top of page

No: 29 | Ömer Madra


İllüstrasyon: Caner Yılmaz

Sevgili dinleyici, *


Sizlere bu sefer değişik bir mektubumuz var – bir "aşk mektubu".


Tüm dünya olarak olağanüstü koşullarda yaşıyoruz. “Katı olan her şey buharlaşıyor”. Çift kanatlı bir varoluş krizi bu: COVID-19 salgını ve küresel iklim yıkımı. Biyoçeşitlilikte çöküş ve ekonomik batış ile birlikte bunlara "Mahşerin 4 Atlısı" da diyebilirdik, ama şimdilik bu habis ikiliyle yetinelim.


Meş’um ikizlerden virüs salgını, İngiliz tarihçi Adam Tooze’un deyişiyle, “yakın tarihte normal hayatımıza vurulmuş en ağır sekte". I. ve II. Dünya Savaşları gibi bir durum. Ama, savaşlardan büyük farkı şu: Şu anda bir seferberlik (mobilizasyon) değil, bir tür "terhis" (demobilizasyon) durumu var: Sağlık kurumları tam teyakkuzda, ezici çoğunluk ise evlerine çekilmiş durumda.


Biz de "fırsatı ganimet" bildik ve hazır evlerimize kapanmışken bilim, felsefe, edebiyat ve şiir paralamanın tam zamanı dedik. (Korkmayın, korkunç uzatıp sizi bunalıma sokmayacağız – inşallah.)


Hadi başlayalım o zaman:


Öncü meteorolog Eric Holthaus tweetliyor: "Şurası neredeyse kesin: Bu, tarihteki en derin gerçek-zaman olayı. Türümüzün şimdiye dek bilmediği bir deneyim paylaşımı." Bir takipçisi hemen cevaplıyor onu: "Hepimizin birbirimize bağımlı olduğunu, farklılıklarımızdan çok daha fazlasını paylaştığımızı bu da göstermezse eğer, başka hiçbir şey göstermez."


Açık Radyo’nun kadim dostu yazar-akademisyen-aktivist Bill McKibben "Krizin Doğası”nı şöyle tarif ediyor: "Fizikî sorunlar esasen zamana ilişkindir. Bu sorunların başlıca iki örneği iklim değişikliği ve virüstür. Bu örneklerin birbiriyle benzerliği de çok çarpıcı… Varsayalım bir oyun oynuyoruz – ama denetleyebildiğimiz bir oyun olsun bu. Amaç kazanmak değil; zaman aksın diye uğraşalım ve mücadeleyi bir sonraki kuşağa aktarma şansını koruyalım yeter."


Bu keskin gözlemi, yazar Sean Woods şöyle pekiştiriyor: "Koronavirüsü, iklim krizinin hızlandırılmış çekimi: Bilimcileri dinleyen, denetçileri ipleyen yok, şirket kârı her şeyden önce geliyor. Bunlar size bir yerden tanıdık geliyor mu?"


Ünlü düşünür ve aktivist Noam Chomsky Enternasyonalizm ya da Yokoluş kitabında şunu tespit ediyor: "… varoluşsal meselelerin âciliyeti konusunda genel bir farkındalık ve kavrayış yoksa, bunlar etkin bir şekilde ele alınamaz."


Nobel ödüllü büyük yazar Albert Camus, Veba adlı başyapıtında şöyle yazıyor: "Gerçekten de felaketler ortak bir şeydir; ancak, başınıza geldiğinde inanmakta güçlük çekersiniz… Vebalar da, savaşlar da insanı hazırlıksız yakalar… Bu açıdan buranın sakinleri de herkes gibiydi, kendilerini düşünüyorlardı; bir başka deyişle hümanisttiler; felaketlere inanmıyorlardı. Felaket insana yakıştırılmaz, onun için de ‘felaket gerçek dışıdır, geçip gidecek kötü bir rüyadır’ denir. Ancak, felaket her zaman geçip gitmez, kötü rüyalar arasında insanlar geçip gider; önlem almadıkları için de en başta hümanistler gider."


Önde gelen düşünür ve aktivistlerden Chris Hedges, Veba romanının kahramanı Dr Rieux’nün veba salgınına karşı cansiperane mücadelesinin kaynağını ideolojiden değil, empatiden, yani bedeli ne olursa olsun acı çekenlere hizmet etme dürtüsünden aldığını söylüyor. Ya da büyük Rus romancı Vasili Grossman’ın "basit insan iyiliği" diye adlandırdığı sevecenlik duygusundan. Grossman başyapıtı Hayat ve Kader’de "inancının insan fırınlarının alevlerinde, gaz odalarının betonlarında çeliklendiğini" yazıyor: "İyilik, anlamsız/sebepsiz iyilik, onun ölümsüzlüğünün de sırrıdır aslında. Asla alt edilemez… kötülük onun önünde daima iktidarsız kalır."


Ve Hedges şunu da hatırlatıyor: "Kötülük gerçektir. Ama sevgi de öyledir."


Madem sevgiden, aşktan söz ettik, o zaman büyük özgürlük ve isyan şairi Tevfik Fikret’in birkaç dizesine de yer verelim: Diyor ki Fikret: "Sen olmasan…/Seni bir lâhza görmesem yahut, /Bilir misin ne olur? […] Sen olmasan…/Bu samimî bir itiraf işte;/Sen olmasan yaşayamam:/Seninle rabıtamız hoş bir itilâf işte…"

Ve son bir kez Veba’ya dönersek: Doktor Rieux penceresinden şehrine bakıp düşüncelere dalar. Sonunda silkinir: "Gerçek orada, günlük çalışmadaydı. Gerisi olayların akışına ve anlamsız hareketlere bağlıydı, buna takılıp kalınamazdı. Esas olan, işini iyi yapmaktı."

                                                     

     ***


"Çan çal çancı, çan çal çan çal!" Usta oyun yazarı Güngör Dilmen’in çağrısı her yerde çınlıyor artık: Yeryüzünün dört bir yanında tehlike çanları çılgınca çalmakta. Çancı kim mi dediniz? Doğa’nın ta kendisi. Örneğin, BM Çevre Örgütü UNEP’in başı Inger Andersen “doğa bize bir mesaj yolluyor” diyor ve ekliyor: “Yaban hayatın mahvı ve iklim krizi insanlığı vuruyor. COVID-19 da ‘açık bir işaret fişeği’!” Çevreci aktivist yazar George Monbiot tamamen aynı görüşte: “COVID-19 salgını, doğa’nın kaygısız ve kayıtsız medeniyetine karşı ‘uyan artık!’ uyarısı. … “Parayı hayatın önüne geçirenlerin bize hükmetmesine daha fazla katlanamayız. Koronavirüsü bizim maddi dünyanın bir parçası olduğumuzu bize hatırlatıyor.” Sevgili dinleyici, Açık Radyo sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi, işte tam da böyle çanların çalındığı anlar ve günler için var. Küresel ısıtmanın ilk bilimsel raporlarını herkesten önce sizinle paylaşır, iklim zirvelerindeki eylemleri yerinde izler, 16 yaşındaki bir kız çocuğunun tek kişilik grevinin bir yılda 7.6 milyonluk dev genel greve dönüşmesini yansıtırken de… 21 yıl önceki o karanlık ve korkunç deprem günlerinde kendini bir alıcı/verici telsiz aracına dönüştürüp gece gündüz uyumadan yayın yaparken de … Irak istila ve işgalinin barut ve tüketilmiş uranyum kokulu “şok ve dehşet” günlerinde Kızılay meydanındaki dev mitingde sürekli barışı kovalarken de … Tunus’ta bir gencin kendini yakmasıyla başlayıp hızla dünyayı bir bozkır yangını gibi saran o müthiş isyan günlerinde kitlelerin özgürlük-eşitlik-adalet taleplerine mikrofon tutarken de böyleydi. Corona günlerinde doğanın uyarı çanlarını çın çın duyururken de böyle. Esas olan, işimizi iyi yapmak – hepsi bu. Yani, bir yakın dostumuzun o çok hoş tabiriyle “vaziyetten vazife çıkarıyor” ve siz sevgili dinleyicimizle “hoş bir itilaf” ilişkisini sürdürüyoruz. (O çift ‘v’ de zafer işareti niyetine tabii burada!) Evet, radyomuz/radyonuz bunun için burada. Hakikati korumak ve hakikatin ayak direyişini canlı tutmak için mücadele veriyoruz. Efsanevi radyocu Amy Goodman’ın Güney Afrika’da Mandela’ya adanmış konferans salonunun uğultulu boşluğunda dev kuyruklu piyanonun tuşlarında biraz gezindikten sonra radyomuz mikrofonuna söylediği gibi: Sessizlerin sesi olmak için varız. Ahlakî bir yükümlülüğümüz var direnmek için. Özellikle bizden sonra gelecek nesiller için. Truthdig internet gazetesine destek isterken Hedges’in söylediği gibi: “Ayağa kalkıp direnelim ki gelecek nesiller en azından ‘onlar da çabaladı’ desinler bizim için.” KONDA araştırma grubunun geçen yıl sonunda bizim için gönüllü olarak yürüttüğü dinleyici araştırmasından çıkan en çarpıcı “sonuç”lardan birini,  Konda’nın yöneticisi, araştırmacı – yazar Bekir Ağırdır radyomuz mikrofonlarına şu veciz cümleyle özetlemişti: “Açık Radyo, dinleyicisi için, yoldaş.” Tam da bu noktada: Bağımsız ve objektif Açık Radyo yayınının eksiksiz, hatta daha da güçlenerek sürdürülmesinde dinleyicilerimizin desteği can alıcı önem taşıyor. Bunu ancak birlikte başarabiliriz sevgili dinleyici. Common Dreams İnternet gazetesindeki dostlarımızın dediği gibi, ancak sizin gibi insanlar sayesinde başka bir dünya mümkün. Önümüzde yürütülecek ve kazanılacak birçok mücadele var; ama bunları birlikte götüreceğiz – hepimiz, hep birlikte. Ancak birlikte olursak bir şansımız var.


                                                          ***                                                


Son olarak, Açık Radyo’nun bu olağanüstü şartlardaki âcil durum” faaliyetlerimizi özetleyelim: COVID-19 salgını daha dünyaya yayılmamışken başlattığımız "olağanüstü hal" yayınımızın içeriğini COVID-19 DOSYASI başlığı altında topladık: http://acikradyo.com.tr/dosya/covid-19 Ayrıca, “akl-ı selim”imizi kullandık: Dünyanın önde gelen mikrobiyologlarından programcımız Selim Badur'la düzenli özel yayına geçtik, bu linkten ulaşın. Pandemi koşullarında 200’ü aşkın gönüllü programcımızı evlerinden yayın yapar hale getirmeye yönelik bir organizasyona giriştik. Ses kalitesinin stüdyolarınkine eşdeğerde olması için teknik ekibimizi genişlettik ve yeni yazılım denemeleri gerçekleştirdik. Bu zorlu günlerde – hayatınızı berraklaştırdığı kadar renklendireceğini de umduğumuz – kolektif yayının mümkün olan en iyi maddi koşullarda size ulaştırılması, temel önceliklerimizden biri oldu. Personeli toplu taşımadan kurtarıp, yeni bir taşıma servisi oluşturduk, stüdyo ve ofis alanının hijyenini artırmak için ilave personel istihdamı yoluna gittik, evden çalışabilecek durumdaki arkadaşlarımız da evden çalışmaya başladı. Sevgiler, saygılar, selamlar, Sağlıkla kalın…



* Bu "açık mektup" Ömer Madra tarafından Açık Radyo destekçilerine yazılmış olup 31 Mart 2020 tarihinde e-posta yoluyla gönderilmiştir. Ömer Madra’nın izniyle Unlimited tarafından yayınlanmaktadır.


Açık Radyo’yu bu Twitter, Facebook, Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz. Açık Radyo’ya destek olmak için şu bağlantıyı kullanabilirsiniz.

bottom of page