top of page

On soruluk sohbetler: Sofia Nappi

On soruluk sohbetler kapsamında İBB Kültür Sanat'ın 29 Nisan Dünya Dans Günü etkinliklerinin kapanış gösterisi olarak Cemal Reşit Rey Konser Salonu’na davet ettiği Komoco topluluğunun kurucusu ve koreograf Sofia Nappi ile sohbet ettik


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel


Sofia Nappi, Fotoğraf: Jeanette Bak


Floransa doğumlu Sofia Nappi, eğitimini Alvin Ailey'nin okulunda tamamlamış. Henüz 17 yaşındayken yaptığı ilk koreografileriyle ödüller almaya başlayan Nappi, keman sanatçısı ve besteci kız kardeşi Alice Nappi’yle birlikte kurdukları Komoco adlı topluluk için yaptığı çalışmalarla en son 2021'de Rotterdam Uluslararası Düet Koreografi Yarışması'nda Introdans Ödülü’nü ve Hannover 35. Uluslararası Koreografi Yarışması'nda Birincilik, Eleştirmenler ve Prodüksiyon Ödülleri'ni kazanmış. Nappi 2024 sezonunda dünyaca ünlü Nederlands Dans Theater NDT’nin iki numaralı topluluğuna yeni bir yapıt üretmesi için davet edilmiş. 


Nappi’nin kendi topluluğu Komoco ile 29-30 Nisan 2024 tarihlerinde Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sahneleyeceği PUPO, Carlo Collodi'nin ünlü yapıtı Pinokyo'dan esinlenilmiş bir çalışma. Sofia Nappi’ye sanata, hayata ve PUPO’ya dair merak ettiklerimizi sorduk.


PUPO, Fotoğraf: Thomas Schermer


Sizce performansın özü nedir? 


Performans, bedenin fiziksel ve duyusal olarak ifade edilmesiyle aktarılan kişisel bir deneyim. Bu bir yolculuk. Canlı ve bu nedenle de her seferinde farklı. 


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl inanıyorsunuz? 


Ben inanıyorum. Terapötik, eğlendirici, dokunaklı olabilir; ister hakkında düşünce üretiyor olun, ister aktif olarak sanat formunun bir parçası olun. Cevap, kendimizi onda yansımamız gerçeğinde yatıyor. 


Bir yapıt üzerinde çalışırken, hangi kaynaklar size ilham veriyor? Yapıtlarınızda rüyalar rol oynuyor mu? 


Her zaman farklı ancak tekrar eden ilham kaynaklarım, doğada olmak, her türlü müzik dinlemek, görsel sanat sergileri, kitap okumak ve evet, bunun hakkında rüya gördüğüm oldu.


PUPO, Fotoğraf: Thomas Schermer


Eğer baştan zaten bir ismi yoksa, üzerinde çalıştığınız bir yapıta bir isim vermeye ne zaman karar veriyorsunuz? 


Genellikle başlık her şeyden önce gelir. Bir kelime, bir kavram, bir fikir. Ona güvenirim ve genellikle asla değiştirmem. 


Sanatınızı en çok etkilediğini düşündüğünüz bir sanatçı ya da kişi var mı? Eğer böyle bir sanatçı ya da kişi varsa, kimdir? 


Bana çok ilham veren ve çok saygı duyduğum birkaç kişi var. Pina Bausch, Ohad Naharin, Hofesh Shechter ve Charlie Chaplin bunlardan bazıları. 


Dünyanın şu anki durumunu her anlamda düşündüğünüzde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir? 


Sanatı özgür ve kendi amacına yönelik tutmak. Sanatın en önemli yönünün bu olduğuna inanıyorum ve günümüzde bu yön çoğu zaman kayboluyor.


Kendi dans topluluğunuzun yanı sıra uluslararası bale ve dans toplulukları için serbest koreograf olarak çalışıyorsunuz. Kendi topluluğunuzla yapıt üretmek ile yabancı bir toplulukla yapıt üretmek arasındaki farklar nelerdir? 


Bu tamamen farklı bir yolculuk. Komoco ile çalışmak, eve dönmek ve dansçılarla en çılgın şekilde düzenleme ve oynama özgürlüğünü hissetmek gibi bir şey. Farklı bir dans topluluğuyla, farklı insanları ve sanatçıları tanımaya açık bir şekilde bir araya geliyorum ve kendime alanda bulunanlardan ilham almak için izin veriyorum. Kendimi hâlâ özgür hissediyorum, ancak elbette bir sohbeti kurmak biraz daha fazla zaman alıyor. 


PUPO, Fotoğraf: Thomas Schermer


İstanbul'da sahnelenecek son prodüksiyonunuz PUPO, ünlü kukla karakteri Pinokyo'dan esinleniyor. Sayısız kez yorumlanmış bu figüre nasıl yaklaştınız? 


Pinokyo'ya genç bir insan ve onun hayat yolculuğu olarak yaklaştım. Açgözlülük, şehvet, bilinçaltı, oyunbazlık, bağlantı ve farkındalık yoluyla. Bu, içimizdeki çocuğa ve hareket etme zevkine dayanan, anlatıdan uzak bir yaklaşım. 


Edoardo Marabini ile son yapıtınız PUPO'nun ses tasarımını da yaptınız. Koreograflar nadiren ses tasarımına dahil olurlar. Sese olan ilginizi ne tetikledi? 


Genellikle kendi müziğimi miksler ve yaratırım. 11 yıl boyunca klasik piyano çaldım, müzik dansa yaklaşmadan çok önce de özümün bir parçasıydı. 


İstanbul seyircisi ilk kez bir yapıtınızla karşılaşacak. İstanbul seyircisine PUPO’yu deneyimlemeden önce söylemek istediğiniz özel bir şey var mı? 


Tek bir hikâye anlatacak olmamızı beklemeyin; tersine, sahnedeki insanların her biriyle birçok kişinin hikâyesini anlatıyoruz. Hazır olun, çok fazla hayat enerjisi var! Sabırsızlanıyoruz!


bottom of page