top of page
  • Yazarın fotoğrafıHuo Rf

Güneş, deniz, toprak, tuz ve belki biraz daha fazlası


9 - 13 Ağustos tarihleri arasında Çanakkale Belediyesi tarafından 55. kez düzenlenen Troia Festivali, pek çok farklı etkinliğin yanı sıra Fazıl Say'ın yeni eseri Truva Sonatı'nın prömiyerine de sahne oldu. Huo Rf, festival izlenimlerini yazdı

Fazıl Say, Fotoğraf: Toygun Özdemir

Unutulmaz hikâye Truva’yı, Homeros’un İlyada ve Odysseia’sında herkes farklı bir tondan yakalar. Kimi okumasını aşk, kimi efsanevi savaşçı Akhilleus, kimi kapitalizm, kimi ise yıllar süren savaşın üzerinden yapar. Truva’nın tarihi M.Ö. 15 ile 12. yüzyıllara uzanır. Aynı bölge Fatih Sultan Mehmet ve Mustafa Kemal Atatürk gibi liderlerinde de izlerini taşır, çok büyük savaşlara mekân olur. Boğaza dalıp gittiğiniz zaman binlerce yıllık bir zaman dilimi, okuduğunuz, duyduğunuz, izlediğiniz bütün hikâyeler ve yaşananlar bölgenin o meşhur rüzgarı ile sanki yüzünüzden geçiyor.

(...) Zeus, düzenlediği Peleus ile Thetis'in düğününe tanrıçalardan Eris'i davet etmez. Bunun üzerine Eris, düğüne altın bir elma göndererek, bunun "en güzel tanrıçaya" verilmesini ister. Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlığa düşünce Zeus, tanrıçaları Paris'e gönderir ve en güzel tanrıçayı Paris'in seçmesini ister. Paris altın elmayı Afrodit'e verir. Karşılığında Afrodit, “tüm kadınların en güzeli” olan Helen'i, Paris'e aşık eder. Paris, Sparta'yı ziyaretinde Helen'e aşık olur ve iki aşık birlikte Truva'ya dönerler. Kendilerine hakaret edildiğine inanan Yunanlar, Menelaus ve kardeşi Miken Kralı Agamemnon önderliğinde Aka ordusunu toplar ve Truva'ya bir sefer düzenler (...)

İllüstrasyon: Toygun Özdemir

Geçtiğimiz aylarda Fazıl Say’ın sosyal medyadan yaptığı çağrılar kimilerinin dikkatini çekmiştir. İcra ettikleriyle bilinirliği, değeri, kıymeti su götürmez bir gerçek olan Say’ın çağrısı kuşkusuz dünyada olduğu gibi yaşadığı topraklarda da herkese ulaşabilmek. Ben henüz lisedeyken Fazıl Say, Mersin’e neredeyse her gelişinde okulumuzu ziyaret ederdi -ki bunu gittiği diğer şehirlerde de yaptığına eminim. Bu buluşmalar o yaşlarda hepimiz için çok büyük bir lükstü. Bu tanıklıklarla, sanatçının konserlerinin engellenmesi, dinleyicisine elverişli mekânlarda ulaşamaması çok üzücü ve bir o kadar da motivasyon kırıcıdır diye düşünüyorum.

Diğer yandan odağımız olan Festival ve Festival’in Fazıl Say’dan sipariş olarak istediği Truva Sonatı. Her şeyden önce bir yerel yönetimin yüzyıllar sonra dinlenecek bir eser için aracı olması takdir edilmesi gereken bir vizyon. Yıllar ve yollar eskiyecek, maddi yatırımlar yenilenmek zorunda kalacak ama sadece sanat yaşayacak. Truva Sonatı geçmişten taşıdığı hikâyesiyle, yazıldığı tarihle beraber bizleri de tanık ediyor ve harmanlıyor.

İllüstrasyon: Toygun Özdemir

Güneşin tam batmadığı sıralarda tanıdığımız ve tanımadığımız insanlarla birlikte uzun, beyaz masa örtülü bir masaya oturduk. Masadaki herkes, festivalin açılışına denk gelen Fazıl Say konseri için bekliyor ve onun hakkında konuşuyordu. Derken Çimenlik Kalesi’ne uzun bir kuyruk oluştuğunu gördük. Türkiye’de çok da ilgi görmediğini düşündüğümüz klasik müziğin oluşturduğu kuyruk şaşırtıcı ve sevindiriciydi. Her yaştan izleyicinin olduğu yaklaşık on bin kişi yine rüzgârıyla gelen Fazıl Say’ı dinlemek için sustu. Fazıl Say, Yekta Kopan ile küçük bir söyleşi yaparak Truva Sonatı'nı şekillendiren temaları anlattı: Homeros, Ege rüzgarları, Truva kahramanları, Sparta, Helen, Truva, Aşil, Savaş, Truva Atı, Sonsöz... Her başlığa ise sanatçı Toygun Özdemir’in çizimleri eşlik ediyor. Toygun’un çizimleri ve sonat bir araya gelince dinletinin etkisi biraz daha artıyor. Fazıl Say’ın da konser öncesinde belirttiği gibi bu sonat önceki bestelerinden izler taşıyor: Kara Toprak gibi. Say, sonatın ortaya çıkışının çok başarılı bir süreç olduğunu ve ortaya birçok konserinde çalmayı tercih edeceği bir eser çıktığını belirtiyor. Ayrıca Yekta Kopan ile yaptığı söyleşide; “Truva Sonatı en kapsamlı piyano solo eserim. 10 bölüm ve 42 dakika. Bu solo piyano için dev bir form. Ama çalması çok zevkli. İzleyicilerden aldığım hissiyat dinlemesinin de zevkli olduğu yönünde,” diyor.

Dünya prömiyeri olan Truva Sonatı’nın yanı sıra Festival bir de, daha çok Muhteşem Süleyman ve Kösem Sultan operalarıyla bilinen Tevfik Akbaşlı’dan Troia Efsanesi operasını sipariş etmiş. Bu yıl aynı zamanda Truva Antik Kenti’nin Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabulünün yirminci yılı. Bu sebeple 2018 Troia yılı kapsamında Kültür Bakanlığı ve Yerel Yönetim birçok etkinlik düzenliyor. Dünya prömiyerlerini gerçekleştiren Truva Sonatı ve Truva Efsanesi operası Homeros sayesinde aldığı tüm ilhamla tarihi geleceğe yeni yapıtlarla taşıyor.

İllüstrasyon: Toygun Özdemir

Festival’in ikinci gününde, geçtiğimiz yıllarında Yaşar Kemal’e, Prof. Dr. Cevat Çapan’a, Nuri Bilge Ceylan’a, Kardeş Türküler’e verilen Homeros Bilim, Kültür ve Sanat Ödülü bu yıl Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Şahin’e değer görülmüş. Açılış konuşmalarında arkeolog Profesör Manfred Osman Korfmann’ın kazandırdıkları sıklıkla anıldı. Çanakkale çok fazla acıya ev sahipliği yaptığı için sohbetler bir noktada genellikle savaşa bağlanıyor veya mutlaka savaş konusunun kıyısından geçiyor. Topraklarının verimli oluşu hemen geride kalan tarihi belirliyor zihninizde. Bize eşlik eden değerli tur rehberimiz Kenan Çelik, Truva’yı gezdirirken altını çiziyor: “Dünya üzerinde sadece 230 yıl kadar devam eden savaş olmamış.” Kenan Çelik sadece bize Truva’nın, Assos’un tarihini anlatmadı. Kendisinin devlet bursuyla İngiliz dili ve edebiyatı okuması için yurtdışına gidip, eğitiminden sonra Çanakkale’ye dönmesi bizi farklı bir tarihe taşıyor. Yazının başlarında Fazıl Say’ın önüne çıkan engellere siteminden bahsederken diğer bir tara an geçmişte atılan güzel adımların günümüze uzanmaması da günümüzün bambaşka bir dönemi doğurduğunu işaret ediyor.

Programımızın son akşamında Eleni Karaindrou’yu dinleme şansı yakaladık. 78 yaşındaki sanatçının bir çok bestesi Theodoros Angelopoulos’un lmlerine eşlik etmiş. Bir çoğumuz film müzikleriyle hatırlarız, mesela The Weeping Mea. Geçtiğimiz ay Yunanistan’daki yangında Angelopoulos’un evi de yanmış ve ne yazık ki tüm arşivi yok olmuştu.

Binlerce yıldır yaşanmış ya da halen daha yaşanmakta olan hikâyelerin bizi taşıdığı yer neresidir? Bu soru aklımda kalıyor dönüş yolunda. Paylaştığımız Dünya’nın tarihi sürekli tekerrür ederken, sadece sanat birlikteliklerimizi anlamlı kılıyor. Sadece sanat, Akhilleus’un emelindeki gibi, her şeyden arda kalan tek değer oluyor.

İllüstrasyon: Toygun Özdemir

bottom of page