İşlek Sanat Projesi sanat nesnesinin iki boyutluluğunu ve biricikliğini yeni bir boyuta taşıyarak sorgulatıyor. Özgür Ballı'nın Fütüristik Manifesto işi de teknolojik araçların düşünme pratiklerimizi etkileme şekli üzerine bir öneri sunuyor. Özcan Saraç, Artificial waw yerleştirmesinde insanların yarattığı anayasaları, insanın dünya dışı varlıklarla karşılaşması üzerinden sorguluyor.

Sergide ayrıca konvansiyonel yollarla konuyu irdeleyen işler de yer alıyor. Ahmet Duru'nun Gün Batımı - Manzara 1 çalışması tek bir doğa görüntüsünü üç farklı teknikle yorumluyor. Ali Elmacı'nın Silahlar Çekilince Gölgeler Büyür resmi çalışmalarındaki tanıdık figürler üzerinden görsel imajların gerçekliğini sorguluyor.

Ali Elmacı, Silahlar Çekilince Gölgeler Büyür, 120x94,5 cm, Ink on paper, 2015

Ali Şentürk Özetler Serisi'nde ince çizgilerle izleyicinin zihninde paradokslar oluşturuyor. Alican Leblebici'nin Selfie-Portrait işi de hızlıca tüketilen bir imge olarak selfielerle yağlı boya portre geleneği arasındaki gerilimli ilişkiye vurgu yapıyor. Ayşe Hilal Ateş, Taze Nane çalışmasında kişisel bir hikayeyi sanat disiplini içine koyarak yeniden üretiyor. Evren Erol, Aklın Yarat(t)ıkları heykelinde serginin meselesine insanın bilinçaltı üzerinden bakıyor. Gökçen Dilek Acay kumaş üzerine dikişle yaptığı çalışmalarında insan doğasını gösteren sahneler yaratıyor. Meliha Sözeri'nin tellerle ürettiği işinde sanayi üretimleriyle el işi arasındaki ilişki ortaya koyuluyor. Nur Gürel, Toy with Proportion serisinde dergi, afiş gibi hazır görsel imajları sabitleyerek bu alana giriyor.

Ali-Şentürk, Özetler Serisi, Kağıt üzerine akrilik mürekkep, 85 x 95 cm

Göreceğiniz üzere o+oma+a kalabalık bir sergi. İşler, küratörün işaret ettiği makine ve insan ilişkisini farklı noktalardan ele alıyor. Yapay zeka tartışmalarının hızlandığı bir dönemde üzerine daha fazla düşünmemiz gereken bir konu aynı zamanda. Ancak serginin toplamına baktığımızda, belki küratöryel eksikliklerden, belki de konunun henüz yeterince irdelenmemesinden dolayı, söylemine ikna etmeyen bir sergiyle karşı karşıyayız. İleride bu konular üzerine daha fazla sergi görmek ümidiyle...

bottom of page