top of page

Müzik yoluyla iletişime geçmek

Pamukkale Filarmoni Derneği tarafından düzenlenen 5. Denizli Caz Festivali, bu yıl 7-14 Temmuz 2025 tarihleri arasında Hierapolis'in Gölgeleri temasıyla gerçekleşiyor. Festival vesilesiyle Pamukkale Filarmoni Derneği’nin kurucularından Cem Erözü ile konuştuk


Röportaj: Merve Akar Akgün


ree

Cem Erözü, Efes Antik Tiyatrodaki bir solo konserden


Denizli gibi büyük şehirlerin gölgesinde kalan bir şehirde, neredeyse sıfırdan bir klasik müzik kamusallığı yaratmaya çalışmak hem romantik hem de sabır isteyen bir şey. Pamukkale Filarmoni Derneği’nin kuruluş hikâyesi sizin kişisel tarihinizde nasıl bir yere oturuyor? Ne uğruna başladınız bu işe?


Müziğin, toplumsal iletişimde, son derece önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Belli bir kültür düzeyine sahip bireylerin, birbirleriyle kuracağı düzeyli iletişimin en iyi yollarından biridir müzik. Ancak ülkemizde ne yazık ki, eğitim kurumlarında, bu konu çok fazlasıyla ihmal edildiği için, toplum içindeki iletişimin düzeysizliği de görülüyor.

Filarmoni Derneği’miz de tam bu noktadan hareketle, Denizli halkına kültürel bir hizmet sunmak amacıyla bir araya gelen yurtsever ve kültürel etkinliklerin, toplumsal uzlaşmaya olan etkilerini tecrübe etmiş çalışkan insanlar tarafından destekleniyor.

Benim, yaşamım boyunca, müzik kanalıyla edindiğim dostlarımın, yaşamda beni ne kadar ilerilere taşıdığını tecrübe etmiş bir kişi olarak, bu konuda çalışmak isteyen dostlarımla birikimlerimi paylaşmak şeklinde bir çalışmam var dernekle.


Siz aynı anda bir mimar ve bir müzisyensiniz. Barok mimaride olduğu gibi, ses ile mekân arasında bir akrabalık olduğuna inanır mısınız? Bu ikili disiplin yaşamınızı nasıl şekillendirdi ve birbirini nasıl besliyor?


Ses ile mekân arasındaki ilişki, farklı bir konudur. Müzik ve mimarinin karşılıklı iletişimi, Barok dönemle de sınırlı değildir. Yunan Antik kültürü ile başlayan bir ilişki vardır ve bu ilişki en objektif olarak, iki alanın sayısal düzenleriyle karşılaştırılabilir. Her iki alanın, birbirlerine ilham kaynağı olduğu konular vardır ve bu etkileşim günümüzde hala kullanılmaktadır.


Yıllarca radyo aracılığıyla Barok Tınılar programında dinleyiciyle buluştunuz. Şimdi ise fiziksel olarak bir sahne kuruyor, topluluklar inşa ediyorsunuz. Bu geçişi nasıl tarif edersiniz? Sessizliğin ortasına ses yerleştirmek mi, yoksa sesin etrafına bir topluluk kurmak mı?


Gençlerle böyle bir orkestra kurmak, onların ufuklarını açmak, eser ve sanatçı tanımalarına olanak yaratmak gibi hedeflerle kuruyoruz orkestramızı.


Pamukkale Flarmoni Derneği


PFD’nin hiçbir destek almadan, yalnızca inançla var olmuş olması, klasik müziğin "elit" etiketiyle anıldığı bir ülkede oldukça radikal bir duruş gibi görünüyor. Sizce bu girişim, yalnızca bir sanat organizasyonu olmanın ötesine geçiyor mu? Toplumsal bir önerme taşıyor mu?


Pamukkale Filarmoni Derneği’nin çeşitli ihtiyaçları doğrultusunda uzun yıllar İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nda çalışmış olan Yasemin Keretli Çavuşoğlu’ndan danışmanlık hizmeti alıyoruz.  Yasemin Hanım kültür sanat alanında markalara ve kurumlara stratejik yaklaşım danışmanlığı veriyor. Bizimle de yolu bu vesile ile kesişti.

Klasik Batı Müziği, bazı çevrelerce “elit” kesimin müziği olarak tanımlanıyor. Aslında, bu müziği tanıdıkça, işin aslının çok farklı olduğunu, PFD kanalıyla gayet iyi görüyoruz. Toplumsal önerme tabii ki taşıyor, bu müziğin içine girildiğinde aslında korkulacak bir yanı olmadığının ötesinde, son derece eğlenceli ve ilginç tarihi olaylarla dolu olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bu özelliği sayesinde zaten, bu müzik türü, hiçbir zaman güncelliğini yitirmiyor birçok pop müziği örneğindeki gibi….


Bugün, gençlerin klasik müzikle kurduğu bağ çoğu zaman müfredat dışı kalıyor. Bu festivalin gençler için ne ifade etmesini istiyorsunuz? Sizce bir çocuğun hayatında bir orkestrayı sahnede canlı izlemek neyin kapısını aralayabilir?


Müziğin müfredatta olmasına rağmen öğrenim süreçlerinde hiçbir değerle buluşturulmuyor olması, ülkemizin bugün içinde bulunduğu eğitim politikaları yanlışlarının en önemli noktalarından birini oluşturuyor. Sadece müzik değil sanat ve sporla olan bağların, test çözme uğruna gençlerin hayatından çıkarılıyor olmasının sonuçlarını bugün toplum içinde net bir şekilde görüyoruz.

Festivaller, müziğin çok renkliliğinin anlaşılması için ideal ortamlar sunuyor. Ayrıca, dijital ortamda her geçen gün daha yalnızlaşan insanlar için, tekrar sosyalleşmeleri, iletişim kurmaları ve müzik üzerine söyleşmeleri konusunda çok önemli organizasyonlardır.

Orkestrayı sadece canlı izlemek değil orada olup bitenleri, müziğin hikâyesini, çalgıyı ve çalanı anlatarak çocuğun dünyasına girmek gerekir. O zaman çocuk bu dünya ile iletişime geçebilir. Sabır ve zaman ister ama, sonucu buna değer. Bu konuda en başarılı girişimler gençlik senfoni orkestralarıdır. Bu şekilde yarı amatör bir ruhla çalışan bu orkestralar, gençlerin arkadaş kazanmaları, eser tanımaları, müziğin disipliniyle tanışmaları, farklı organizasyonlarda, benzer gruplarla bir araya, kültürel değişimler yaşamaları açısından çok yararlı girişimlerdir.


Comments


Commenting on this post isn't available anymore. Contact the site owner for more info.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page