top of page

No: 31 | Şebnem İşigüzel


İllüstrasyon: Caner Yılmaz

Köpeği çıkardım. Bir rüyanın içinde dolaşır gibi yürüdük bomboş caddelerde.


Yaşananlar malum. Garip zamanlar. Bu zamanın savaşı buymuş. 


Şu yaşadıklarımızı, salgını, okusam ya da izlesem yadırgardım doğrusu. Zaten kimsenin kafası bilimkurgu deyince böyle şeylere çalışmadı. Olağanüstüyü olmadık yerlerde aradık. Eli kulağında denilen üçüncü dünya savaşı bildik usullerde güm bam çat pat olarak tahayyül edildi mesela.  


Meğer zamanın, hayatın, dünyanın bize sürprizi varmış. 


Artık hiçbir şeyin önemi yok. Havaalanı, köprü, buyrun. İstediğiniz kadar evrenle uyumlanın. Koleksiyon yapın, kazandırmasına bakın. “Yaptım oldu”culara yer açın. Bitti artık o işler. Bilime, akla, fikre, gerçek sanata, düşünceye karşı ne varsa çöpe!


Eğer sonu hayal ettiğim gibi olursa, başka türlü bir rönesans bu.


Yaratan kazanacak. Üreten. Fikri olan. Bilgisi olan. Düşünen.


Sevindiğim tek şey, evet, köpeğimin artık uslu uslu yürümeyi öğrenmesi, sormayın, kalabalık caddelerde elektrikli süpürgeyle dolaşır gibi hissediyordum kendimi ama benim sevindiğim şey başka tabii: Yaratıcılık ölmüyor. İnsanların kitaplara, hikâyelere, sanata, fikre ve ufuk açan düşüncelere ihtiyacı var.


Demokratik toplumlar çevre, insan hakları, feminizm, LGBT’ler ve pek çok insani şey üzerine yeni bir siyaset üretmeye hazırlanıyor. Maske koduyla var olduğumuz salgının sonrasında umrunuz olmayan şeyleri önemsemeniz gerekecek. 


Okulların kapanmasıyla başlayan sözde karantinanın başında aile dostumuz, arkadaşımız Osman Kavala’dan cevaben bir mektup aldım ve bunu totem kabul ettim. Yaşamak için bir canlıya ihtiyaç duyan virüs ile varlığını sürdürmek isteyenlerin akla ziyanlığı ne kadar benzer. 


Bu virüs, olayın sonunda “çöpü boşaltayım mı?” diye soracak bize.


Umarım hayal ettiğim rönesansa yelken açmış olur dünya. O çöple birlikte köhne olan ve onun gölgesinde hayat bulan ne varsa sona erer.

Comments


bottom of page