top of page

Kaybolmakta olana dair

Melis Erdem'in Yarım Porsiyon Aydınlık isimli kişisel sergisi 10 Mayıs’a dek Simbart Projects’te devam ediyor. Sanatçıyla sergisi vesilesiyle pratiği üzerine sohbet ettik



Öncelikle mimarlık eğitiminizle başlamak isterim. Eğitiminizin pratiğinize yansıması nasıl oldu sizce?

Burada, alışılmış bakış açısının dışından bakmaya mecbur eden 21. yüzyıl kabullerinin —en saygı duyduğum ve beni ikna etmeyi hızla başarmış olan yeniden aydınlanmanın kriterini— esas alarak cevap vermem gerekecek.

Tüm sanat ve tasarım disiplinlerinin birbirine bağlı olduğunu düşünüyorum. Aslında mimarlık disiplininin içinde ikame etmem, sanat üretimine katılımımı ne kadar etkilediyse; sanat disiplini içinde sanatın enstrümanlarını kullanarak kendimi ifade etme arzum, mimarlığımı bir o kadar tetikledi.

21. yüzyılın engellenemez, hızla ilerleyen teknolojik devinimi, her şeyde olduğu gibi sanat ve tasarımda da yeniden okuma yapma gerektiriyor. Artık tüm sanat ve tasarım disiplinleri aynı diyalektik etikten besleniyor. Mimarlık yaparken sanattan, sanat yaparken mimarlıktan başka bir şey yaptığım söz konusu değil. Çok yakında böyle sorular sorulmayacak. Artık sanata, tasarıma ve üreticilerine yeni sorular bulmak zorunda olduğumuz bir yüzyılın içindeyiz.

 

Melis Erdem, Void, 2025


Son kişisel serginiz Yarım Porsiyon Aydınlık 10 Mayıs’a kadar Simbart Projects’te devam ediyor. Serginin kavramsal çerçevesinden ve yapıtların birbiriyle nasıl ilişkilendiğinden bahseder misiniz?

Bu sergide zaman, hafıza ve kimlik üzerine düşünmeye çalıştım. Bireysel deneyimlerle evrensel temalar arasında bir bağ kurmak istedim; özellikle de kaybolan, silinen, unutulan şeyler üzerine. İşler zamansal bir döngünün içinde çözülüp yeniden kurulan formlar üzerinden konuşuyor — hem maddesel hem düşünsel anlamda bir dönüşüm süreci var.

Çalışmalar birbirine doğrudan değil, sezgisel biçimde bağlı. Ortak bir atmosfer, ortak bir sorgulama alanı yaratıyorlar: geçmişin izleri, geleceğin belirsizlikleri, anlık kayıplar… Mekânla beden arasındaki geçirgenlik, belleğin dokulara işlediği izlerle birleşiyor.


Solda: Melis Erdem, Lemon Zest, 2025 Sağda: Melis Erdem, Damn Frogs, 2025


Bu sergide, önceki çalışmalarınıza kıyasla biçim ya da anlatım açısından yeni denemelere yer verdiniz mi?

Sergide Lemon Zest ve Damn Frogs adlı iki mekâna özgü yerleştirme bulunuyor. Ana malzeme olarak ayna ve metalin birleştiği bu çalışmalar, durağanlığın içinde gizlenen harekete ve dönüşümün asla tamamlanmayan döngüsüne işaret ediyor. Haz ve sonsuzluk kavramlarını barındırıyor.

 

Simbart Projects’te gerçekleşen önceki kişisel serginiz Asır ve Sır’da da şimdiki serginizde olduğu gibi bir medyum çeşitliliği vardı. Malzemeyle ilişkiniz üzerine neler söyleyebilirsiniz?

Heykel ve yerleştirmelerimde kaos içerisindeki dengeyi bulmaya, bozulma/eskime ve çürüme gibi süreçlerin doğal döngülerini kabul etmeye odaklanıyorum. Nesneleri günlük hayattaki kullanım alanlarından ayrıştırarak yeni kompozisyonlara biçim veriyor ve farklı bir form kazanmalarını amaçlıyorum.

 

Eserlerinizdeki çürüme, eskime ve dönüşüm temaları bireysel mi yoksa kolektif bir hafızaya mı işaret ediyor? Bu süreçler sizin için daha çok neyin metaforu?

Son derece kişisel göründüğü halde multi-sanat anlayışının içerdiklerinde yukarda sıraladığınız her tanımın bireysel ve kitlesel insanı ilgilendiren ve insanın içinde ikame ettiği düşünsel uzayın ve somut olarak var oluşunu eklediği gezegenin sorunsalları olduğunu düşünüyorum.

Düşünce, etik değerler, vicdan, ahlak çürüdüğü oranda gezegen eskiyor ve durmuş zamanın içinde tüm renkler paslanıyor. En başta doğayı ve yenilenmeyi imleyen yeşil korozyona uğruyor. Üretimlerimin metaforları “kaybolmakta olana dair” her şeyi işaret ediyor. Zaman ve uzay, sessizlik ve gürültü, doğum ve ölüm, aşk ve nefret vb. çoğu sloganlaşmış ve sıradanlaşmış insanlık hallerinin dramatik huysuz geçimsiz tarafında ama son derece eğlenceli ve ironi barındıran bir dil kullanıyorum.

Eskideki yeni / yenideki eski, ölümdeki dirim / dirimdeki ölüm, sürdürülebilirdeki sürdürülemezlik / sürdürülebilmezdeki sürdürülebilirlik…

Artık sanatı kullanarak düşünce ve düşünsel argümanını nesneye dönüştürmeyi sorgulayanlara –ki onların aynı enstrümanı kullanan usta veya sanatçı ya da tasarımcı olduklarını henüz fark etmemiş bile olsak– onlar için yeni sorular hazırlayarak sanatın, felsefenin, tasarımın sürdürülebilirliğine kolaylık sağlamamız gerekecek. Artık her kuşak bir öncekinden farklı sorular soruyor.

Paslanmanın, çürümenin, eskimenin geri dönüşümü olmuş ve olacak, adını bulmuş ve henüz bulmamış tüm kuşakların ortak ilgi alanı “hayat” ve “insanlık halleri” üstünden düşünmeyi sürdüreceğimi düşünüyorum. Yeni bir dil, yeni bir enstrüman arayarak… Neşemi mümkün olduğunca (her şeye rağmen) kaybetmeden…


Yarım Porsiyon Aydınlık, Sergiden görünüm

Comments


Commenting on this post isn't available anymore. Contact the site owner for more info.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page