top of page
Ayşe Draz

On soruluk sohbetler: Michael Vogel

25 Ekim-25 Kasım 2023 tarihleri arasında gerçekleşen 27. İstanbul Tiyatro Festivali’nin uluslararası sanatçılarıyla yaptığımız söyleşi dizisinde sırada, bu akşam 7 Kasım ve Çarşamba 8 Kasım’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde yer alacak ünlü Berlin merkezli topluluk Familie Flöz’ün Düğün adlı gösterisinin yönetmeni Michael Vogel’i konuk ediyoruz


Röportaj: Ayşe Draz

Michael Vogel


27. İstanbul Tiyatro Festivali bu sene ikinci kez Işıl Kasapoğlu küratörlüğünde ve geçen seneye göre hem katılımcıları hem de kullanılan mekanlar açısından daha heyecanlandırıcı bir seçki vaat eden bir programla gerçekleşiyor. Berlin merkezli topluluk Familie Flöz, tüm aile bireylerine hitap etmek üzere kurguladıkları gösterilerinde mizahi unsurlar, maskeler, doğaçlama ve mim ile fiziksel komedi unsurlarını ustaca kullanan ve alanlarında bir öncü kabul edilen önemli bir tiyatro topluluğu. İstanbul seyircisiyle buluşacak sözsüz bir oyun olan Düğün adlı eserlerinde ise hem bireysel mutluluk arayışı hakkında kara mizahla trajediyi şairane bir biçimde buluşturdukları bir hikaye anlatıyor, hem de sınıf çatışmasından ekolojik meselelere uzanan toplumsal eleştirilerini sahne üzerinden yapıyorlar. 27. İstanbul Tiyatro Festivali’nin programında yer alan dokuz uluslararası yapımın koreograf veya yönetmenleri ile gerçekleştirdiğimiz sohbetler serisinde bu sefer konuğumuz, festivale, Düğün adlı gösterileri ile katılan ve maske tiyatrosunun öncülerinden sayılan Familie Flöz’ün yönetmeni Michael Vogel.


Michael Vogel yönetmenliğindeki Düğün oyunundan

Tiyatronun özü sizce nedir?

Karşılaşma, değiş tokuş ve şefkat! Sözsüz ve maskelerle işleyen bir tiyatroda empati, seyirciler için olduğu kadar oyuncular için de temel bir önkoşul. Bu sayede tiyatro, insanlara ait değerli bir armağan olan empatiyi uygulamaya geçirebilir ve aynı zamanda eğlendirebilir. Ve eğer seyirciler tiyatrodan geldiklerine kıyasla biraz daha cesaretli bir şekilde ayrılıyorlarsa, o zaman bu iyi bir tiyatro örneğidir.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?


Evet! Gerçeklik dönüşümdür! Tiyatro aslında bir şeyin bizi nasıl etkilediğiyle ilgilidir. Almanca gerçeklik kelimesi (wirklichkeit), etki (wirkung) kelimesiyle ilişkili. Biz bir şeylere inansak ve bir şeylere dokunabilsek bile evren etkilerden oluşur, her zaman bir şeyler olur ve dönüşür. Tiyatro bunda yoğun bir rol oynayabilir. Açık ve odaklanmış bir kişi tiyatroda dönüşümü deneyimleyebilir ve bunun sahneye de etkisi olur.


Michael Vogel yönetmenliğindeki Düğün oyunundan


Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinizde etkisi olur mu?


En büyük ilham kaynağımız oyunculardı. Konuşmalarla, röportajlarla ve doğaçlamalarla karakterlere ve bir temaya yaklaşıyoruz. Oyunları birlikte geliştiriyoruz ve her birey doğal olarak sürece birçok bilgi katıyor. Bir oyunun gelişim sürecinde gördüğüm rüyaların ve hayallerin de doğal olarak sürece etkisi oluyor.


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?


Genellikle başlık süreçte çok geç ortaya çıkar. Tüm kıtalarda oyunlarımızı oynadığımız için genellikle her yerde çağrışımları tetikleyecek bir başlık bulmaya çalışıyoruz. Bazen işe yarıyor.


Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?


En çok etkilendiklerimi söylemek zor, o kadar çok var ki. Tabii ki sessiz filmler ve kesinlikle Folkwang Sanat Üniversitesi'ndeki tiyatro, dans ve müzik dahil tüm alanlardaki profesörler ve öğretim görevlileri. Ayrıca 80'li ve 90'lı yıllar tiyatro için heyecan verici bir dönemdi: Pina Bausch, Peter Brook, Jérome Deschamps, Ariane Mnouchkin, Simon McBurney... Ve eminim ki bir çok başka ismi unuttum.


Michael Vogel yönetmenliğindeki Düğün oyunundan


Dünyanın mevcut durumunu değerlendirdiğinizde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir?


Mizah ve anlayış. Konuşmalara dahil olmak ve karşındakileri dinlemek için.


Fiziksel tiyatrocular” olarak sınıflandırılıyorsunuz, tiyatronun bu alt türünün niteliklerinden biraz bahseder misiniz?


Birlikte icat ettiğimiz bir oyun ancak onu yapanlar gibi olabilir ve ancak bu zamanda bu şekilde ortaya çıkabilir. Bu onu benzersiz kılıyor. Oyunlarımızı dünyanın her yerinde sahneleyebilmek için beden ve maskelerle çalışıyoruz. Maskeli ve sözsüz tiyatro yapıyoruz. Birisi buna fiziksel tiyatro derse sorun olmaz diye düşünüyorum.


Michael Vogel yönetmenliğindeki Düğün oyunundan, Fotoğraf: Simon Wachter


Sahnede maskelerle çalışmanın zorlukları nelerdir?


Maskelerin, yaşayan, canlı figürler yaratmak için yaşayan, canlı yüzü katı ve sınırlı formla kapatıyor olmanın temel paradoksu hem bir çekim alanı yaratır hem de bir meydan okumadır. Bir maske aniden sırıtır, öfkeli görünür, şaşkına döner, hatta utançtan kızarır. O zaman maskenin katılığı çözülür ve dolaysız bir karşılaşma için harika bir canlı güç ve bir aracı olur.


Bir “düğün” etrafında dönen bir performans üzerinde çalışma fikri nasıl aklınıza geldi?


Tiyatro sosyal bir sanat formu çünkü her zaman karşılaşma ve değiş tokuşla ilgili. Çalışma şeklimizin doğası nedeniyle doğaçlamalarda ilgimizi çeken ve bizi heyecanlandıran manzara malzemesi buluyoruz. Biz “zengin-fakir” meselesini tartışırken düğün karşımıza çıktı.


İstanbul seyircisine özellikle söylemek istediğiniz bir şey var mı?


Dürüst olmak gerekirse, geri bildirim almaktan her zaman çok mutluyuz. Bunun dışında gösterinin tadını çıkarın!


コメント


bottom of page