Kendi tarihi
- Berfin Küçükaçar
- 13 Eki
- 3 dakikada okunur
Yunus Aras'ın ilk kişisel sergisi PRIMA MATERIA, 5 Eylül - 11 Ekim 2025 tarihleri arasında İMALAT-HANE’nin İMÇ Proje Alanı’nda gerçekleşti. Aras ile sergisi vesilesiyle malzemenin hafızasını ve özerkliğini merkeze alan pratiğini konuştuk
Röportaj: Berfin Küçükaçar

PRIMA MATERIA, Sergiden görünüm
PRIMA MATERIA, Erzurum’un Oltu ilçesinde bir yüzyıl önce var olmuş kısa ömürlü Oltu Meclis Hükümeti’nden hareketle var olmayan bir tarih üzerinden kültürel bir miras tasavvuru sunuyor. Bu hayali veya eksik tarih üzerinden yeni nesneler ve anlamlar üretmek senin için ne ifade ediyor ve bu yaklaşım serginin kavramsal çerçevesini nasıl şekillendiriyor?
Öncelikle Oltu Şura Hükümeti'nden bahsetmek isterim. Oltu Şura Hükümeti 1910-1920 yılları arasında Doğu Anadolu-Kafkasya bölgesinde kısa süreli varlığını göstermiş bir kasaba devletidir. Wilson prensiplerinin 12. maddesi gereğince bağımsızlığını ilan eden Oltu Meclisi 1919 yılında Paris Barış Konferansı'na heyet bile göndermek üzereydi. Tarihin bu anlattığım döneme kadar olan tarafı gerçekliğini korumaktadır. Var olmayan tarih anlatısı eğer heyet Paris Barış Konferansı'na gitseydi ve hala var olan bir hükümet/medeniyet/kültür/coğrafya olsaydı nasıl olurdu anlatısıyla başlıyor.
Bu düşünceleri gerçeklikten uzaklaştırmak ve var olmayanı nesnenin doğası ile düşünmek bana tarihi insanmerkezcilikten uzaklaştırıp farklı bir medeniyet tahayyülü sunmamı sağlıyor.
Kurgusal bir tarih üzerinden nesneler ve izler üretmek, lineer tarih anlayışına alternatif bir zaman deneyimi sunuyor. Hem geçmiş hem de geleceğe açık bir zaman anlayışı, senin dünyanda tarih ve bellek kavramlarıyla düşünüldüğünde ne ifade ediyor?

Serginin çıkış noktası olan Oltu Şura Hükümeti ailemin doğup büyüdüğü topraklarda olmasına rağmen bugüne aktarılmış eksik tarih anlatısını araştırmamla başladı. Aktarılmış bilginin noksanlığı kendi medeniyet tasavvurumu yazmamı kolaylaştırdığını ifade edebilirim. Oltu Şura Hükümeti'ni anlatırken gerçek ile kurguyu karıştırıp destanlaştırmak bu büyük devlet anlatılarının tarihten ziyade mit yaratma edimi ile oluştuğunu anlamamı kolaylaştırdı. Tarihin bellekte kalması birkaç mit yaratmaktan ibaret.
Serginin adı bana ham maddeyi, kökeni ve henüz biçim kazanmamış bir potansiyeli çağrıştırıyor. Serginin başlığından yola çıkarak, malzemenin taşıdığı bu potansiyeli üretim sürecinde nasıl keşfediyorsun?
Sergilere hazırlanırken belli bir süre mekanı kullanabilmek gibi bir şansım var. Sergi yapacağım İMÇ İMALAT-HANE'nin mekanını bir buçuk sene boyunca atölye olarak kullanırken farklı malzemeler deneyimleyebildim. Her işim için de farklı ustalarla çalışmaya gayret ettim. Hasköy'de dökümcü Cevdet Usta, Karaköy'de neon ustası Muzaffer Usta, Antalya'da el yapımı kağıt ustası Ali Naki Usta ile çalışabilme şansım oldu. Sergi hazırlık sürecinde her malzeme için küçük bir çıraklık serüvenim oldu diyebilirim. İşinin ehli ustalarla çalışmak malzemeyi, yapıtı oluşturacak en primitif haliyle kullanmama olanak sağladı. Serginin böyle bir üretim süreci içinde olması, var olmayan medeniyetin tasavvuru konusunu daha çok materyalin anlatısını ön plana çıkarmakla başladı.
PRIMA MATERIA, Sergiden görünüm
Sergide yer alan yapıtlarında kullandığın malzemelerin kendi dinamiklerini koruduğunu ve sürekliliğini taşıdığını hissetmek mümkün. Onları ürettiğin süreçte konuştuğumuzda sana LED etkisini alabileceğin bir malzeme önermiştim ve sen de bana yapıtın künyesinde de LED yazması gerektiğinden, o yapıtı o malzemeyle üretmenin senin için anlamından bahsetmiştin. Sergideki hissedimden ve bu diyaloğumuzdan yola çıkarak malzemenin özerkliğini önemsediğini düşünüyorum. Bu özerklik sergide insan-merkezci olmayan bir bakışa alan açıyor. Bu bakışın üretim sürecinde nasıl bir rol oynadığını senden dinleyebilir miyiz? Malzemenin özerk doğası, yapıtlarının zamansallığını ve mekânsallığını nasıl etkiliyor?
Sergi süresince metalürji tarihi üzerine okumalar yaptım. Kağıdın, kurşunun, pirincin, betonun, kiremitin, neonun kendi tarihi var. Eserleri ustalarla veya atölyemde üretirken aslında yazılı olmayan Oltu Şura Hükümeti tarihini, tarihi yazılmayan malzemeler üzerinden var etmek istedim. Her malzemenin bir hafızası var,. Ve insan kadar unutkan değil.
PRIMA MATERIA, Sergiden görünüm
Sergide kullandığın asemik yazılar herhangi bir dilin parçası değil. Bu “anlamsız” yazılar, izleyiciye kendi yorumlarını ve tamamlamalarını yapma olanağı bırakıyor. Sen bu yaklaşımı kavramsal olarak nasıl konumlandırıyorsun ve izleyiciye bıraktığın bu alan, serginin var olmayan tarih ve hayali kültürel miras temalarını deneyimlemesi açısından ne tür fırsatlar sunuyor?
Yeni bir kalem aldığınızda ve onu denemek için karaladığınızda sizde asemik yapmış olursunuz. Sergideki asemik işleri aslında bu ilkesel hareketten ortaya çıkıyor. Üç asemik işi bu ilkesel edimi, kültür yaratma edimi ile harmanlayarak izleyicinin kendi boşluğunu doldurmasına olanak sağlıyor.
Arapça, Farsça, Ermenice, Gürcüce, Latince harfler, imgeler, semboller, formlar... Ne görmek istediği izleyiciye kalıyor.
PRIMA MATERIA, Sergiden görünüm
PRIMA MATERIA’daki yapıtların, önceden katıldığın grup sergilerindeki yer alan yapıtlarının bir devamı gibi görünüyor. Bu süreklilik senin üretim pratiğinde nasıl bir anlam taşıyor? Öncekiler ile bu sergideki yapıtlar arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun?
Şu ana kadar ürettiğim işlerde hep bir birim tekrarı mevcut. Bu birim tekrarını henüz tüketmemiş olacağım ki bu sergide de devamlılık gösteriyor. PRIMA MATERIA sergisi, Oltu Şura Hükümeti'ni temel alan ve kişisel tarihimden yola çıkan alternatif bir kurgu dünyası olsa dahi daha mekansal olan diğer işlerim ile dil birliği mevcut.




















Yorumlar