top of page

O bildiğimiz fabllara ve hayata elvada


Ne fabllar çocukluğumuzdaki gibi eğlenceli ve öğretici, ne de insanlık eski insanlık... Ekin Saçlıoğlu’nun Bunlar Fabl Değil Çocuklar sergisi 1 Nisan’a kadar Galata Rum İlköğretim Okulu’nda görülebilir. Nihan Bora sergi hakkındaki görüşlerini yazdı.

‘Leopar ve Çocuklar’ (Ayrıntı), Kağıt Üzerine Mürekkepli Kalem, 39x101 cm, 2017

Yaşadığımız dönemi muhakkak bir köşesinden sıkıca yakalayan Ekin Saçlıoğlu, bu kez yok olmak üzere olan hayvan türlerine ve bitkilere odaklanıyor. Şimdiye kadar açtığı sergilerin birçoğunda doğa, bitki, hayvanlara dair sözü olan Saçlıoğlu, bu kez spesifik olarak nesli tükenen ‘canlılar’a odaklanıyor.

Galata Rum İlköğretim Okulu’nun ikinci katına çıkarken, sizi karşılayan bir kara tahta var. Tahtada tebeşirle serginin, sanatçının adı ve sergi tarihleri yazıyor. Merdivenleri çıkıyoruz ve her bir sınıfta tükenişin hüzünlendiren derslerine giriyoruz.

Saçlıoğlu’nun desen, resim, heykel, bitki ve çeşitli yerleştirmelerinden oluşan işleri sınıflara dağınık olarak dağıtılmış. Bir odadan rüzgar uğultusu geliyor. İçeride, soyunun tek örneği olan ve 2012’de ölen Yalnız George’un kabuğunun replikası bulunuyor. 100 yaşında olduğu tahmin edilen Yalnız George, dev Galapagas kaplumbağasının bir alt türü olan Chelonoidis nigra abingdoni’nin son temsilcisiydi. Bu içi boş dev kabuk, metafor olarak yuvanın terk edilişi üzerine de düşünmeye davet ediyor.

Bir diğer odaya, iki Kalebodur arasına yerleştirilmiş incecik bir yosun çizgisini takip ederek giriyoruz. Odada yemyeşil saksı bitkileri ve duvarlarda kurumuş çiçekler var. Bir de güneş vuruyor ki odaya, insan istemsizce gülümsüyor. Fakat bu güzelliği dört duvar içinde görünce ve dışarıda esamesinin okunmadığını hatırlayınca buruluyorum yine.

Soyunun tükendiği tahmin edilen Anadolu leoparıyla ilgili işler, serginin en çarpıcı olan işleri. Kısa bir Google taraması yaptığınızda görüyorsunuz ki, leoparlar farklı yıllarda avcı veya çobanlar tarafından vurulmuş. Öyle ki, sergide de avcıların bir leoparın etrafında toplandığı bir iş bulunuyor. Leoparın yüzünde acı çektiği anlaşılan bir ifade var ve beneği çevresindeki herkese yayılmış. Sanki onu acı çektirdikleri için bulaşıcı bir hastalığa yakalanmış gibi benek onlara da sıçramış. Diğer odadaki Beyaz Kuzey Gergedanları ise, asil pozlarıyla karşımızdalar. Hesap soran bakışları var. Yüzleri biraz dönüşüme uğramış ama dünyada üç tane kalmış olsalar bile, duruşlarıyla insanlığa karşı direndiklerini kanıtlıyorlar.

Leopar ve Geometri, Kağıt Üzerine Mürekkepli Kalem, 46x69 cm, 2017

İnsanların, hayvanların dilinden hikayeler yazıp çocuklara anlattığı yıllardan şimdiye baktığımda, utanıyorum. Bırakın sahip çıkmayı, korumayı kendisine karşı bir tehdit olarak görüyor. Sonra da bu yabanıl hayvanların soyunu yok edecek kadar güç gösterisine kapılıyor, ürkütücü.

Tam bu noktada, nesli tükenen hayvan ya da bitkiler üzerine derin düşüncelere dalmışken bir farkındalık yaşıyorum: İnsanlığın tükenişi. Eh hayvanlara bunu yapanların geldiği son noktayı zaten dünyanın her noktasında yaşıyoruz. Sonra kahramanı hayvan olan ve insana öğütler veren fablların ne kadar da naif bir geçmişte kaldığını anlıyorum.

Fabl kelimesi, umutlu ve iyi şeyler çağrıştırır(dı). Ekin Saçlıoğlu’nun bu sergisiyle kelimenin anlamına dair bir güncelleme yapmam gerekiyor. Ve okuldan çıkarken Anadolu Vaşağı, Yalnız George ve Beyaz Kuzey Gergedanları kulağıma fısıldıyor sanki:

“Üzgünüz, siz bizi tükettiniz. Şimdi sıra sizde. Ve artık ne yazık ki ‘bunlar fabl değil çocuklar.’”

bottom of page