top of page

On soruluk sohbetler: Max Diakok ve Patrick Blenkarn & Milton Lim

Bu yıl 19-27 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan 7. İstanbul Fringe Festival şehrin iki yakasındaki 15 farklı mekânda 10 yerli ve 10 uluslararası gösteriye ev sahipliği yapıyor. Katılımcılarına disiplinlerarası ve çok kültürlü bir program sunan festivalde yer alan Masonn adlı gösteriden Max Diakok ve asses.masses’in yaratıcıları Patrick Blenkarn & Milton Lim ile sohbet ettik


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel


ree

Masonn. Fotoğraf: Nathalie Sternalski



Max Diakok


ree

Max Diakok


İlk konuğumuz Fransa’dan Masonn adlı gösterisiyle festivalde yer alacak koreograf Max Diakok. Guadeloupe asıllı dansçı ve koreograf Diakok, 1978'de ileri seviyede judo çalışırken, geleneksel bir dans biçimi olan Gwoka’yı keşfetti. Diakok ilerleyen yıllarda Fransa - Toulon’da modern caz, modern ka, klasik ve çağdaş dans eğitimleri aldı ve Paolo Campos, Germaine Acogny, Jean François Durouré, Pierre N'Doumbé, Christian Bourigault ve Norma Claire gibi koreograflarla, Théâtre de l'Air Nouveau'dan Luc Saint-Éloy ve Jean Michel Martial gibi tiyatro yönetmenleriyle çalıştı. Diakok 1996 yılında Paris’in banliyölerinden Saint-Denis’de kendi dans topluluğu Compagnie Boukouso’yu kurdu. 

Yeni hareket biçimleri arayışını aklında tutarak ve diğer teknik araçları edinmeye istekle, yapıtlarında Gwoka hareket dağarcığını kullanmaya devam ederken, öncelikle çağdaş dans, Afrika dansı ve yoga, buto ve kontakt gibi beden tekniklerine odaklanan Max Diakok, 2015 yılında Fransa’da Sanat ve Edebiyat Şövalyesi ünvanına layık görüldü. 

Diakok’un topluluğu Compagnie Boukouso festival kapsamında 25 Eylül 2025’te Zorlu PSM %100 Stüdyo’da Masonn adlı gösteriyi sahneleyecek.


ree

Masonn. Fotoğraf: Nathalie Sternalski


Performansın özü sizce nedir?

Hem bir doluluk hem de bir boşluk hali. Doluluk çünkü sanatçının içsel varlığı, beden farkındalığı ve çeşitli deneyimlerin hafızası gibi temel yükleri taşımalı. Boşluk ise uyum sağlama, önyargısız bir şekilde şimdi ve burada olma yeteneği. Bu, kişinin kendisiyle, mekânla, müzikle/zamanla ve potansiyel partnerleriyle bütünsel bir bağ kurmasını gerektirir. Bu varoluş, bizi enerjiye bağlayan nefes ve Dünya'ya bağlayan topraklanma yoluyla elde edilir.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?

Bana göre sanat, dönüşüm için önemli bir araç. Bu, gittikçe artan öz-bilgiden; düşünceler ve duygular da dahil olmak üzere, somut bedenden onu hayata geçiren ince enerjiye, kişinin varlığının tüm bileşenlerinin bilgisinden ayrılamaz. Dahası, sanatsal yaratım iki zihnin iş birliğini gerektirir. Bu öz-bilgi, öz saygının temelidir. Sanatsal bir şekilde konuşmaya cesaret etmek, ister ailevi ister toplumsal olsun, kişinin kendini bağlarından kurtarma yolunda attığı ilk adımdır.


Bir yapıt üzerinde çalışırken size hangi kaynaklar ilham veriyor? Rüyalar yapıtlarınızda rol oynuyor mu?

Bir yapıt için ilk fikir, insanların hareketlerini, yürüyerek veya koşarak yarattıkları ritmi, hareketlerinin geometrisini ve bende uyandırdığı duyguları gözlemlemekten gelebilir. Bu ilk taslak, okumalarla beslenebilir. Tıpkı 2014 yılında yarattığım, dünyayı ve zamanla ilişkisini sorgulayan ve bizi yavaşlamaya ve içsel bir yolculuğa çıkmaya davet eden Depwofondis (De profundis mezmurundan esinlenen bir kelime) adlı yapıtımda olduğu gibi. Metroda veya sokakta ortaya çıkan hareket ve ifadelerden ilham aldıktan sonra, Fars şair Fariduddin Attar'ın Kuşların Konferansı'nı ve David Le Breton'un Yürümeye Övgü kitabını okudum. Bu okumalar, yapıtı bir başlangıç ​​yolculuğu tarzında geliştirmemi sağladı. Benzer şekilde, Poulbwa! (Termitlere dikkat!) yapıtımda tüketim toplumu, tüketici bağımlılıkları ve reklamcılıkla ilgili imgelerden esinlenmiştim. Öte yandan, 1996'da yarattığım ilk oyunum Driv (Yürüyüş)’ün fikri, Fransa’ya yeni taşınmış biri olarak yaşadığım hayal kırıklıklarından doğdu. Guadeloupe'nin tarihini, özellikle de kölelik geçmişini vurguluyor ve dul köleler ile davul virtüözü Vélo gibi karakterleri sunuyordu. Bu yapıtta ikonografik öğelerden ve Etiyopyalı yönetmen Haïle Gerima'nın Sankofa adlı filminden ilham almıştım.

Masonn (Duvarlar)'a gelince, süreci tetikleyen şey, göçmenler hakkındaki medya tartışmaları ve iki Martinikli yazarın (Patrick Chamoiseau ve Edouard Glissant) Duvarlar Yıkıldığında başlıklı çağrısıydı. Bu kitap, Ulusal Kimlik Bakanlığı kurma projesine bir yanıttı.

Son olarak yapıtlar, ilham kaynağı ne olursa olsun, her zaman şiirsel bir filtreden geçer. Bu, alegorik bir dil hayal etmek için birinci derecenin ötesine geçtiğim bir mesafelenme aşamasıdır. Dolayısıyla rüyalar benim ilham kaynaklarımdan biri değil, ama hayal kurmak bana bu şiirsel dili görme fırsatı veriyor.


Masonn. Fotoğraf: Nathalie Sternalski


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz? 

Başlık genellikle en son akla gelen şey. Genellikle provalar sırasında ilk başlık ortaya çıkar, ancak oyun gelişir ve o kadar belirginleşir ki, başka bir başlığı dayatır. Asıl sorun, prodüksiyon ekibinin çeşitli kurumlara veya mekanlara sponsorluk veya gösterim tarihi almak amacıyla başvurabilmek için mümkün olduğunca fazla veriye ihtiyaç duyması. Başvurular çoğu zaman, oyun tamamlanmadan, hatta provalar başlamadan önce gönderilir. Böyle durumlarda, bunun geçici bir başlık olduğunu belirtiriz.


Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz sanatçı veya kişiler var mı? Eğer varsa, kimler?

Sanatımı en çok etkileyen belirli bir sanatçı olduğunu söyleyemem. Ancak en başından beri, benden yaşça büyük diğer sanatçıların üretimleri aracılığıyla, nasıl bir yol izlemem gerektiğine dair bir fikrim oldu. Ve bu yol, Batı standartlarından bir kopuştu. Bu, mütevazı koşullarda yaşayan insanlardan ve özellikle kırsal kesimden gelen insanlardan ilham alan bir teatrallik ve jestler keşfeden Théâtre du Cyclone adlı bir tiyatro topluluğu aracılığıyla gerçekleşti.

Ayrıca, modern Gwoka'nın kurucu babası olan, kölelerin sürgününden bu yana müzik tarihimizden miras kalan bu atonal ve modal gamla kendini ifade etmeyi seçen, ve eşit mizaçlı gamlara dayanmayan bir müzisyen olan Gérard Lockel da var. Her iki durum için de dolaylı bir etki söz konusu olsa da, bu örnekler, herkes için geçerli tek bir norm olarak algılanan bir evrenselliğe takılıp kalmamak için estetik melezliğin gerekliliğini anlamama yardımcı oldu. Kariyerinizin başlangıcında, kendinizi eğitmeniz ve kanıtlamanız gerektiğinde bu kolay değil. Çok daha sonra, Butoh dansı, özellikle de koreograf Ushio Amagatsu'nun Sankaï Juku topluluğu sayesinde bir aydınlanma yaşadım. Yere serilmiş bedenlerini, içe dönük bacaklarını görünce, bazı Gwoka danslarıyla hemen bir paralellik sezdim.


Dünyanın mevcut durumunu her anlamda ele aldığınızda, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve öncelik içeren konu nedir?

Birçok bölgede insanlar büyük bir huzursuzlukla karşı karşıya. Savaş değilse bile, onun yakınlığı veya tehdidi söz konusu. Diğerleri ise doğrudan soykırım tehdidi altında. Buna gezegenimizi etkileyen iklimsel tehlikeleri, artan neoliberal yağmacılığı, artan güvencesizliği, demokrasinin gerilemesini ve faşizmin yükselişini de ekleyin. Sanat bu durum karşısında ne yapabilir? Pek bir şey değil. Ancak sanat, tohum ekmeye yardımcı olur. Ve bu tohumlar büyüdüğünde, eski paradigmaları altüst etmeye yardımcı olur.

Zorluklardan biri, sanatı sıradan bir metaya dönüştürmeye hazır ekonomik akıncılara direnmek. Bu nedenle, yapay olarak yaratılmış eğilimler ve ihtiyaçlar yerine, sanatın özgünlüğüne dayanarak yaratmak gerekiyor.

Dahası, ki bu ikinci zorluk, aktarıma yürekten inanıyorum. Güzelliği yaymak, sanatın, ne olursa olsun, her yerde mevcut olmasını sağlamak, yarını duvarlardan uzak, açık bir hayal gücüne hazırlayacak nesilleri hazırlamak demektir.


Yanılmıyorsak, koreografi yaklaşımınızda Gwoka ve hip-hop dans stillerini harmanlıyorsunuz. Gwoka'nın bir dans stili olarak kökenleri ve onunla olan ilişkinizden bahsedebilir misiniz?

Şunu belirtmeliyim ki ben bir hip-hop dansçısı değilim. Farklı ama benzer bir dans stilini, özellikle house dansının ayak hareketlerinde, denemek istedim. Gwoka dansı benim DNA'mda var.

Gwoka nedir? Afrika-Guadelupe kökenli hem bir dans hem de bir müzik stili. 2014 yılında UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi'ne dahil edildi. Kökenlerini anlamak için 17. yüzyıla, yani Afrikalı kölelerin Karayipler'e ve özellikle Guadelupe'ye sürgün edilmesine geri dönmemiz gerekir. Bu farklı etnik gruplar nihayetinde ortak bir dil, Guadelupe dilini (daha yaygın olarak Creole olarak biliniyor) ve çok daha sonra Gwoka adını alacak ortak bir müzik ve dans stilini yarattılar. Bu ismin yaygınlaşması 20. yüzyıla rastlıyor. Elbette, Afrika kökenli bir ifade, ancak temel özelliği, Kongo ve Batı Afrika'ya yakın unsurlar içerse bile, özgün bir yaratım olması. 

Gwoka'nın yalnızca sevindirici bir işlevi yok. Eskiden tarım işleri sırasında icra edilirmiş. Zamanla Guadelupe kimliğinin simgesel bir unsuru haline gelmiş. Gwoka, insanlıktan çıkarma ve kültürsüzleştirmeye karşı direnişin anısını taşıyor. Geçmişte yasaklara, aşağılamalara ve hatta kendini aşağılamaya maruz kalmış. 1970'lerde bağımsızlık hareketi tarafından kullanılan bir kimlik silahı haline gelmiş. Günümüzde ise her yerde mevcut (Fransız kamu televizyonu hariç). Grevlere ve siyasi protesto hareketlerine eşlik ediyor. Ruhsal bir boyut ona eşlik edebiliyor. 

Gwoka, sahnede veya sanata adanmış mekanlarda da mevcut: Konserler, dans gösterileri, oyunlar, görsel sanat performansları vb.

Koreografik kompozisyona başladığımdan beri, onu, bağlamından koparılmış olarak, çağdaş biçimlerde kullandım. Benim için mesele, kodlarını yeniden üretmek değil, aktardığı bedensel hallerden ilham almak, duygularımı, iç ritmimi dinlerken kendimi kadim bir hafızanın içinden geçirmeye izin vermek ve dünyayla ilişkimde bir gözeneklilik hali içinde kalmak. Aynı şey dansıma eşlik eden müzik için de geçerli. Davulların ostinatosu* olmadan da dinlenebilir veya elektro-akustik bir müzikle bir araya getirilebilir.


ree

Masonn. Fotoğraf: Nathalie Sternalski


Çağdaş yabancılaşmaya adanmış bir üçlemenin son bölümü olan Masonn'da (Duvarlar), ötekilik kavramına odaklanıyorsunuz. Bu kavrama koreografik olarak nasıl yaklaştığınızı biraz açabilir misiniz?

Modus operandi**'mi tartışmadan önce, bu ötekilik temasının Martinikli filozof Edouard Glissant tarafından geliştirilen kavramlara dayandığını belirtmeliyim.

- Kimlik. Özcü kök kimlik anlayışına kıyasla, köksap kimliğini tercih eder. Tek kök, etrafındakileri öldüren kök iken, köksap diğer köklerle buluşmak için uzanan köktür.

- İlişki. Bu, dünyada temas, alışveriş ve karşılıklı bağımlılığa dayalı bir varoluş biçimidir. Bu dayatılan Batı evrenselliğine karşı çıkar.

- Kreolleşme: Hiçbir kültürün bozulmadan ortaya çıkmadığı, ancak yeni bir şeyin (Tüm Dünya) yaratıldığı, öngörülemez bir kültürel temas süreci.

Peki ya çalışma biçimi?

Yaratıcı süreçte, hassas beden çalışması, dansçıların bedensel duyumlarına uyum sağlamalarını sağladı. Sonra onları Gwoka ile tanıştırarak kendi dünyama davet ettim. Ardından, Gwoka'yı bireyselliklerine göre yeniden deneyimleyebilecekleri doğaçlama bir alan yarattım. Ayrıca onlardan, başkalarıyla ilişkilerini çağrıştıran bir cümleyi kendi dillerinde, kalp dillerinde, yaşadıkları ülkenin dilinde veya ebeveynlerinin dilinde paylaşmalarını istedim.

Koreografik olarak şu şekilde oluştu.

- Her biri kendi yalnızlık kozasında (duşlar). Gerçek temas olmadan dolaşım.

- Sikloslar üzerindeki gölge oyunu. Amaç, dansçının ve canavarın görüntüsünün sırayla yansıdığı bir yanılsama yaratmak.

- Korkuları dağıtmak. Oyunculuk boyutu, partnerler arasında bir ayna efektiyle ortaya çıkar. - Oyunculuk, bir çatışma oyununa ve ardından dövüş düellosuna dönüşür.

- Uzlaşma, başka bir yere yolculuk ve duvarlar.

- Tüm Dünya


"Fringe" sizin için ne ifade ediyor?

Benim için "Fringe" sınır. Hem stilistik hem de ulusal sınırların ötesine geçme arzusu. Başkalarıyla tanışmak için atmamız gereken adım. Aynı zamanda konfor alanınızdan çıkmak, rutininizin dışına çıkmaktan çekinmemekle ilgili. Bizim için bu, orman yangını gibi yayılan bir korku ve nefret döneminde yaşadığımız için, daha da önemli.


İstanbul Fringe seyircisine ne söylemek istersiniz?

Seyircilerden, kim olurlarsa olsunlar, gösteriyi tam bir masumiyetle karşılamalarını, sadece zekâlarına değil, duygularına güvenmelerini bekliyorum. Seyircilerin, koreograf kadar kendilerinin de anlam taşıyıcısı olduklarını fark etmelerini isterim.

Benim için önemli olan bir diğer husus da önyargısız bakma ve dinleme ihtiyacı. Bu festival farklı stiller, farklı hayaller sunuyor. Ve bu uluslararası sanat paletine erişebilmek bir ayrıcalık.

Çeşitlilik sayesinde insanlık çok sesliliğe adım atıyor. Bir orkestranın imgesini ödünç alırsak, uyum, farklı kökenlerden gelen enstrümanlar arasındaki diyalogdan doğar.


* Ostinato: Sürekli tekrarlanan bir müzik cümlesi veya ritmi. ** Modus operandi : Çalışma biçimi.



Patrick Blenkarn ve Milton Lim


ree

Patrick Blenkarn ve Milton Lim. Fotoğraf: Frank Sperling


Festival kapsamında 20 Eylül 2025, Cumartesi ve 21 Eylül 2025, Pazar günlerinde Paribu Art’ta deneyimlenecek sekiz saatlik bir “baştan sona canlı seyirci kitlesi tarafından, tek tek oynanmak üzere tasarlanmış özel video oyunu” olan asses.masses’in yaratıcıları Patrick Blenkarn ve Milton Lim; sanatın toplumsal değeri, dijital emek ve oyunların politik potansiyeli gibi öncelikli soruları araştıran kavramsal bir sanatçı ikilisi. Performans, felsefe, psikoloji ve dijital medya alanlarındaki geçmişlerini harmanlayan ikili; video oyunları, katılımcı yerleştirmeler, dijital arşivler ve kart oyunları tasarlıyorlar. Bunlardan bazıları: videocan, Kanada ulusal performans video arşivi ve culturecapital, performans sanatları ekonomisine dair bir kart oyunu. 

İşsiz bir eşek sürüsünün, işlerini geri almaya çalışırken, işten çıkarıldıkları endüstri sonrası toplumunun tehlikeleriyle mücadele etmelerinin yaklaşık sekiz saatlik destansı hikayesini konu alan asses.masses, İstanbul Fringe Festival’deki Türkçe versiyonundan önce A.B.D., Kanada, Arjantin, Meksika, Birleşik Krallık ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerindeki önemli festivallerde İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Flamanca ve Katalanca dillerinde oynandı. asses.masses’in önümüzdeki aylardaki yeni prömiyerleri arasında Güney Kore’de Korece ve Porto’da Portekizce versiyonlarını sayabiliriz.

Şimdi sözü, tıpkı bir video oyunu gibi paslaşmalı cevaplarıyla, sorularımızı yaratıcı ve eğlenceli bir şekilde yanıtlamış olan Patrick Blenkarn ve Milton Lim’e bırakıyoruz.


ree

asses.masses


Performansın özü sizce nedir?

Milton: Özü, muhtemelen, insanların neden bir araya geldiği fikri ile buluşmanın samimiyeti arasında bir yerde.

Patrick: Katılıyorum. Ama çok farklı performans biçimleri ve onları gerçekleştiren farklı insanlar var. İlk zamanlarında asses.masses, birçok insanın performansın video oyunlarını içermemesi gerektiğini düşündüğünü defalarca kanıtladı.

Milton: Açıkçası, bu insanlarla aynı fikirde değiliz.

Patrick: Katılıyorum.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?

P: Evet. Sanatçılar üzerinde, nasıl yapıldığına ve seyirciler üzerinde, nasıl deneyimlendiğine bağlı olarak.

M: Ve sanatsal ve politik olarak neyin mümkün olduğuna dair daha geniş kültürel tahayyülde.

P: Sanatın beni değiştirdiğini hissediyorum.

M: Aynı, aynı.

P: Ama her zaman değil elbette.

M: Hayır, her zaman değil, çok doğru... Peki ya şu an?

P: Bir nevi?


Bir yapıt üzerinde çalışırken size hangi kaynaklar ilham veriyor? Rüyalar yapıtlarınızda rol oynuyor mu?

M: Maalesef rüyalarımı hatırlamıyorum.

P: Ben de rüyalarımı hatırlamıyorum. Bu yüzden hayalperestlerden daha çok çalışmamız gerekiyor; daha çok kitap okumalı, daha çok film izlemeli, daha çok oyun oynamalıyız.

M: Yine de bir proje yaparken mümkün olduğunca çok kaynak materyali özümsemeye çalışıyoruz. asses.masses'te sinema, edebiyat, performans ve tabii ki video oyunlarında sayısız referans göreceksiniz; George Orwell'in Hayvan Çiftliği'nden Final Fantasy'ye, masallara ve dünyanın dört bir yanından kadim metinlere kadar her şey. Proje üzerinde beş yıl çalıştık, yani... İlham listesi uzun.


asses.masses


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz? 

M:  Çok erken. Biz başlıklara önem veririz.

P: Evet. asses.masses'ı Theodor Lessing'in Asses and Masses adlı makalesinden uyarlayarak aldık ve bir daha bırakmadık.

M:  Sanırım bir arka taraf, kaba et veya popo ile ilgili bir şaka var. Ama bunu okuyucuların hayal gücüne bırakıyorum.


Sanatınızı en çok etkilediğini düşündüğünüz sanatçı veya kişiler var mı? Eğer varsa, kimler?

P: asses.masses gibi büyük ve çok yönlü bir çalışmada, sizi etkileyen bir çokşeyden yararlanma fırsatı bulduk.

M:  Evet, ama "en" demek benim için gerçekten zor. Aynı, "en iyi arkadaş" seçmekte nasıl zorlanıyorsam.

P:  …

M: Patrick, bunu konuşmuştuk. Sen de onlardansın.


Dünyanın mevcut durumunu her anlamda ele aldığınızda, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve öncelik içeren konu nedir?

M: Canlı performansın, herhangi bir konuyu nasıl ele alabileceğini ki şayet ele alabiliyorsa, anlamaya çalışmak konusunda hemfikiriz. Kendimize sürekli; insanların sanatı deneyimlemek için nasıl ve neden bir araya geldiklerini, kültürel etkileşimde bulunmak için nereye gittiklerini ve hangi bağlamlarda gerçekten katılıp sanat yapıtının kendisinden daha büyük bir şey inşa edebileceklerini hissettiklerini soruyoruz.

P: İş birliklerimiz ve ilgili çalışmalarımız sıklıkla politik temalara geri dönüyor: Kendimizi nasıl organize ediyoruz? Bir şeyin değerini nasıl belirliyoruz? Birlikte olma fırsatını en iyi şekilde kullanıyor muyuz? asses.masses’in, zamanımızı iyi değerlendirip hepimiz için acil, kişilerarası ve onaylayıcı bir şeye odaklanmasını umuyoruz.


Bir tiyatroda sahnelenen sekiz saatlik sürükleyici bir video oyunu olan asses.masses’in fikri nasıl ortaya çıktı ve nasıl gelişti?

P: Milton ve ben projeye başlamadan önce, birkaç yıldır eşeklerin tarihini inceliyordum ve eşek derisi ticareti hakkında bir video oyunu içeren bir sunum-performansının prototipini hazırlıyordum. Projeyi geliştirmek için bir misafir sanatçı programı kazandım ve eşekler ile video oyunları fikrine daha fazla odaklandım, ancak tüm fonlar kesildi, bu yüzden Milton ve ben misafir sanatçı programı süresini video oyunları yapmayı öğrenmek için kullandık.

M: İlk versiyon 25 dakika uzunluğundaydı ve Portland, Oregon'da sahnelendi. Ne kadar süreceğini bilmiyorduk, ancak hikâyeyi yazmaya ve geliştirmeye başladıkça ve oyun tasarım becerilerimizi geliştirdikçe bölümler eklemeye devam ettik. Son versiyonunun yaklaşık 8 saatlik süresi (ortalama bir iş gününün uzunluğu) konumuz göz önüne alındığında uygun göründü.


ree

asses.masses


asses.masses'ın kahramanları neden eşekler?

M: Bu soru bize çok soruluyor.

P: Ve basit bir cevabı var: Birçok neden. Eşek, 5000 yıldan uzun bir süre önce evcilleştirildiğinden beri neredeyse her büyük medeniyetin dininde, sömürgeleşmesinde, savaşlarında ve ekonomisinde merkezi bir rol oynadı. Güç, kuvvet ve aptallıktan bilgelik, dindarlık ve doğurganlığa kadar her şeyi sembolize etti - Bir Yaz Gecesi Rüyası'nı düşünün. Pinokyo'yu düşünün. Shrek'i düşünün.

M: Hiper-teknolojik ve neoliberal 21. yüzyılımızda, eşek yersiz kalıyor. Binlerce yıldır yaptığı fiziksel işlerin yerini makineler aldı ve eşek artık modern öncesi yaşam tarzlarına duyulan nostaljiyi teşvik ediyor.

P: Eşek, çağdaş dünyamızı tanımlayan sorularla boğuşabileceğimiz ideal bir karakter haline geldi: Artan sayıda işsiz beden işçisi, kapitalizm, teknoloji, teknoloji korkusu ve işçi hakları.

M: Video oyunları, tarihlerinin büyük bir bölümünde diğer sanat biçimlerine kıyasla, aynı eşeğin akrabaları (atlar, size bakıyoruz...) ile karşılaştırıldığındaki gibi, daha aşağı veya ikinci sınıf olarak görülmüştür.


"Fringe" sizin için ne ifade ediyor?

M: Bence Fringe, dünyanın farklı yerlerindeki farklı sanatçılar için farklı anlamlar ifade ediyor; bazıları büyük ve profesyonel, diğerleri ise daha küçük ve daha doğaçlama veya bağımsız.

P: Uzun süre insanlar bize tiyatroda asses.masses gibi bir şeyin olamayacağını söylediler. Yani aslında sanat formunun kenarındaydı. Ve artık gösterimizi çok büyük "merkezi" festivallerde sunma fırsatımız olsa da, yapıtın ruhu hâlâ tiyatro tarihinde yeni bir tür paylaşımlı deneyime yer açmaya çalışan bir yabancının ruhu.


İstanbul Fringe seyircisine ne söylemek istersiniz?

P:  asses.masses'te bize katılacağınız için çok teşekkür ederiz. Bu yılki festivalde gösterinin Türkçe dilindeki prömiyeri gerçekleşecek. Gösterimizi sizlere kendi dilinizde sunmaktan büyük heyecan duyuyoruz.

M: Birlikte destansı bir maceraya atılmak üzeresiniz. On bölüm boyunca, birçok yemek, birçok oyuncu ve daha birçok arka koltuk şoförüyle, onları unutmaya kararlı bir dünyada yol almaya çalışan işsiz bir eşek sürüsünün hikayesini canlandıracaksınız. Ayrıca, umarız yeni yoldaşlarla tanışır ve yol boyunca daha fazla arkadaş edinirsiniz. Orada görüşmek üzere!

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page