İzolasyon sürecinde kütüphanesinde yer alan sanatçı portreleri, fotoğraflar, davetiye, desen gibi görsel malzemeleri tekrar elden geçiren Necmi Sönmez, daha önce yayınlanmamış olan bu malzemeler üzerine YEL, TOZ, PORTRELER başlığı altında hazırladığı yazılarında bu sefer şimdiki zamana uzanıyor. Serinin bu haftaki yazısının odağında sanatçı ikilisi Yasemin Baydar ve Birol Demir’den oluşan :mentalKLINIK var
Yazı: Necmi Sönmez
Yasemin Baydar, Birol Demir, 2011, :mentalKLINIK atölyesi, İstanbul, Fotoğraf: Necmi Sönmez
Topağacı’ndaki :mentalKLINIK proje alanına ilk defa ne zaman adım attım hatırlamıyorum. 2001 ya da 2002 olabilir mi? Yasemin Baydar, Birol Demir, :mentalKLINIK’in kurulmasından önce de çalışmalarını takip ettiğim iki sanatçıydı. Ama ortak olarak eyleme geçerek arka arkaya açtıkları sergiler, performanslarla o dönemin sanat ortamını epeyce şaşırtmış ve çoğu yanıtlanamayan bir çok soruyu da gündeme getirmişlerdi. Ne yapıyordu :mentalKLINIK?, işleri nelerdi? Bunları nasıl yorumlamak gerekiyordu? Zamanla sadece siyah elbiseler giyerek çalışmaları ile yaşamları, eylemleri ile düşünceleri arasında “tekil” olmayı başaran Yasemin ve Birol’un yanında olmanın farklılığını yaşadıkça, her seferinde sıradan gerçekliğin sınırlarını aşan tecrübelerimin beni kendi korkularımdan kurtardığını hissettim. 2010’da Port İzmir Trienali ile başlayan ortak çalışmalarımız geçen yıl Borusan Contemporary’de gerçekleştirdiğimiz Bitter Medicine #2 ile tempolu olarak devam etti. Aşağı yukarı 20 yıl boyunca :mentalKLINIK’in aşağıdaki dizilerini gördüm:
DUO: ANOTHER LOVE, PERFECT LOVERS, DOUBLE CHERRY, FRENCHKISS.
TAGCLOUD: LINECLOUD, WORDCLOUD, SURFACECLOUD
PROFILE SERIES
HYPER-MOODS (HYPER-ATTENTION, HYPERCOMPLEXITY): HYPERSCREENS, HYPERCHROMATIC MADNESS
THE SURPRISE ELEMENT IN THE MUNDANE/ CRUEL DESIGN: CONVERTED SERIES, WHIFF, ALMOST SURPRISED, SUPERHERO, AIRLESS SERIES, MOET, SOMETIME
EMOTIONAL ROBOTICS: PUFF, PUFF OUT, WOO_OOO
ANTICIPATED PARTICIPATION: TERRIBLY JOLLY, FRESH CUT, FROZEN 45’’..
BITTER MEDICINE
:mentalKLINIK, HYPERMOODY serisinden, Sabrina Amrani Gallery, Fotoğraf: Jose Luis de la Parra
Hayır. Onları sadece görmedim. Çoğu kez nasıl oluşturulduklarına, yaşadıklarına, günün ve gecenin değişik saatlerinde onlara bakanların ruh durumlarına göre şekil, form, renk değiştirdiklerine de eşlik ettim. Onlarla yaşadım. Bunları neden mi yazıyorum? Her seferinde izleyici ile yapıt arasındaki sınırları ortadan kaldırarak bilinmeyenin kapılarını aralayan bu çalışmalardaki laboratuvar havası hem bilinmedik malzemelerin kullanılmasıyla hem de bunların kendi etraflarında oluşturdukları atmosferle beni etkiliyordu. Çok katmanlı yapıya sahip olan bu çalışmalardaki görsellik ready-made estetiğinden çıkış alan anonimleşme eğilimini yeni medyanın farklı anlatım olanaklarıyla harmanlayan melez bir yapıya sahip olsa da, :mentalKLINIK’in postmodernizmle hesaplaşarak bir tür kusursuz güzelliği hedefleyen algılar üzerine eğildiği ortadadır. İşte bu algıların ön plana çıktığı yeni kişisel sergileri HYPERMOODY Madrid’deki Sabrina Amrani Gallery’de açıldı. Bu sergiden yola çıkarak nasıl bir :mentalKLINIK portresi çizebilirim diye düşündüm. YEL, TOZ, PORTRELER dizisinde yakın geçmiş zamanı ele alan bir eğilim vardı, Yasemin ve Birol hakkındaki bu yazıyla şimdiki zamana doğru ilerlerken mutluyum.
:mentalKLINIK, HYPERMOODY serisinden
Madrid sergisi Faker, Wet Paintings, Hyperchromatic Madness, DIRTY MIRROR, Disgustingly Awful Paintings, TICKLISH dizilerine ait çalışmaları sunarken bir şekilde “1945 sonrası soyut resim geleneğiyle” amansız bir mücadeleye giren farklı farklı elektiriklenmeler, hatırlamalar üzerine kurulu. Nasıl üretildiği uzun süre bakılsa da anlaşılamayacak olan duvar objeleri ilk bakışta duvara asılmış masum tuvalleri çağrıştırıyorlar. İzleyicilerin mekân içindeki duruşlarına göre değişen renklerin, formların Rothko’dan Sigmar Polke’ye, Barnett Newman’dan Gerhard Richter’e kadar birçok sanatçının işlerini çağrıştırmasının tesadüf eseri olmadığı bir çırpıda anlaşıyor. Renklerin, resmen başdöndürücü ton kombinasyolarının yatay ve dikey gruplaşmalarla ortaya çıktığı bu sergi, yerdeki glitterler, galeri mekânının içine yerleştirilmiş ses ve koku elemanlarıyla yeni görsel tecrübelerin mayalandığı bir alana dönüşüyor. :mentalKLINIK tarafından daha önce “mikroklima alanı” olarak tanımlanan bu özellik, bu kez resim sanatının bugünü, geleceği hakkında yeni öneriler getiren bir karaktere sahip. Akan zaman, duran zaman arasında bir çok insanın durmadan tekrarladığı bir soru değil mi resim nedir? İşte HYPERMOODY, dijital platformlarda şekillen resimsel algıyı büyüteç altına alarak renklerin izleyiciler üzerindeki terapik etkisini, koku ve ses gibi duyu organlarına yönelik tesirlerle destekleyerek bir şekilde :mentalKLINIK’in kurulduğundan beri sürekli olarak tekrarladığı “yeni imge üretme stratejileri” hakkında son derece köklü bilgiler veriyor.
:mentalKLINIK, HYPERMOODY serisinden, Sabrina Amrani Gallery, Fotoğraf: Jose Luis de la Parra
İlk bakışta alışılmadık güzellikteki renklilikleriyle dikkati çeken duvar objeleri farklı dizilerden beslenen soyut formları izleyicilerde mutluluk uyandıracak şekilde kurgulandıkları için, kelimelerle anlatılması zor olan tonları ön plana çıkarıyorlar. Unutmamak gerekiyor ki bu tonlar, sanal ortamda manipüle edilmiş, gerçeklikle ilişkisi olmayan “oluşturulmuş görüntüler”. Pandemi sürecinde ekran karşısında geçirilen zamanın artması, daha önce denenmemiş olan “algı manipülasyonlarının” gündeme gelmesini sağlamıştı. :mentalKLINIK her ne kadar ilk bakışta masum duvar objesi olarak gözüken çalışmalarında izleyicilerde öncelikle “ben bunu daha önce gördüm mü?” sorusunu uyandırsalar da; bu fettan, baştan çıkarıcı tonlar, aslında hem hipergerçekliğin dünyasına geçiş, hem de bugünün sorunlarla dolu dünyasına bir salto atma arzusunun temsilidirler. İzleyici böylece, volümleriyle oynanarak farklılaştırılan renklerin tonların oluşturduğu bütüncül bir görsellik karşılaşıyor sergide. Bu :mentalKLINIK’in öteden beri ilgilendiği dematerialization¹ kavramıyla aynı yörüngede ele alınabilecek olan bir hyperstimulation’ı² tartışmaya açıyor. Demateryalizasyon, 1970’lerde kavramsal sanatın tartışmaya açtığı bir kavram olarak çağdaş sanat tarihinin yapı taşlarından biri olarak maddesellikten uzaklaşmayı hedefleyen form yaratma çabasını özetler. Hiperstimulasyon da :mentalKLINIK tarafından sorgulanan bir kavram olarak beş algı organının uyarıcılığıyla şekillenen bir yaşama biçiminin anahtar kavramıdır. Bir sergi düşünün ki kokusu, sesi, içindeki ışıltısıyla adeta afrodizyak bir görsel tecrübeyi izleyiciye sunuyor. Uyarıcılar gözün retina tabakasını delip sanki daha öteye geçmek istiyor. Bu :mentalKLINIK’in “köktenci deneyselliğinin” yeni yüzü olduğu gibi “veri tabanlı” dijital tecrübenin resim sanatını da alt üst edip farklı bir resimsel geleneği başlatacağının da bir göstergesi.
Comentarios