top of page

Gecenin aydınlattığı hikâyeler


Aslı Narin’in 2016 yılından beri Millî Reasürans Sanat Galerisi için hazırladığı sergisi Carpe Noctem, sanatçının yakın dönemde ürettiği fotoğraf serileriyle, buluntu fotoğraflardan oluşan bir başka seriyi bir araya getiriyor. Rana Öztürk küratörlüğünde gerçekleşen ve 29 Aralık’a dek görülebilecek olan sergiyi Ceylan Önalp değerlendirdi

745 kelime

Aslı Narin, Carpe Noctem sergisinden, 2018

Giriş, aydınlık. Günün değişik saatlerindeki ışıkla farklı yansımalar yaşanıyor. Merdivenden alt kata inildiğindeyse duvarların koyu gri rengiyle beraber sadece dolunayın ışığının aydınlattığı karanlık kareler ve onlara eşlik eden negatif portreler adeta gece ve gündüz arasında oluşan dengeleri sembolize eder bir tavır içinde. İnsan kendini sanki lunaparkta bir kenara yerleştirmiş, komik fotoğraflar çektirmek için girdiği karanlık fotoğraf kabinlerinden birine girer gibi hissediyor. O kabinin perdesini açıp içeri girdiğinizde karanlık ve aydınlık arasındaki çizgide olacaksınız. Ortamda biraz zamansız, bir o kadar da olmayan bir yer duygusu hakim. Aynı evrenin bütününde olduğu gibi, gece ile gündüz arasındaki o ince çizgide aslında ne zaman ne mekân kavramı yoktur. Sadece orada olma duygusunun tecrübe edildiği varsayılır. Belki de aslında imge, gerçeklik ve fotoğraf arasındaki öznellik, Narin’in tam da yansıtmaya çalıştığı şeydir. Zira sadece dolunayın ışığıyla aydınlanan o kapkaranlık ve daracık kıvrımlı yollar, aslında gündüz vakti aydınlık görünenlerden daha berrak olabilir mi? Ya da güneşin aydınlattığı sokaklarda kim bilir nelerin üstü örtülüyordur? Hatta, asırlardır korku ve belirsizlikle eşleştirilen karanlık belki gözüktüğünden daha aydınlıktır.

Aslı Narin, Carpe Noctem sergisinden, 2018

Fotoğraf sanatçısı Aslı Narin 28 Kasım’da Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde açılan kişisel sergisi Carpe Noctem ile gecenin karanlığına ve gündüzün üstünü örttüğü detaylara ışık tutmayı amaçlıyor. Carpe Noctem, geceyi yaşamak veya geceyi hissetmek olarak çevrilebilir. Bu sergide birbirinden farklı fotoğraf tekniklerini birleştiren Narin’in işleri bugüne kadarki işlerinin bütününde üzerinde durduğu zaman - mekân algısı, yolda olma duygusu, hareket devinimi ve varlık - yokluk ikilemlerinin bir toplamı olarak da izlenebilir. Sergideki karanlık sokaklar, binalar, gece ışığının gölgeleri, yansımalar ve minik köprülerden oluşan dolunay karelerini hem yurtiçi hem de yurtdışındaki gezilerinde çeken sanatçı, negatif hallerini kullandığı dia pozitiflerini sahaftan toplu halde satın almış. Aslında, sergi hazırlık sürecinde kendine doğru olabildiğine derin bir yolculuğa çıkan Narin, bu sorgulama ve alabildiğine şeffaflaşma döngüsünü üretim sürecinde bütün naifliğiyle hayata geçirmiş. Bahsi geçen şeffaflığı da bilgiye sudan daha kolay ulaştığımız bu dönemde oldukça kendine has bir tavırla ortaya çıkarmış.

Aslı Narin, Carpe Noctem sergisinden, 2018

Bu kendine haslık, izleyicisini serginin ufak bir sürprizi olarak girişin aydınlığıyla alt katın karanlığı arasındaki minik odadaki ses kaydı ve ona eşlik eden Çıldır Gölü’ne ait karlı dağ manzaraları ve kar tanelerinin farklı cyanotype baskılarıyla selamlıyor. Bu yerleştirme Aslı Narin’in ilk ses yerleştirmesi. İki keskin çizginin arasında yer bulan o minik odanın duvarlarıysa tam gündüzden geceye dönerken gökyüzünün kaplandığı mavi tonunda. Sanatçı, bu yöntemi kullanarak hem serginin ritmini değiştirmiş, hem de hoş bir sürpriz yaparak bu odadaki karelere farklı bir teknikle hayat vermiş. Merak edenler için, alternatif baskı tekniklerinden olan cyanotype 18. yüzyılın başlarından itibaren kullanılan ve değişik teknikleri olan bir yöntem. En basit anlatımıyla, resimsi fotoğraf kareleri üretmek için tercih edilen demir temelli bir baskılar diyebiliriz. Adı baskı üretiminde kullanılan solüsyondaki rengin cyan mavisi yani koyu mavi renginde olmasından geliyor. Bilinen yöntemlerde çok fazla renk seçeneği olmadığı da söylenir. Yine de, Narin cyanotype baskıları neredeyse aynı tonda koyu mavi zeminli bir duvara asarak, insanı gece ve gündüzün arasındaki eşikte durdurup anlık bir vertigo hissi de uyandırıyor. Çünkü, cyanotype baskı üretimindeki dağ manzaralarını elde etmek için birden fazla kez, aynı karenin farklı yüzlerini üst üste uygulamış. Mavi boşluktaki duvarlarda asılı kalan vertigo hissi, sanatçının bir anlık dahi olsa politik ve ekonomik kaygıların karanlığından soyutlaşıp açıklık ve boşluk duygusunun aydınlığı arasında gidip gelmemizi de sağlıyor.

Ve doğayla yeniden kendini ilişkilendirmeye çalışıyor. Kendine giden yol belki tam burada başlıyordur; her şey ne kadar gerçek? Görme biçimleri ve algılama imgeyle ne denli orantılı? Gecenin eşiği nerede? Gündüzün ufuk çizgisi biter mi?

Aslı Narin, Carpe Noctem sergisinden, 2018

İnsanı kafasında soru işaretleriyle baş başa bırakmasının bir diğer sebebi de fonda derinden gelen ses enstalasyonunun göz ardı edilemez etkisi. Sanatçı Gecegezen adını verdiği ses yerleştirmesini üretim sürecinde okuduğu ve üzerinde etki bırakan kitaplardan feyz alarak yaratmış. Bir başka deyişle, gece gezenlerin buluştuğu o minik mavi oda hem gecenin, fotoğrafın ve görmenin eşiğini sorguluyor hem de kendine doğru olan her şeyin bütünleştiği ve evrenle bir olduğu o zaman - mekân algısından uzak alana yolculuğunu sürdürüyor.

Son olarak, sergiyi gezerken aklımda sürekli Marc Augé’nin modern toplumlarda zaman ve mekân algısıyla ilgili kaleme aldığı Non-Places ve Oblivion kitapları dönüp durdu. Aidiyet duygusu ve unutmak...

Hayatımızın mercekten yansımaları göz önüne alındığında hem serginin hem de sanatçının üzerimizde bıraktığı etkiye çok şaşırmamalı çünkü gecenin sonuna aynadan gidilir. Gündüz Vassaf’ın Cehenneme Övgü’sünde dediği gibi “Yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam gecenin konusudur.”

Aslı Narin, Carpe Noctem sergisinden, 2018

bottom of page