top of page

Etnik çeşitlilik ve kültürel melezlik


9 Mart’a dek Akbank Sanat’ta izlenebilecek olan Theo Eshetu’nun kişisel sergisi Yüzler ve Yerler kültürel kimlikler, politik gelecek tasarıları ve tarihsel olaylardan yola çıkarak bugünü anlama isteğinde olan yapıtlardan oluşuyor. Çelenk Bafra sergi çerçevesinde Eshetu’nun yarattığı “henüz var olmayan melez durumları” değerlendirdi

778 kelime

Theo Eshetu, The Slave Ship

Küreselleşmenin tatlı bir rüya (ya da kâbus) olduğunu anladığımız bugünlerde çok kültürlülük kavramı popülist kapitalizmin elinde oyuncağa dönmüş durumda. Theo Eshetu, 1980’lerden beri tam da bu ikircikli oyuncakla oynuyor; daha doğrusu sömürgeci nefsiyle mücadelesi hiç bitmeyen hülyalı küremize ışık tutuyor. Kültür ve kimlik meselesine çoklu temsiliyetler ve imgeler üzerinden bakmaya hayatını adamış biri Theo Eshetu. İlk bakışta bir kimlik elçisi bile sayılabilir: 1958 yılında Londra’da Etiyopyalı ve Hollandalı bir aileye doğan sanatçı, 1982’de Roma’ya yerleşmeden önce Etiyopya’daki Addis Ababa, Senegal’daki Dakar ve eski Yugoslavya’daki Belgrad’da yaşıyor; halen 2012 yılında DAAD bursuyla geldiği Berlin’de çalışmalarına devam ediyor. Lens temelli üretimlerinde fotoğrafçı olmak için eğitim alırken keşfettiği medya sanatlarının biçimsel ve içeriksel ifade imkanlarını zorlamaktan hiç vazgeçmiyor. Afrika, Amerika ve Avrupa’da pek çok prestijli sergiye ve film festivaline katılan Eshetu’nun adı dünyanın önde gelen video sanatçıları arasında anılıyor. 2016’den beri Tarabya Kültür Akademisi’nin konuk sanatçı programıyla Goethe Enstitüsü’nün desteğini alarak dönem dönem İstanbul’da çalışan sanatçı, işlerini bizlerle ilk kez ve nihayet Akbank Sanat’ta paylaşıyor. 23 Ocak-9 Mart 2019 tarihleri arasında gezilebilen Yüzler ve Yerler adlı sergi, Theo Eshetu’nun tarihle gelecek, hayalle hakikat arasında kurduğu hareketli köprülerin sadece ikisine uğrasa da bu kalibrede bir sanatçının kırk yıla yaklaşan pratiğinin alametifarikasını yansıtması bakımından izlemeye değer.

Theo Eshetu’nun yüzler ve yerlerden ziyade, onlar aracılığıyla ortaya konan mit, ritüel ve sembollerin anlam ve temsillerine odaklandığını söyleyebiliriz. Tam da bu nedenle materyal kültür, tarihi miras, antropoloji, arkeoloji ve genel olarak müzelere dair araştırmacı bir merakı var. 2014 yılında Berlin’deki etnoloji müzesinin önünden geçerken gördükleri sanatçının şimdiye kadarki en önemli işlerinden birine sebep olmuş. Müze cephesini kaplayan devasa afiş harıl harıl sökülmektedir, koleksiyon sergisinin afişi yerini yakında başlayacak Berlin Bienali’ne bırakacaktır. Etnoloji Müzesi’nin koleksiyonunda temsil edilen beş kıtanın adı yazılıdır afişte: Afrika, Amerika, Asya, Avrupa ve Okyanusya. Her bir kıta yine koleksiyondan seçilen bir maskın imgesiyle yani temsili bir “yüz” ile imlenir. Muhtemelen bu kıtaların birinden göçüp Berlin’e yerleşmiş işçiler ise, bıçak ve falçatalarıyla çıktıkları iskelelerden afişe darbeler indirmektedir. O anda, Eshetu’nun deyimiyle “müze,” “müz”e yani ilham perisine dönüşür ve sanatçı parçalanmış afişleri içgüdüsel olarak oradan kurtarır, ne yapacağını çok bilmeden bir kenara kaldırır. İşte sanatçının dünyanın en prestijli sanat etkinliği sayılan Documenta’da 2017 yılında karşımıza çıkan Atlas Fractured adlı devasa enstalasyonu böyle başlar. Kassel’de tarihin arakesitlerine eleştirel bir dille bakma iddiasındaki Neue Neue Galerie’nin duvarlarına taşınan afişlere yansıyan çok kanallı görüntü ve sesler mekana nüfuz ederek sürekli dönüşen bir tür “heterotopya” yaratır. Metrelerce devam eden görüntülerin önünden geçerken afişli duvarlara izleyicinin kendi sureti de kaçınılmaz olarak yansır. Bağlamından kopartılıp karşımıza çıkartılan imgeler bizi sarmalayarak içimize işler. Atlas Fractured deneyimi bir terapi seansına ya da ayine benzetilebilir: İnsanlık tarihinin geçmiş ve gelecek hayaletlerin resmi geçidi ya da kadim medeniyetimizin bilinçaltı fragmanları. 18 dakikalık enstalasyon afişler yerine bu kez aynı kapsamda üretilen bir seri portre fotoğraflarıyla birlikte Akbank Sanat’ta sergileniyor; muhtemelen serginin adındaki “yüzler” vurgusu da bundan kaynaklanıyor. Fotoğraflarda da videodaki gibi kimlik ve aidiyetin zamanlar ve kültürlerarası akışkanlığı vurgulanıyor.

Theo Eshetu, The Slave Ship

Akbank Sanat’ın giriş katında tek başına ziyaretçiyi bekleyen The Slave Ship ise Theo Eshetu’nun Atlas Fractured ile yarattığı estetik ve kavramsal tartışmanın siyasal düzlemini bütünleyerek sağlamlaştırıyor. Adından anlaşılacağı üzere köle taşıyan bir gemiye referans veren 2015 tarihli video enstalasyon, yarım daire biçiminde duvara yansırken yere kaplanmış aynı ebattaki ayna sayesinde tam bir çember oluşturuyor. Yapıta duvardaki boşluktan bakıp odanın derinliğinde kaybolurken adeta balıkgözü objektiften bir deniz yolculuğuna çıkıyoruz tarihte. Her şeyden önce sanat tarihinde bir yolculuk bu, zira The Slave Ship İngiliz sanatçı William Turner’ın 1840 tarihli romantik yağlıboya resminden alıyor adını. Deniz manzaralarının usta ressamı ve kölelik karşıtı Turner nasıl ki arkasında insanları (köleleri) suya düşüre düşüre kasırgada yol alan bir gemiyi resmederken köle ticareti hakkında okuduklarından etkilendiyse Eshetu da sömürgecilikle kirli insanlık tarihiyle hesaplaşıyor kendi gemisinde. Teleskopik görüntüler ve kasvetli sesiyle estetik gücünü pekiştiren The Slave Ship denizaltının renkli dünyasından liman kentlerinin mimari yapılarına, eski denizci haritalarından köle illüstrasyonlarına kadar çalkantılı bir imge denizine çağırıyor izleyiciyi. Çekimleri Avrupa’nın en önemli köle ticareti limanlarından Hamburg’ta yapılan videoda yine hayaletlerden kaçamıyoruz; denizciliğe dair pek çok efsanenin arasından ölü mürettebatıyla okyanuslarda gezmeye mahkûm Uçan Hollandalı hayalet gemisi karşımıza çıkıyor. The Slave Ship, Avrupa’ya özgürlük ve zenginlik getiren, dolayısıyla sayısız sanat eserine konu olan deniz ve deniz ulaşımının bir başka coğrafyada nasıl acı bir eşitsizliğe ve sömürüye yol açtığını gözler önüne seriyor. Günümüzde politik ve ekonomik algı yönetiminin hizmetinde yüceltilen etnik çeşitlilik ve kültürel melezliğin inşası (ve yıkımı) tüm imkansızlığıyla Theo Eshetu’nun “yüzler”inde ve “yerler”inde vücut buluyor.

bottom of page