top of page

Türkiye'de sanat yarışmaları I: Devlet Resim ve Heykel Yarışması


Türkiye’de plastik sanatlar, hem çok sayıda hem de oldukça uzun ömürlü yarışmaları barındırıyor. Yarışma kavramı sanatla uyumlu bir çağrışım yapmasa da; yarışmalar aslında müze, galeri ve bağımsız sanat kuruluşlarının yanında önemli bir yere sahip. Nihan Karahan’ın hazırladığı yazı dizisi, plastik sanatlar alanında hem devlet hem de özel sektör yarışmalarını güncel konumlarıyla ele almayı amaçlıyor. Seçici kurul, düzenleyenler ve katılımcıların fikirlerini alarak, yarışmaların bu alanda oynadıkları role ışık tutmaya çalışıyor. Dizinin ilk yazısı, bu sene 16 Temmuz - 28 Eylül 2018 tarihlerinde gerçekleşecek ve 74 yaşına girecek Devlet Resim ve Heykel Yarışması'na odaklanıyor

Devlet Resim ve Heykel Yarışması (DRHY), 1939’dan bu yana kesintisiz devam etmesiyle Türkiye’nin en uzun soluklu sanat yarışması. Başlığı resim ve heykel olsa, katılım seramik ve özgün baskı alanlarında da mümkün. Her sene değişen jüri, sekiz sanatçı / akademisyenden ve bir bakanlık temsilcisinden oluşuyor. Yarışmaya başvurular 2018'de ilk kez çevrimiçi gerçekleşiyor. Yarışma sergiye seçilen ve ödül alan eserlerden oluşan bir sergiyle sonlanıyor. DRHY her alanda, her biri 15.000 TL değerinde eşit üç başarı ödülü veriyor. Ödül alamayan ama sergiye seçilen eserler ise 500 TL ile destekleniyor. 2018’de 74. kez “Ressam Mihri Müşfik’in anısına” gerçekleşecek yarışmanın son başvuru tarihi 28 Eylül 2018.

DRHY, 2010’dan itibaren iki senede bir düzenlenmeye başlanmış. 2003 - 2016 arasındaki son on yarışmaya bakıldığında, 2010’dan önceki edisyonlarda toplam katılımcı sayısı 1000 civarında. Bu rakam 2010’dan itibaren gittikçe düşüyor, 2016’da 528’e varıyor. Bu düşüşü etkileyen diğer faktör ise yarışma konuları. 2008 - 2012 arasındaki yarışmalarda konu ‘serbest’ken yarışmaya katılan ortalama sanatçı sayısı 800. Son iki yarışmaya konu başlıkları verilmiş. 2014’te ‘Birlikte yaşama kültürü ve renklerin kardeşliği’ temasıyla; 2016’da konu şartnamede yine serbest olarak belirtilse de ‘15 Temmuz demokrasi şehitleri anısına’ başlığı altında düzenlenmiş. Konu getirilmesiyle katılım sayısında düşüş artıyor. Katılımdaki bu düşüş, yarışma ritminin seyrekleşmesinin katılım alışkanlığını zayıflattığına ve konu başlığı verilmesinin katılım üzerinde motivasyon düşürücü bir etken olduğuna işaret ediyor.

Rugül Serbest, Temas, 115 x 150 cm, Tuval üzerine yağlıboya, 2016, 73. DRHY Resim dalında Başarı Ödülü

Yarışmalar ve akademi ilişkisi

2016 tarihli 73. yarışmada, önceki yarışmalarda olduğu gibi, altı profesör ve bir yardımcı doçentin oluşturduğu jüride akademinin ağırlığı görülüyor. (1) Jüride ayrıca gelincik tablolarıyla ünlü ressam Hikmet Çetinkaya ve bakanlık temsilcisi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü, müzikolog ve ney sanatçısı Doç. Dr. Murat Salim Tokaç bulunuyor.

Yarışma ve akademi arasındaki bu ilişkiyi sorduğumuz heykeltıraş ve Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi Yrd. Doç. Ercan Sağlam, bu ilişkinin sanata hangi yönden baktığımıza göre anlamlandığını açıklıyor: “Sanat çok yüzü olan bir kavram. En yaygın algılanışıyla, yani özgürlük ve yaratıcılık yönü ile Akademi arasında uyumlu bir ilişki kurmak ilk bakışta zor. Hem geçmişte hem günümüzde bu zorluğun yol açtığı hararetli tartışmaları biliyoruz. Oysa sanatı disipliner anlamda bir uzmanlık alanı, bir bilgi ve deneyim alanı olarak düşündüğümüzde akademi ile ilişkisi değişebilir.” Sağlam’a göre yarışmanın akademiye bağlı olmasının diğer sebebi de hem genç sanatçılarda hem de yarışmalardaki kriter ihtiyacı: “Sanat yarışmalarının özellikle öğrenim yıllarında anlamlı olduğunu düşünüyorum. Düzenlenecek her yarışmanın inandırıcı kriterlere ihtiyacı vardır, tıpkı kendini görmek, kıyaslamak, kanıtlamak isteyen her genç sanatçı gibi.”

Yarışmalar Sağlam’ın kendi kariyerinin başlangıcında da yer almış; 54., 59. ve 66. Devlet Resim ve Heykel Yarışmaları’nda heykel dalında başarı ödülleri bulunuyor. 2016 senesindeki 73. Devlet Resim ve Heykel Yarışması’nda ise yarışmaya jüri olarak katılmış. Katılımcıdan jüriye geçişini Sağlam şöyle açıklıyor: “Öğrencilik yıllarımda birkaç kez DRHY Heykel dalında ödül aldım. İlk katıldığım yarışmada motivasyonum jüride çalışmalarını beğendiğim bir sanatçının, Aloş’un (Ali Teoman Germaner) yer almasıydı. İşimi görsün istemiştim. Yıllar sonra aynı yarışmada jüri üyesi olarak görev yaptım. Resim, heykel gibi ayrımlar olduğu sürece alanınıza her rolde katkınız olabilir. Sorunlar yeterince donanımlı olmadığınız alanları etkilediğinizde başlıyor.”

Meysem Samsun, Direniş, Mermer, metal, 200 x 135x33 cm, 73. DRHY Heykel dalında Başarı Ödülü, Görsel: Türkiye Kültür Portalı

73. DRHY’nin jürisinde akademi ile bağı bulunmayan tek sanatçı gelincik ressamı olarak bilinen Hikmet Çetinkaya. Kendisi kırk iki senelik kariyerinde, hiç resim yarışmasına eser göndermemiş. Başka bir röportajında “sanatın okulu olur, sanatçının okulu olmaz” ifadesinden yola çıkarak, sanat yarışmaları ve akademi bağı hakkındaki fikrini soruyoruz. Çetinkaya eleştirisini sakınmıyor : “Genellikle önemli yarışmalara üniversiteden hocaları seçerler. Seçici kurul kendi fikrine, kendi üniversitesine çok üzülerek söylüyorum ki taraftır, yanlıdır. Daha eserler teslim edilmeden ödüllerin paylaştırıldığı yarışmaları biliyorum. Yakın çevremi ve sanatçı dostlarımı korumadığım, ayrıcalık göstermediğim için de çok büyük tepki aldığım da olmuştur. Vicdan çok önemlidir. Akşam rahat uyumak isterim.” Bu sebeple Çetinkaya, sanatçının başarısını yarışmalarla değil, diğer faktörlerle değerlendiriyor: “Benzer olumsuz gelişmeler yüzünden yarışmalardan alınan ödüller benim için çok büyük bir anlam ifade etmiyor. Bunun yerine şu noktalara önem veririm: Sanatçı iyi bir galeride sergi açabilmiş mi, önemli koleksiyonlara eser verebilmiş mi, yurtdışı deneyimi var mı, müzelere eser verebilmiş mi? Benim için asıl ödül ve başarı bunlardır.”

Çetinkaya, bilgi ve araştırmanın öneminin altını çizse de, sanatçının eğitiminin de akademiyle bitmediğini düşünüyor: “Sanatçı okuldan çıkmaz; sanatçı bilgi ve deneyimlerin bir birikimidir. Bu bilgiler de çalışmayla, araştırmayla, ter akıtmayla olur. Başka bir deyişle, sanatçının bir elinde kitap diğer elinde fırça olmalıdır. Yani okumalıdır, yorum yapmalıdır ve eser üretmelidir. O bilgiler esere yansımalıdır. Genellikle gözlemlediğim, moda veya çok satan çalışmalardan esinlenerek, kopyalayarak ürün vermektir. Bu bir tür aldatma ve yanıltmadır. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Picasso der ki, ‘Ressam satmak için resim yapar, sanatçı ise yaptığını satar.’”

Gökçe Kayık, Unuttuğum Birşeyler Var, 3 Maymun, Tuval üzerine akrilik, 100 x 160 cm, Başarı ödülü, Görsel: Türkiye Kültür Portalı

Kıstaslar

Bu doğrultuda sanatçıdan yarışmadaki eserleri de yenilik ve yaratıcılık kıstaslarıyla değerlendirdiğini öğreniyoruz: “İlk aradığım orijinallik. Sanatçı yeni bir soluk, yeni bir tasarım, yeni bir söylem mi oluşturmuş; yoksa var olan tasarımlar üzerinden giderek küçük oynamalarla göründük eserler mi sunmuş. Yani benim için yaratıcılık ön planda.” Çetinkaya’nın eserlerine bakıldığında renk kullanımında ne kadar usta olduğu açık bir gerçek, bu sebeple değerlendirme kriterlerinden birinin renk olması katılımcıyı şaşırtmamalı: “Yeniliğin ardından en önem verdiğim renk olgusudur. Boyayı tüpten çıktığı gibi mi kullanmış; yoksa ciddi bir araştırma içerisine girip, boyaları bir araya getirerek, renkleri kirletmeden, olgun bir renk bulup tuvale mi aktarmış.” Yenilik ve renkten sonra ise kompozisyon geliyor: “Bunun yanında önem verdiğim kompozisyondur. Renk, şekil ve çizgisel kompozisyonlardır. Bulduğu rengin yanına diğer renk uyum sağlamış mı ve geldiği yer gözü rahatsız ediyor mu?” Tabii kriterler ayrı ayrı değil, bütüncül bir yaklaşımda anlam kazanıyor: ”Bunun dışında kalan her şey benim için teferruattır. Bir sanatçı dostum bu saydığım değerlere önem vererek eserini üretmişse, geri kalan sanatsal öğeler zaten doğrudur ve yerli yerindedir.”

Derece almamanız kötü olduğunuz anlamına gelmez

Yarışmalar üzerinde düşünürken hem jürinin, hem de katılımcıların fikirlerini almak önemli. 73. DRHY resim dalında başarı ödülü almış Rugül Serbest’in diğer birçok yarışmadan da ödülü bulunuyor. CV’sinde 2011 - 2016 senelerinde devlet ve özel sektörün organize ettiği yaklaşık yirmi yarışmadan kazanılmış sergilenme veya başarı ödülü bulunuyor. Son beş senedir, yarışmalara oldukça düzenli bir ritimde katılmış olduğu görülen Serbest, ilk başta öğrenciyken arkadaşlarının teşvikiyle başlamış : “Başlangıçta sergileme almak bile ödül gibi geliyordu bize” diye anlatıyor. Ancak yarışmaları amaç değil araç olarak gördüğünü paylaşıyor ve seçici olmanın altını çiziyor: “Hiçbir zaman bir yarışma için resim yapmadım, elimde uygun iş varsa ve o yarışmanın bana gerçekten kazandıracağı bir şey varsa katıldım. Yarışmalar nasıl seçiciyse ben de yarışmaları seçtim. Seçici olmanın önemli olduğunu düşünüyorum.” Ayrıca, resim yarışmalarının “Yolun başındaki sanatçı adayların çalışmalarını sürdürebilmeleri için gerekli zamanı ve motivasyonu sağladıklarını” ve sanatçının “görünür olmasında yardımcı olduğunu” da ekliyor.

Serbest’e göre yarışmaların olumlu yönleri ise şunlar: “Öğrenci veya sanatçıyı maddi ve manevi güdülemesini, çalışmaların daha çok kişiye daha kısa yoldan ulaşmasını sağlamasını ve akabinde başka yollar açması, yarışma katalogunda yer almanın birçok kişiye ve galericiye ulaşmayı sağlaması ve eserlere talebi arttırması.” 2018 Nisan ayında Güney Kore AB Gallery’de sergisi düzenlenen Serbest’in başarısında CV’sindeki bu yarışmalardan alınmış sergileme ve ödüllerin mutlaka bir etkisi var. Ancak tabii ki de sanatçının da hatırlattığı gibi, yarışmalar göreceli yaklaşılması gereken bir adım: “Tüm yarışmalara katılmak, dereceler almak sizi çok iyi yapmayacağı gibi, derece almamak da kötü olduğunuz anlamına gelmiyor” ve ekliyor: “Yarışmalar sadece bir adım. Önemli olan sizin kendinizle olan yarışınız. Yarışma odaklı iş üretmek ve kendini bunlara göre değerlendirmek kişiyi bir yere ulaştırmaz. Kısa vadede "iyi" gibi görünen sonuçlar uzun vadede hayal kırıklığı olabilir.”

H. Müjde Ayan, Mavi Patlama, 130 x 200 cm, 2015, 73. DRHY Resim dalında Başarı Ödülü, Görsel: www.mujdeayan.com

Sanatın yarışması olur mu?

Soruyu yönelttiğimiz jüriden Sağlam, Çetinkaya ve katılımcı Serbest ise konu üzerinde hemfikir. Ressam Çetinkaya’ya göre “Yarışan sanat değil, sanatçıdır. Yaptığımız sanatçının yaratısını, becerisini, deneyimlerini, birikimlerini, araştırmasını bir diğer sanatçı ile yarıştırmak.” Ressam Serbest de sanatın yarışması olamayacağını belirtiyor : “Yarışmalar destek vermek amacıyla yapıldığı sürece önemli ve değerli.” Kaliteli yarışmaların artmasını ve daha çok sanatçının faydalanmasını diliyor. Sağlam ise, sanat yarışmaları fikrinin biraz “eski moda” göründüğünü paylaşıyor, bunu “günümüzde sanat üretiminin kaotik olması ve çok farklı platformlarda sunulması” ile açıklıyor. Bu noktada yarışmaların getireceği artı Sağlam’a göre; “üretimin değer bulması; yani üzerinde düşünülmesi, yazılması, arşivlenmesi, kataloglanması. Bu değerlendirmelere sanatçılar kadar sanat kurumlarının da ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Kamu ya da özel sanat kurumlarının sunacağı iyi düşünülmüş, şeffaf, istikrarlı yarışma platformları katkıda bulunabilir. Yarışmanın doğasında sınırlamanın, kategorize etmenin ve öznelliğin yanı şıra çeşitliliğin, eleştirinin ve sürprizin de olduğunu unutmamak gerekir.” Yarışma, motamot anlamlandırılmadığı sürece, sanatçıların kendilerini değerlendirmeye sunabilecekleri, kariyerlerinde kullanabilecekleri, yaratıcıklarını ve üretimlerini tetiklemeyi amaçlayan birer basamak.

Duygu Sinan, İsimsiz, Yüksek baskı, 70 x 100 cm, 73. DRHY Özgün baskı dalında Başarı Ödülü, Görsel: Türkiye Kültür Portalı

(1) Prof. Dr. Adnan Tepecik başkanlığında (Başkent Üni. G.S. Tasarım ve Mimarlık), Prof. Fatma Akyürek (Mimar Sinan G.S. Üni. Heykel), Prof. Dr. Zehra Çobanlı (Seramik Sanatı Eğitimi ve Değişimi Derneği Başkanı), Prof. Dr. Basri Erdem (Işık Üni. G.S., Grafik Tasarım), Prof. Tuğrul Emre Feyzoğlu (Hacettepe Üni. G.S. Seramik), Prof. Dr. Zeynep İnankur (Mimar Sinan G.S.), Yrd. Doç. Ercan Sağlam (Bilkent Üni. G.S. Tasarım Mimarlık).

bottom of page