Cazın izinde, hafızanın kıyısında: Bozcaada Caz Festivali
- Berfin Küçükaçar
- 3 dakika önce
- 8 dakikada okunur
5-6-7 Eylül 2025 tarihlerinde Bedenlenme temasıyla gerçekleşecek Bozcaada Caz Festivali'nin kurucu ortaklarından Murat Sezgi ve Çağıl Özdemir ile festivalin misyonu, KEŞİF programı ve bu yıl temelleri atılan Bozcaada Bağcılık Fonu üzerine konuştuk
Röportaj: Berfin Küçükaçar

Bozcaada Caz Festivali'nden görüntü
Bozcaada Caz Festivali, yıllar içinde yerel ve uluslararası müzik sahnesinde kendine özgü bir konum edindi. Sizce festivalin kuruluş felsefesi ve misyonu, bugün nasıl evrildi ve bu evrim Bozcaada’nın kültürel kimliğine nasıl yansıdı?

Murat Sezgi: En temeldeki amacımız, festivale temas eden herkesin güzel anılarla dolduğu günler yaşaması. Bozcaada Caz Festivali katılımcılarının, ekip arkadaşlarımızın, sanatçıların, Bozcaadalıların, festivalin tüm paydaşlarının keyif aldığı, faydalandığı ve katkı sağladığı bir süreç geçirmek için çalışıyoruz. Herkesin festivalle ilişkisi ve bu ilişkiyi kurduğu katman farklı oluyor. Kuruluş felsefesini ve misyonunu, gitmek istediği yere göre her paydaş biraz farklı yaşıyor. Bu şekilde de festival sürekli yeniden şekilleniyor.
Bu tip buluşmaların canlı bir organizma gibi olduğunu görüyoruz artık. Sürekli gelişiyor, dönüşüyor. Yine de bugün, Bozcaada Caz Festivali’nin kuruluş felsefesinden ve amacından çok da farklı bir yerde durmadığımızı, hızı bazen şaşsa da festivalin yönünün doğru olduğunu düşünüyorum. Güzel vakit geçirmek isteyen, güncel müzikler, tartışma konuları ve ilham kaynakları arayan insanları bir araya getirmek istedik hep ve yine aynı şekilde bugün bunu gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bunu yaparken de doğal olumsuz etkilerimizi azaltmaya, olumlularını çoğaltmaya gayret ediyoruz. Bu etkiyi ölçüyoruz ve özenimizi geliştirme gayretindeyiz. Bozcaada gibi narin bir yerin kültürel kimliğine duyarlı ve meraklı insanları bir araya getirmeye odaklandığımız için günün sonunda olumlu etkilerimizin yoğun olduğunu görüyorum.
Çok paydaşlı, çok konulu ve katmanlı bir iş yapıyoruz. Her görüşü ve önceliği memnun etmek mümkün değil ancak yine de “Bozcaada Caz Festivali iyi ki var!’’ diyenler büyük bir çoğunlukta. Festivalin yansımalarını, hangi projelere ve fikirlere alan açtığını, genel anlamda hayatlarda nasıl bir iyileştirme yarattığını gözlemleyebiliyorsunuz.
Bir caz festivalinin yerel topluluk ve küresel sanat ortamı arasında köprü kurma potansiyeli hakkında ne düşünüyorsunuz? Festival, bu köprüyü hangi yöntemlerle inşa ediyor?
M. S.: Uluslararası bir iddiası ya da varlığı olan bizim gibi festivalleri düşündüğünüzde bu potansiyel çok yüksek ve dünyada harika örnekleri var. Yerel (burada yereli hangi ölçekte aldığımız konusu değişebilir) üretimler ve ifade biçimleriyle dünyanın farklı noktalarını çarpıştırmak, bence doğru işleyebilen, sürekliliği ve aktarımı olabilen festivaller için temel noktalardan biri.
Bizi anlatacak olursak, Bozcaada Caz Festivali Avrupa Caz Ağı’nın en aktif üyelerinden biri. Örneğin bu sene Avrupa Caz Konferansı içinde festivalin danışmanlarından biri olan sevgili hocamız Gökçe Dervişoğlu Okandan ile kültürel girişimcilik üzerine bir atölye çalışması yapacağız ve Avrupalı caz festivali ve mekânı yürüten dostlarımızla birlikte bildiklerimizi paylaşacağız. Festival bu sene Türkiye çapında yeni projelere ve gruplara bir açık çağrı yaptı ve müthiş dönüşler aldı. Buradan da beslenen bir kürasyonla Salhane sahnemizi, tüm festival katılımcılarına ücretsiz olan bir “showcase”e (sergileme sahnesine) dönüştürdük. Bu sahnemizi ziyaret edecek, dünyanın farklı yerlerinde konserler ve festivaller yapan kültür operatörleri bu esnada adamızda olacak. Atina Caz Festivali ile ortak bir slot’umuz da var burada. Bu detayları anlatmamın sebebi şu: Bu kişiler aynı festival alanında, fiziksel bir ortamda bir araya geliyor. Bazen kuliste karşılaşıyorlar, bazen bir yemekte ya da sahne kenarında tanışıyorlar Bozcaada’da.
Bizler güçlendikçe, bu sergileme sahnesini daha da sağlam yapılara dönüştüreceğiz. Bu bahsettiğim tipte bir araya gelmeler sadece müzik alanında da olmuyor. Müzik dışı programımızda da bu tip karşılaşmalara ve devamındaki üretimlere şahit olduk. Hatta şu an ismini veremeyeceğim, yaratıcı alanda harika işler yapan bir girişim, festivalimizdeki buluşmalardan birinde kendine uluslararası yolculukta eşlik edecek bir ortaklık buldu. Dediğim gibi bizim işimiz insanları ve fikirleri bir araya getirmek. Aklımız ve gücümüz yettiğince bu karşılaşmaları artırmaya da devam edeceğiz.
Festivale eşlik eden KEŞİF programı, müzikal performansın ötesine geçen paneller, atölyeler ve kolektif üretim pratikleri sunuyor. Bu tür düşünsel ve uygulamalı bir program, bir caz festivalinin sahne odaklı akışına nasıl eşlik ediyor; ziyaretçi deneyimini ve sahne-izleyici ilişkisini nasıl dönüştürüyor?
M. S.: Her sene festival için adaya gelen katılımcılarımızı daha da iyi anlamaya çalışıyoruz. Buradaki programlamayı oluştururken düşebileceğiniz en büyük yanılgı, adaya dinlenmeye ya da tamamen keyif yapmaya gelen kişilerin oranının, KEŞİF kürasyonundaki buluşmaları merak edecek kişilere oranını hatalı tahmin etmek olabiliyor.
‘‘Zaten tüm sene bir şeyler merak edip duruyoruz, gelmişiz cennet gibi yere. Ben içkimi alıp sahilde dans etmek istiyorum, gidip şöyle güzel müzik dinleyelim.’’ kişisiyle, -ki bu kişinin modu o gün de değişebilir- ‘‘X kişisini programda gördüm gidip bir konuşmasına katılmayı çok isterim.’’ kişisini aynı ortamda buluşturuyoruz. Ben şahsen her ikisi de olabiliyorum. Her şeye uyum sağlarım. Gidip dans edesim de geliyor, ilginç bir KEŞİF buluşmasında ve deneyiminde tanışabileceğim insanlar için de heyecanlıyım. İşin de sanki ilginçliği biraz burada.
Amacımız halihazırda adada olanların veya festival için adaya gelenlerin, hatta belki de adaya gelip festivali görenlerin günün her saatinde katılabilecekleri alanlar yaratmak. İşin sonunda FOMO hissine de gerek yok. Her seçenek güzel seçenek oluyor. Caz müziğinin açık, merak eden, dönüşen, eklemlenen, çok güzel bir yaratıcılık olduğunu düşünüyorum. Bu müziğe dokunmayı seven kişilerin de KEŞİF programına ilgisi olduğunu görüyoruz. Sınırları kesin olarak çizilmemiş, kuralları tam da konulmamış bir uyum var burada. Gündüz ilham verici belki de kafa karıştırmış bir etkinlikte vakit geçirip akşam Electro Deluxe dinleyip sallanmak, arkadaşlarına sarılmak çok da uzak arayışlar değil.
Bu yıl temellerini attığınız Bozcaada Bağcılık Fonu, adanın binlerce yıllık bağcılık kültürünü, yenilikçi finansman ve uluslararası iş birlikleriyle geleceğe aktarma hedefi taşıyor. Bozcaada Bağcılık Fonu’ndan bize bahseder misiniz? Fonu oluştururken kültürel mirasın korunması ile ekonomik sürdürülebilirlik arasındaki hassas dengeyi gözetmek adına hangi ilkeler sizin için belirleyici oldu?

Çağıl Özdemir: Bu inisiyatifi, tüm paydaşlarına fayda sağlaması motivasyonuyla başlattık. Adada yaşamaya başladıktan sonra bağcılığın gündelik hayattaki ihtiyaçlarını daha yakından görme imkânımız oldu; çiçeği burnunda üreticiler olarak biz de aynı süreçlerden geçiyoruz. Bir süredir 3dots ve Alethina Impact olarak, kültürel ve yaratıcı endüstrilerin farklı kaynaklara erişebilmesi için yapılar kuruyoruz. Bu ortaklığın doğal bir sonucu olarak Can Atacık ile “Karşılaştığımız bu zorluklara yenilikçi finansman gözünden bakarsak ne olur?” sorusunu sormaya başladık.
Süreçte bir adım geri çekilip, ihtiyaçları varsayımlar üzerinden değil katılımcı bir yöntemle değerlendirmek gerektiğini gördük ve bunun için bir çalıştay kurguladık. Çünkü bizim için belirleyici ilkeler; katılımcılık, kültürel mirasa sahip çıkmak ve ekonomik sürdürülebilirliği gözetmek. Burada odaklandığımız şey, bağcılığı sadece geleneksel kalıplar içinde bırakmadan, bugünün koşullarına ve imkânlarına açık bir anlayışla ele almak.
Amacımız kolektif bir vizyon geliştirmek için bilgi paylaşımı yapmak, ulusal ve uluslararası iyi uygulamalardan ilham almak, bağcılığın önündeki engelleri ve fırsatları birlikte değerlendirmek. Böylece yenilikçi etki yatırımı modelleriyle uygun finansman yollarını tartışarak sonraki adımlar için ortak bir yol haritası oluşturmayı hedefliyoruz.

Bozcaada Caz Festivali'nden görüntü
Yenilikçi finansman yaklaşımlarının, geleneksel üretim biçimlerini koruma sürecinde nasıl bir dönüştürücü etkisi olabileceğini düşünüyorsunuz? Bu bağlamda Bozcaada Bağcılık Fonu’nun öncelikli stratejileri nelerdi?
Ç. Ö.: Bir önceki soruda da belirttiğim gibi öncelikli motivasyonumuz kültürel mirası korumak ve aktarımı için ihtiyaçları daha iyi anlayabileceğimiz bir oturum tasarlamaktı. Bozcaada Caz Festivali sırasında gerçekleşecek bu oturum, bağcılığın geleceği için ihtiyaçları analiz edip bunlara uygun çözümler geliştirmeyi amaçlıyor. Bu süreçte yenilikçi finansman yaklaşımlarının, ada için kritik önemde olan bağcılığın kültürel miras olarak korunmasına nasıl uyarlanabileceğini araştıracağız.
Elbette henüz çok paydaşlı üretim sürecinin başındayız; bu nedenle kesin bir dönüştürücü etki öngörmek zor. Ancak stratejik önceliklerimizi şu şekilde özetleyebilirim: yerel üreticilerin güçlenmesi için erişilebilir finansman modelleri, kültürel mirasın kuşaklar arası aktarımını destekleyen yapılar, ve çevresel sorumlulukla uyumlu, toplumsal dayanışmayı besleyen çözümler. Dolayısıyla bu yolculuk yalnızca üretimi değil aynı zamanda kültürel değerleri ve toplumsal bağları da güçlendirmeyi hedefliyor.
Bozcaada Caz Festivali’nin KEŞİF programı kapsamında Bozcaada Bağcılık Fonu üzerine bir çalıştay gerçekleştireceksiniz. Bu çalıştayın amacı ve programın detayları hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Ç. Ö.: Şu ana kadar yaptığımız çalışmalar doğrultusunda hâlâ araştırma ve veri toplama aşamasındayız. Paydaşlarla görüşmeler yapıyor, bağcılığa dair zorluk ve fırsatları analiz ediyor ve bunları bir ön bilgilendirme raporunda topluyoruz. Bu hazırlıkların üzerine, çalıştayın kolaylaştırıcılığını üstlenen sevgili Serdar Paktin (Pakt Agency) de tüm verileri değerlendirerek programın detaylarını kurguluyor.
Aslında bu süreç baştan sona bir ekip çalışması: biz saha araştırmaları ve ön raporlarla zemin hazırlıyoruz, Serdar da bunları çalıştay tasarımına dönüştürüyor. Böylece yerel üreticiyi güçlendirmek, kültürel mirasın kuşaklar arası aktarımını desteklemek ve toplumsal dayanışmayı beslemek gibi önceden belirlediğimiz stratejik önceliklerin çalıştayda somut tartışmalara dönüşmesini hedefliyoruz.
Buna ek olarak, Bozcaada’nın 4000 yıllık bağcılık mirasının marka değerini artırarak hak ettiği yere ulaşmasını da önemsiyoruz. Ada, kendine özgü dört üzüm çeşidine ve güçlü bir üretim geleneğine sahip. Amacımız bu çeşitliliğin değerini görünür kılmak, yerel üreticilerin emeğini öne çıkarmak ve Bozcaada’nın kültürel mirasını sadece ada için değil ulusal ve uluslararası ölçekte de daha görünür hale getirmek.

Bozcaada Caz Festivali'nden görüntü
İnternet siteniz üzerinden herkesin erişimine açık bir etki raporu yayınladınız. Cazın Etkisi isimli bu rapor, ekonomik, çevresel, sosyal ve kültürel etkileri Organisation for Economic Co-operation and Development tarafından belirlenen ilkeler doğrultusunda şeffaf bir şekilde ortaya koyuyor. Bu şeffaflık pratikleri, sürdürülebilirlik, toplumsal kapsayıcılık ve güçlü yerel bağlar oluşturma hedefleri doğrultusunda festivalin güven ve hesap verebilirlik algısını nasıl dönüştürüyor? Bir caz festivalinin etki raporunu açık, gösterge temelli ve erişilebilir şekilde paylaşması, onu sadece bir sanatsal etkinlik olmaktan çıkarıp toplumsal dönüşüm aracı haline getirir mi?
Ç. Ö.: Böylesine nitelikli bir soru sorduğunuz için içtenlikle teşekkür ederim. Bu konuyla ilgili konuşulabilecek çok fazla nokta var ama cevabımı özellikle şeffaflık pratiklerinin bir caz festivalini toplumsal bir dönüşüm aracı hâline getirip dönüştürmediğine odaklayarak vermek isterim.
Festivalin çok paydaşlı ve katmanlı yapısını, ince eleyip sık dokuyarak ilerlettiğimiz stratejilerimizi ve hedeflediğimiz çıktılara ulaşmak için neler yaptığımızı yalnızca Bozcaada Caz Festivali’ndeki konserlere ya da KEŞİF etkinliklerine sığdırmamız mümkün değil. Biz kendimizi bildik bileli bu işin içindeyiz. Şeffaflık pratikleri ise tam da bu noktada festivale güven ve hesap verebilirlik algısı kazandırıyor; yaptığımız işlerin ciddiyetini görünür kılıyor.
Festivalin ortaklarından biri olan 3dots’un kurucu ortağı olarak, bizim varoluş sebebimizin kültürel ve yaratıcı endüstrilerin potansiyelini görünür kılmak olduğunu söyleyebilirim. Üretilen işlerin sosyal ve kültürel zorluklara nasıl çözüm getirebileceğinin savunuculuğunu yapmak, veri odaklı politikaların oluşmasına katkı sağlamak, ekosistemi geliştirecek projeler ve programlar tasarlamak ve bu alandaki girişimlere kaynak mobilizasyonu sağlamak da misyonumuzun temel parçaları.
Yaptığımız bu işlerin güçlü bir dönüşüme yol açabildiğine, insanların hayatlarında ciddi değişimler yaratabildiğine bizatihi tanık olduk. Bu yüzden de etkiyi mümkün olduğunca veriye dayalı, şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde ortaya koymaya özen gösteriyoruz. Bunun, üstlendiğimiz sorumluluklardan biri olduğunu düşünüyorum.
Pek çok zorlu koşula ve değişkene rağmen doğru bildiğimiz yolda devam etmemizin altında yatan sebep de bu. Çünkü amacımız yalnızca sanatsal bir etkinlik olmak değil yaptığımız işlerin devamlılığını sağlayarak geleceğe açılan portallar yaratmak. Bu anlamda evet, etki raporunu açık ve erişilebilir şekilde paylaşmak festivali yalnızca bir sanatsal etkinlik olmaktan çıkarıp toplumsal dönüşüm aracı hâline getiriyor.
Bozcaada Caz Festivali’ni önümüzdeki yıllarda kültürel, toplumsal ve ekonomik bağlamlarda nasıl konumlandırmayı hedefliyorsunuz? Festivalin özgün yerel kimliğini muhafaza ederken, aynı zamanda uluslararası platformlarda etkinliğini artırmasının önündeki temel zorluklar sizce neler?
M. S.: Hepsi harika sorulardı, teşekkür ederim bu özenli yaklaşımınız için. Yanıtlarken de bol bol düşündürdü. Pozisyonlama, konumlandırma çalışması bazen kendince ve doğal şekilde yürüyen, bazı durumlarda da çekip biraz ayar verdiğiniz, efor sarf ettiğiniz bir eylem. Hayalimiz odur ki, hep doğal şekilde büyüsün bu organizma ve kendisini de doğal şekilde pozisyonlasın.
Ön yargılardan uzak, merak eden, samimi, akış halinde, oyuncu, dünyayı takip edip anlamaya çalışan, ekonomik anlamda gitgide kuvvetlenen, ekibine, sanatçısına, tüm paydaşlarına iyi hissettiren, etkisini ölçen, anlayan ve eylemlerini geliştiren, bedenleyen bir konumlandırma arayışındayız hep. Buna yeni yaklaşımlar da eklenecektir, bir şeyleri belki arkada bırakacağızdır ancak işin içinde biz varken umarım hep ihtimamlı oluruz.
Türkiye’de reel sektörde iş yapmak bizim gibi aileden varlıklı olmayan kişiler için kolay olmayabiliyor. Bugüne kadar işi güzelce buralara getirebildik, belli mekanizmalar kurulabildi ancak biz, hem kişiler hem de organizasyon olarak süreklilik konusunda kendimize ne kadar güvenebilirsek, o zaman açılmalara, genişlemelere daha da çok kafa yoracağız. Korku ve anksiyete, yaratıcılığın karşısında duruyor. Bizimki şefkatli ve kafası açık bir ekip, bir şekilde güzel gidiyoruz. Kardeş şehirler, ortak projeler, uluslararası üretim hedeflerimiz var. Ancak dediğim gibi önce hepimizin işlerini daha da güvenle yapacağı günleri geri getirmemiz gerekiyor.
Bozcaada Caz Festivali 2025 programının detayları için; https://bozcaadacazfestivali.com/
Bozcaada Caz Festivali biletleri için; https://www.bubilet.com.tr/
Bozcaada Caz Festivali Etki Raporu için; https://docsend.com/
Comments