top of page

Mekân sunmanın ötesinde

Art in Resonance, 2019 yılında başlatılan, yeni kamusal sanat eserleri üretimleri için fon, küratöryel destek ve lojistik olanaklar sağlayarak genç ve kariyerinin ortasındaki sanatçılara ışık tutmak üzere tasarlanmış bir sanat programı. The Peninsula’nın sanata olan tutkusunu, konuklarına ve ziyaretçilerine sanatın sergilenmesi için bir mekan sunmanın ötesine geçerek unutulmaz bir deneyim yaşatmayı amaçlıyor. Mart-Mayıs 2024 tarihleri arasında The Peninsula Hong Kong yeni ve deneyime dayalı eserlerden oluşan bir koleksiyon sergiliyor


Röportaj: Merve Akar Akgün


Bettina Prentice (solda) & Isolde Brielmaier (sağda)


The Peninsula'nın Art in Resonance programı, lüks otellerde düzenlenen sanat sergilerinden nasıl ayrılıyor? Bu yenilikçi programın çağdaş sanatı teşvik etmek üzere ne gibi özellikler barındırdığını düşünüyorsunuz?


Bettina Prentice: En başından beri hep birlikte sanatçıları merkeze koymaya odaklanıyoruz. Sanatçılara kendilerini geliştirmeleri için şans verdiğimiz kadar onların sınırlarını zorlamaları için de çalışıyoruz. Çok duyulu dijital bir meditasyon odası yaptıracak başka bir otel grubu düşünemiyorum. Japon sanatçı Saya Woolfalk'ın Visionary Reality Portal adlı çalışması mandalalardan vitray pencerelere oradan da nkisi'ye kadar sayısız kültürel referans içeriyor. Sanatçı, izleyicilere başka dünyaların tefekkürüne açılan bir pencere sunuyor.


Tiffany & Co. ve Hermes gibi lüks markalardan New Museum ve Creative Time gibi çağdaş sanat kurumlarına kadar çok çeşitli müşteri ve kültür kurumuyla çalışma deneyimleriniz, bir kültür stratejisti ve Art in Resonance programının eş-küratörü olarak yaklaşımınızı nasıl etkiliyor? Sizce program bu evrime nasıl katkıda bulunmayı amaçlıyor?


BP: Birkaç nesil öncesine dayanan sanatçı bir aileden geliyorum. Belki de bunun bir sonucu olarak, sanatçı olmaya karar vermenin olağanüstü bir cesaret gerektirdiğini düşünüyorum. Verilecek önemli bir mesajınız olduğuna inanmanız gerekir. İster sanatçıların çalışmaları hakkında gazetecilerle yapacakları konuşmalarına yardımcı olmak, ister kamusal sanat projeleri için fon yaratmak ister de sergilerin küratörlüğünü yapmak olsun, sanatçıların daha geniş kitlelere ulaşmasına yardımcı olma konusuna her zaman sarsılmaz bir bağlılık hissettim. Dahil olduğum en ilham verici proje Creative Time'ın yönetim kurulu üyeliğiydi. Creative Time, elli yıllık tarihinde her zaman "ânı karşılayan sanat"a odaklandı. Bu misyon, 2020 pandemisi sırasında, halkın bir araya gelmesinin imkânsız olduğu bir zamanda sanatçı Jill Magid'den bir kamusal sanat projesi sipariş ettiğimizde en üst düzeyde test edildi. 


Sanatçı, ABD Hazinesi ile birlikte çalışarak yeni basılmış 120.000 adet 2020 penny'sini tedarik etti ve her birinin kenarına lazerle BEDEN ZATEN ÇOK ÇİRKİNDİ ifadesini kazıdı. Bu ifade hem fiziksel bedene hem de ABD ekonomisi serbest düşüşteyken finansal bedene ve aynı zamanda da çekişmeli politik bedene hitap ediyordu... Magid birkaç hafta boyunca bozuk paraları New York'ta dolaştırdı. Paralar yavaş yavaş dolaşıma girdikçe, insanlar onları ülkenin her yerinde bulmaya başladı. İnsan temasından korktuğumuz bir dönemde Magid, bakır alaşımı nedeniyle doğası gereği antimikrobiyal olan o mütevazı penny'i aldı ve ulusal bir sanat projesine dönüştürdü. Bu kuruşlar 40 yıla kadar tedavülde kalacak... Her gün bu projenin yankısını düşünüyor ve onu gelecek için bir işaret olarak kullanmaya çalışıyorum.


Elise Morin, Soli, The Peninsula Paris, 2019


Art in Resonance programına katılan sanatçıların seçim sürecini, özellikle de yükselen ve kariyerinin ortasındaki sanatçıları belirlemek için kullanılan kriterleri ve önemli yeni kamusal sanat eserlerinin yaratılmasını kolaylaştırmak için sağlanan desteği detaylandırabilir misiniz?


BP: Kendini stüdyo pratiğine aktif olarak adamış, yükselen sanatçılarla çalışmayı tercih ediyoruz. Yükselmekte olan bir sanatçı geleneksel olarak kariyerinin ilk aşamalarında olan, yerel tanınırlığa sahip ancak uluslararası alanda tanınmayan bir sanatçı olarak tanımlanır. The Peninsula'nın Art in Resonance programı, yükselen sanatçıların çalışmalarının kelimenin tam anlamıyla dünya çapında dolaşmasına olanak tanıyor. 


Elbette bazı durumlarda birlikte çalıştığımız sanatçılar bu tanımın ötesine geçmiştir, ancak fırsat ruhu, finansal destek ve küresel teşhir, taahhüdümüzün özünde yer almaya devam etmektedir. 


Sizce The Peninsula, bu programıyla sadece sanat eserlerinin sergilenmesi için bir mekân sağlamanın ötesinde, hangi yollarla hem misafirler hem de ziyaretçilerinin ilgisini çekmeyi amaçlıyor? Ayrıca program, özellikle İstanbul'un canlı sanat ortamı bağlamında, Peninsula otellerinin bulunduğu destinasyon şehirlerinin kültürel ortamına ve topluma nasıl katkıda bulunuyor?


BP: Art in Resonance, The Peninsula'yı salt bir mekân olmaktan çıkarıp bir kültür yaratıcısına dönüştürdü. The Peninsula’nın liderlerinin programın sanatçılarına olan inançlarının tam olduğunu görmek büyük bir ayrıcalık. Kingsley Ng'nin hipnotik Esmeralda adlı eserinde sanatçı, ikonik otelin ön avlusunun üzerinde dalgalanmak üzere, her biri motorlu vinçler tarafından kontrol edilen devasa şeritler tasarladı. Bu bir mühendislik harikasıdır ve inovasyonun ucuz ya da kolay olmadığını ama son derece değerli olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Esmeralda, Hong Kong silüetinin yedi kat üzerinde dalgalanarak, rotaların sonsuz olduğu, adını da aldığı, kurgusal şehir üzerine kafa yoruyor ve izleyicileri büyülüyor. 


Isolde ve ben, Esmeralda’nın Bosphurus'un üzerinde dalgalanırken ne kadar güzel görüneceğini düşünüp duruyoruz. Eseri dünyanın en güzel ve kültürel açıdan en canlı şehrinde sergilemek ne büyük bir onur olurdu. İstanbul, geçmiş ve geleceğin doruk noktası olan yaratıcı bir kaynağa dönüşe benzer. 


Kingsley Ng, Esmeralda, The Peninsula Hong Kong, 2024


Isolde, sırasıyla Another Tomorrow ve Malaika gibi sürdürülebilirlik ve eğitime odaklanan kuruluşlara dahil olduğunuzu göz önünde bulundurarak, bu değerleri küratöryel pratiğinize ve sanat dünyasındaki liderlik rollerinize nasıl entegre ediyorsunuz ve bu çabalar Art in Resonance programı gibi girişimlerle nasıl kesişebilir?


Isolde Brielmaier: Sürdürülebilirlik en geniş anlamıyla canlı varlıklarla ilgili: Ağaçlar, bitkiler, okyanuslar ve toprak ama aynı zamanda insanlarla da ilgili. Hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız ve bu işin büyük bir kısmı birbirimize özen göstermeyi içeriyor. İnsanlara iyi baktığımızda, onlar da mekâna iyi bakabilir... Bu düşünceyi, mekânlar ve deneyimler yaratırken hem sanatçılarla hem de izleyicilerle yaptığım çalışmalarda işlemeye çalışıyorum. Peninsula ile gerçekleştirdiğimiz bu program da bunu yapmayı amaçlıyor, farklı şehirlerdeki otellerde farklı geçmişlerden gelen ziyaretçileri ağırlayan alanlar açmak. İnsanların ve sanatın bir araya gelerek birbirleriyle mümkün olabildiğince sohbet edebilecekleri bir yer yaratmak.


Isolde, Guggenheim gibi müzelerden New York University (NYU) gibi akademik ortamlara kadar çeşitli kültür kurumlarını kapsayan kapsamlı deneyiminizle, günümüzün hızla değişen kültürel ortamında küratörlerin rolünün, özellikle toplumun sanata katılımını ve sosyal etkiyi teşvik etme açısından nasıl geliştiğini görüyorsunuz?


IB: Her türden küratör, sanatçı, sanat, izleyici ve mekân (müzeler galeriler, geleneksel olmayan bağlam ve kamusal alan...) arasında önemli bir kolaylaştırıcılardır ve geniş bir yelpazedeki insanlara deneyim sunmayı amaçlar. Böylece insanların sanatı görebilecekleri ve sanat hakkında düşünebilecekleri, sanatçılar da dahil olmak üzere başkalarıyla etkileşime girebilecekleri ve belki de en önemlisi birbirleriyle cesur ve önemli sohbetler yapabilecekleri yerler sunuyoruz. Yaratıcı anların içinde ve etrafında bir topluluk oluşturmak için.


bottom of page