top of page

Kassel'in değişen havası

Bu sene ruangrupa'nın küratörlüğünde gerçekleşen documenta 15’e Canberk Akçal’ın belirli anlardan kavramlara, söyleşilerden kafasını kurcalayan sorulara uzandığı 79 gün başlıklı yazı dizisiyle dahil oluyoruz. Canberk’in izlenimlerine dair çok sesli bir zaman kesiti sunan serinin ilk yazısında Kassel'in değişen havasını kokluyoruz


Yazı: Canberk Akçal



Haziran 4.

Saat 11:32. Elimdeki valizimi City Hotel’deki resepsiyonda tahminen otelin sahibi beyefendiye bıraktım ve hızla Peter’la buluşmak için Fridericianum’a doğru yola çıkmaya başladım. Yolda ilerlerken Peter’la aslında yüz yüze hiç karşılaşmadığımızı ve gördüğümde tahminen fark edemeyeceğimi düşündüğümde ise gülümseyerek olası bir krizi şimdilik göz ardı etmeye karar verdim. documenta! Hazırlık sürecini bir başka hazırlık süreci olan 48h Neukölln’deki küratörlük sürecimden ötürü kaçıran ben, belki de her documenta’nın ikonik merkezi sayılan Fridericianum’a belirli belirsiz yarım saat bir uyku ve aylarca telefonlaştığım Peter’la ilk kez yüz yüze tanışmaya gidiyorum. Tramvay durağına geldiğimde derslerini pek sevip kendisine ısınamadığım performatif odalar dersindeki hocamın şehir analizi konsepti aklımı kurcaladı. Kassel, klasik Alman şehir yapısına uyan, boydan boya şehrin nerdeyse başından merkezine kadar devam eden bir kral yoluna tramvay yerleştirmiş, şehrin kurgusundaki güç ilişkisini korumaya devam ediyor. Bu şehirde sitüasyonist olmak beklenmedik bir kırgınlığa yol açabilirdi. Her tarafından saray ve Hercules tepesi görünen tramvayın Friedrichplatz durağında indim. Fridericianum’un ön kapısı önünde sigara arası veren sanatçılar, küratörler, yerleştirme ekibini geçip Peter’ın mailinde belirtilen arka kapıyı bulmaya çalıştım. Arşivlerde gezindiğim Fridericianum’a ilk girişimin arka kapıdan olacağını ve Peter beni tanımadan benim Peter’a selam vereceğimi hiç düşünmezdim.


Saat 12:35. Graziela Kunsch’un hayli tartışmalı bebekleri merkeze alan yerleştirmesini dinlemeyi bitirdikten sonra Fridskul’a geçiş yapıyoruz. Aslında ilk katında beni hayli şaşırtan bir Fridericianum sahnesine şahitlik ediyorum. documenta’nın her daim merkezi sayılan ana sergisinin ilk katında, her zaman içinde bulunmaktan keyif aldığım bir sergi kurulum sürecinde hâlâ “sanat eseri” diye keskin tanımlar yapabileceğim bir işe rastlamıyorum. Her oda kendince bir tür bilgiyi paylaşma, harvesting diye bahsedilen bilgi ağına destek verme ve müzeyi olabildiğince müze dışı bir vakit geçirme alanına dönüştürmeye yönelik tasarlanmış. sobat ekibinden birinin Fridskul’a dair verdiği bilgileri dinlerken bir yandan da aklımı bir an kurcalıyor. Müze sonrası oturulan yer, kafe, nehir kenarı, belki birkaç arkadaş, bilginin üzerimizden akması sonrası sigara yakmış odaların içinde yeniden bir gezintiye çıkmışız diyalogların esintisiyle. Bir müzede en son ne zaman bu rahatlıkta bir tecrübe yaşatabildi bir eser bana? Ya da müzenin içi ne zaman dışından daha eğlenceli olabildi benim için?


Saat 17:55. City Hotel’de kestirdiğim birkaç saat sonrası nerede yemek yiyeceğimle ilgili şüpheliyim. Kassel’i araştırdıkça buranın bir çağdaş sanat merkezi olmasına gitgide daha çok şaşırıyorum. Bar listesinin bu kadar kısa olduğu bir Alman şehrinin varlığına inanmak güç. Saat 12’den sonra toplu taşımanın bitmesi ve her yerin bir tür hayalet şehre dönüşmesi de. Bir tür kasabanın içerisinde dünyanın her yerinden bu kadar insan gerçekten toplanıyor olabilir mi? Resepsiyonda sabah da valizimi alan ve artık otelin sahibi olduğuna inandığım beyefendiye wifi şifresini soruyorum: documenta14. Hissettiklerimi özetleyen bir an, sanki şehir documenta15 şifresine geçene kadar hiçbir şey yaşamamış ve bir arafta bekliyor gibi...



Haziran 18.

Saat 14:00. Dünyanın bütün dertleri bir çatı altında toplanmışcasına, protestolar, bağıranlar, ölüm tehditleri, bir tür karnavalın içerisinde kendinden evrilen bambaşka bir şehir. Şehrin Güney'inde, yapı marketlerinin yanında gizlenmiş otelimden çıkarken tekrar odamı düşünüyorum. Kocaman, belki de kitsch dersi vermek için ideal Fridericianum baskısı tuvalin yanındaki belimi mahveden sert yatağım ve Kassel’de belki de hayatımda ilk kez gördüğüm bir çağdaş sanat sahiplenmesi. Polis arabalarının üzerinde documenta Stadt (documenta şehri) yazarken belediye binalarında, otobüslerde, reklam panolarında hatta ve hatta doktor ofislerinde geçen bu ibare karşısında neye uğradığını şaşıran ben, şehirde dolanıyorum. Her yerde, herkes, esnafından sanatçısına, öğretmeninden doktoruna, etrafımdan geçen herkes sadece documenta üzerine konuşuyor. Kendimi bir Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi Beyoğlu’nda yürür gibi hissediyorum. documenta bir futbol maçının yarattığı sansasyonel tutku, beklenmedik bir tepki dalgasıyla şehri sarmış durumda. Friedrichplatz’da birkaç gün öncesinde “Ölüm yakındır!” diye bağıran hayli normal giyinimli birkaç eylemci şehrin biraz daha dışına taşınmış ve büyük bir kalabalık documenta biletleriyle bir koşuşturma içinde. Ruruhaus’un karşısında “antisemitism” kaygıları yaşayan bir başka kalabalık eylemini yaparken, “Ukrayna’da barış” üzerine bir başka grup eylemini sürdürüyor, yanda bir sokak sanatçısı performatif bir tepki gösterirken, tramvayların içerisinden tıklım tıklım bir insan yığını meydana doğru ilerliyor. Şehrin “her yerinde” performansların ilk başlangıçları atılırken, bütün Kassel dünyanın bütün yükünü sırtına almış kocaman bir sahneye dönüşmüş durumda. Zamanında documenta’da çalışmış bir arkadaşımın deyişiyle “documenta öncesi ve documenta esnasındaki Kassel gece ve gündüz gibi birbirinden farklı.”. Sonraları Venedik Bienali’nin küratörü Cecilia Alemani ile aynı anda hatta yan yana performans izlediğimi Instagram'daki hikâyesini görünce fark ediyorum.



Temmuz 26.

Saat 00:31. Her mekânın kendine has pozisyonunu anlayıp seyirciyle iletişim kurmaya çalıştığım bir günün ertesi artık Selin’e bir yazı iletmem ve bir yerden başlamam gerektiğini fark ediyorum. Belki de en iyisi kişisel anlarımla bir başlangıç yapmakta. Zira bütün documenta’yı anlatmak mümkün olmadığı için belirli anlar, kavramlar, kafamda uçuşan sorularla dolu bir zaman kesiti teslim etmeliyim okuyucuya. Aksi takdirde yalnızca bir sergi anının kötü bir replikasını sunabilirim, bu da birkaç sanatçıyla ilgili google search vermekten başka ne kazandırabilir emin olamıyorum. Manhattan filmi açılışı gibi tekrar tekrar kendimi tanıtmaya çalışmadan belki de direkt olarak dalmalı documenta'nın girdabına. Ben Canberk, documenta’nın sobat ekibinde bu yıl bulunuyorum, küratöryel ve sanatsal sorular, birkaç an ve belki biraz buradaki girdabın içerisinde nasıl bir rotada ilerlemeye çalışıyorum bunları anlatacağım bir dosya ile bir süre küçük bir köşeye konuk oluyorum Unlimited’da. Rastlantıları ve gürültüyü merkeze alan bir sanatsal kurguya inanmış biri olarak, bir tutam şüphe ve sürpriz anlar bırakabilirsem sanki bir yola çıkabiliriz gibi.


Selin’e notlar:

Unlimited dosyasına giriş.

Kavram listesi

Birkaç sanatçı ve aralarında bir soru.

Mekânsal kaygılar, değişimler, kullanılan materyaller

Mutlaka yazılmalı kişiler

Design notları

Şehirle ilişki, günlük süreci

Belki bu notları da gelecek adına izleyiciye bırakmalı?




bottom of page