top of page
Yazarın fotoğrafıZeynep Gülçur

Pasolini'yi Bedenlemek


Olivier Saillard'ın küratörlüğünü yaptığı ve Tilda Swinton'ın hayat verdiği performans Embodying Pasolini (Pasolini'yi Bedenlemek) İtalyan yönetmen Pier Paolo Pasolini sinemasından kostüm tasarımına geniş mercekli bir bakış sunuyor


Yazı: Zeynep Gülçur


Embodying Pasolini, Fotoğraf: Ruediger Glatz


Moda tarihçisi Olivier Saillard, Andy Warhol: Modaya Bakış, Madame Grès, Comme des Garçons: Beyaz Drama, Balenciaga: Siyah Eser, Azzedine Alaïa gibi moda tarihi üzerine gerçekleştirdiği retrospektif niteliğindeki sergilerin küratörü olarak tanınıyor.

2010 senesinde Palais Galliera Müzesi’nin direktörlüğünü üstlenen Fransız moda tarihçisi, 2012 senesinde The Impossible Wardrobe (İmkânsız Gardrop) ismini verdiği eseriyle moda müzelerinin depolarında bekleyen eşsiz giysileri bir performans aracılığıyla izleyiciyle buluşturuyor. Oyuncu Tilda Swinton ile iş birliği içinde Marie Antoinette, Napoleon Bonaparte gibi tarihi figürler tarafından giyilen kıyafetlerin yer aldığı canlı performans sergisi The Impossible Wardrobe, ikilinin giysilere dayalı ürettiği ilk performans.

Bu performansın ardından ikili yaratıcı işbirliklerini daha sonraki yıllarda da sürdürerek Eternity Dress (2013), Cloakroom - Vestiaire obligatoire (2014), Sur-exposition (2016) ve son olarak da Embodying Pasolini eserlerini yaratıyor.

2021 senesinde Roma'daki Mattatoio Müzesi'nde prömiyerini yapan Embodying Pasolini, Festival d'Automne’un bir parçası olarak Paris’teki Fondazione Sozzani'de sahnelendi.

Embodying Pasolini, Fotoğraf: Marc Dommage


Embodying Pasolini, İtalyan yönetmen Pier Paolo Pasolini'nin filmleri için Danilo Donatı tarafından tasarlanan kostümlerden önemli bir seçkiyi bir araya getiren özgün bir performans.

Hem sergi hemde performans özelliğini taşıyan eser, Swinton'ın kapalı gişe performansının tek kaydı olmasının yanı sıra, Pasolini'nin filmlerinde yarattığı karakterlere dair bir inceleme de sunuyor. Aziz Matyas'a Göre İncil (1964), Şahinler ve Serçeler (1966), Kral Oidipus (1967), Domuz Ahırı (1969), Dekameron'un Aşk Öyküleri (1971), Canterbury Öyküleri (1972) ve Binbir Gece Masalları'ndan (1974) Salo Ya Da Sodom'un 120 Günü’ne (1975) kadar bu başyapıtlarda yer alan 30’a yakın kostüm, elbise, palto ve şapka gibi dokuma ve boyalı ipliklerden oluşan kırılgan eserler, Pasolini'nin ölümünden neredeyse yarım yüzyıl sonra bile İtalyan yönetmenin izleyicileri büyülemeye devam eden sinematografisinin izini sürüyor. Bu değerli parçaların yeniden keşfi, Salò'nun yönetmenine bir övgü niteliğinde.

Embodying Pasolini, Fotoğraf: Ruediger Glatz


Roma'da arşivlenen kostümler, Pasolini ve Donatı arasındaki uzun ve verimli bir işbirliğinin göstergesi. Performans, eserlerin keşfedilmesi, tanımlanması ve değerlendirilmesinden mekâna yerleştirilmesi ve harekete geçirilmesine kadar sergiye giden süreci izleyiciye sunuyor.

Sahnede alışılmışın dışına çıkarak bu özel kostümleri koruyucu giysi torbalarından ve kutularından çıkaran Swinton, burnunda gözlükleri ve elinde not defteriyle, ambalajı açarken yaptığı gözlemleri kaydediyor; dikişlerin durumu, planlanması gereken işlemler gibi. Daha sonra kostümleri parça parça alarak her biriyle etkileşime girmeye başlayan oyuncu, her seferinde karakterlerin pozlarını birkaç saniyeliğine benimseyerek, sanki onların hayaletleri içinden geçiyormuş gibi karakterlere yeniden hayat veriyor. Her bir parçayla farklı bir şekilde hareket ederek sahnede ilerleyen Swinton, Sylvana Magnano'nun Kral Oidipus filminde Jocasta rolünde giydiği deniz kabukları, tüyler ve kalaylı ipliklerle süslenmiş beyaz elbiseyi övmek için havaya kaldırıyor daha sonra omuzlarına yerleştiriyor ve elbiseyle sanki filmde yer alan bir karaktermişçesini bütünleşiyor. Canterbury Öyküleri'nde İtalyan yönetmenin Geoffrey Chaucer karakteri olarak giydiği ağır yeşil kadife pelerini ve şapkasını giyen oyuncu, Chaucer’den izler bulmaya çalışıyor.

Embodying Pasolini, Fotoğraf: Marc Dommage

Kostümler aracılığıyla Pasolini sinemasının bütün bir damarı yeniden harekete geçiriliyor: bedensel, duyusal ve somut. Kostümleri Swinton’ın üzerinde deneyimlemek aynı zamanda bizi Pasolini'nin karmaşık, sembolik ve entelektüel dünyasına götürüyor. Örneğin Aziz Matyas'a Göre İncil’de “Hristiyan-Marksist” tefsirini güçlendiren İsa'nin başındaki bezleri nasıl filme aldığını hatırlıyoruz. Ya da Salo Ya Da Sodom'un 120 Günü filminde Renata Moar için yapılmış gelinliği giyen Swinton izleyiciyi skandallarla dolu o döneme geri götürüyor.

Sanatçıların vizyonlarını yansıttıkları bir perde gibi Tilda Swinton bu performansıyla Pier Paolo Pasolini sinemasına retrospektif bir adım atıyor. Olivier Saillard'ın yardımıyla bu heykelsi ikon, İtalyan yazarın ikonik filmlerinden bazılarının dünyalarını kesiyor, daha doğrusu bu dünyaların kendisini bedenine davet etmesine izin veriyor.


“Ondan giysileri cisimleştirmesini istedim ama her durumda değil. Swinton her bir kostümün kaidesi oluyor.” Saillard.

Embodying Pasolini'yi tek bir kutuya koymak mümkün değil, eseri öne çıkaran birçok katmanı var. Kurguyla gerçekliği bir arada gösterme yeteneğine sahip bir sergi, bir tiyatro ve bir performans.


Comments


bottom of page