top of page

Emir kipinden süzülerek, katlar arası

Saliha Yavuz küratörlüğünde gerçekleşen İçimiz Boşluğu Hatırlasın sergisi İzmir'deki Hayy Açık Alan’da izleyiciyle buluştu. Serginin atmosferinde süzülen hislerin peşine düşüyoruz


Yazı: Betül Aksu


Derya Gözükızıl, Emergenz; Mavi Serisi, detay, 2023, cam üzerine cam boyası


Hayy Açık Alan’da Saliha Yavuz küratörlüğünde gerçekleşen İçimiz Boşluğu Hatırlasın sergisi, boşluğu hatırlayıp nefes alma ihtiyacımızın emir kipinde dillendirilebildiği bir zamanda, İzmir Kemeraltı’nda kalabalıklar arasında kapılarını açtı. Boşluğu hatırlamaya koşullanmak ile koşullanmamak arasında iki farklı zamanda gezdim sergiyi. 


Açılış günü sergiye ilk gelişimde mekânın iki katını bir aşağı bir yukarı kat ettim. Bu hareket mekânın epey kalabalık olduğu bu günde bir süzülme halinde gerçekleşti. İşlerin önünden defalarca geçtim, bazı işlere yakından, bazılarına uzaktan baktım. İlayda Tunca’nın mor lahana mürekkebi ile boyanmış geri dönüştürülmüş kağıttan ürettiği Büyük, küçük isimli işi mekânda gerçekleştirdiğim bu ilk süzülmede bana rehberlik etti:


İlayda Tunca, Büyük, küçük, 2024, mor lahana mürekkebi ile boyanmış geri dönüşüm kağıt, el yapımı mumlu pamuk ip

“Uçuyorum ama kanadım 

yok. Düşmüyorum da, 

düşecek yer yok. ”


Mekân içindeki işlere yaklaşan ve uzaklaşan hareketimi önceleyen şey kalabalık mıydı, yoksa işlerin üzerimde bıraktığı boşluk hissi miydi, bilmiyorum. Bir aşağı bir yukarı süzülürken yolumu yeniden İlayda’nın rehberliğinde buluyorum; 


“Dünya ne büyük, ve ne küçük. 

Büyük, küçük.

Karanlık büyük. Dünya küçük. Ben ondan küçük, küçücüğüm içinde.”


Büyük ile küçük arasında git gel yapıyor olma anında, Yunus Ak’ın notdef* isimli işine yaklaşıyorum. Anne karnının doluluğunda bir boşluk olarak tanımladığı doğum yılı ile basılı mecrada kelime aralarına sıkışan boşluk arasında bir bağ kuruyor sanatçı bu işinde. Bu bağı malzemeye kazıyor, görünmeyeni belirgin hâle getiriyor, bilinmez bir metnin ipuçlarını sunuyor. 


Yunus Ak, .notdef, 2024, pleksiglas üzerine kazıma, 30x20 cm


Kazılmış mavi yüzeyden maviyle yayılan yüzeye, Derya Gözükızıl’ın Emergenz Blue Series işine yaklaşıyorum. Sıvı cam boyasının fraktal örüntüye sahip yayılma biçimine bakarken mekân algımın bulanıklaştığını hissediyorum. Mavi boyanın cam yüzey üzerindeki yayılma davranışı, yakından da uzaktan da hem düzeni hem de kaosu çağrıştırıyor. İşin karşısında bir süre hem makro hem mikro ölçekte havada asılı kaldığımı hissediyorum. Bu hisse Gizem Hız’ın Eutierria: Mavi: Ufuk Çizgileri isimli işi eşlik ediyor. Eutierria: Mavi işinden arta kalan parçalardan yeni manzaralar oluşturan sanatçı, her ufuk çizgisi ile mekânda yeni bir boşluk yaratıyor. Bu boşluk hem işler arasında attığım adımlarda hem de serginin satır aralarında bana nefes aldırıyor. Bu histe kalmak istiyorum, mekândan ayrılıyorum.


Gizem Hız, Eutierria: Mavi: Ufuk Çizgileri, 2023,12 adet, kağıt üzerine akrilik, kesme ve yapıştırma


Sergiye ikinci gelişimde mekânı daha boş buluyorum, bu kez küratör Saliha Yavuz’un rehberliğinde tek tek işlere yaklaşıyoruz. Cenk Dereli’nin Bulut Atlası işini dinlerken sanatçının metninde sözü geçen gönlümün yükseldiği birine tabiri dikkatimizi çekiyor. Yüksekten çizilmiş bulut görselleri mekândaki boşlukta süzülme hâlini devam ettiriyor.


Bulutların yükselttiği yerden gökyüzünü tahayyül etmeye Metehan Özcan’ın Benden Önce Varması Dileğiyle (Eskiz) isimli işiyle devam ediyorum. Ön yüzünde kamusal alan imgelerini taşıyan kent kartpostallarının arkalarındaki kişisel yazıların izlerini "anlık" olarak tanımlıyor sanatçı. Aynı anlık refleks ile kartpostallardaki gökyüzünü koyudan açığa sıraya diziyor, mekâna gelenlerin kendi gökyüzü skalasını oluşturmalarını umuyor. Kendi skalamı işin çevresinde daireler çizerek oluşturuyorum.


Solda: Cenk Dereli, Bulut Atlası, 2023, 21 adet, kağıt üzerine suluboya

Sağda: Metehan Özcan, Benden önce varması dileğiyle (eskiz), 2013, çeşitli sayıda kartpostal


Mekândan ikinci kez ayrılmadan Umut Altıntaş’ın Ege Denizi’nin suyu kullanılarak yapılmış suluboya Ege Denizi manzarası isimli işine yaklaşıyorum. Suluboya deniz manzarasına bakarken materyal ile imaj iç içe geçiyor, tarihler iç içe geçiyor. Küçüklüğümde ilk kez gördüğüm ve büyüklüğü karşısında büyülendiğim deniz manzarasını bu kez büyük bir çerçeve içinde, kısa bir nefes anında görüyorum. Kapıdan çıkarken İlayda Tunca’nın Büyük, küçük isimli işi ile yeniden bakışıyoruz. İlk karşılaşmamızda hacmen küçücük görünen bu boş sayfalı rehber bu karşılaşmamızda deniz aşırı görünüyor. 


Umut Altıntaş, Ege Denizi’nin suyu kullanılarak yapılmış suluboya Ege Denizi manzarası, 2019, kağıt üzerine suluboya

İçimiz Boşluğu Hatırlasın başlıklı sergiye dair bu yazı objektif bir incelemeden ziyade subjektif bir ziyaret. Boşluğu hatırlamaya koşullanan bir sergide havada asılı kalan bu metin, sergiyi gezmeyen birine sergiyi anlatma, aktarma niyetinde değil. Mekân içindeki hislere dair bir izlenim. 


İçimiz Boşluğu Hatırlasın sergisi 27 Ocak- 15 Mart 2024 tarihleri arasında Saliha Yavuz küratörlüğünde İzmir Kemeraltı’ndaki Hayy Açık Alan’da, Hasan Deniz, Gizem Hız, Umut Altıntaş, Yunus Ak, İlayda Tunca, Derya Gözükızıl, Cenk Dereli, Pınar Akkurt, İrem Sözen ve Etem Şahin'in katılımıyla gerçekleşti, bir boşluk yarattı, nefes aldırdı, ardında izlenimi kaldı.

bottom of page