top of page

Ütopik tasavvurun girift sahneleri

Kader Genç'in Muamma, 2023'e Gayriresmi Anıt isimli kişisel sergisi 27 Nisan -14 Haziran 2024 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi'nde gerçekleşiyor. Sanatçıyla katmanlı resimlerinin kavramsal çerçevesi üzerine konuştuk


Röportaj: Uğur Ugan


Kader Genç, Sanatçının izniyle


Toplumsal hayatın baskın düzenine karşın mizaha ve abartıya dayalı bir kutlama biçimi; bildiğimiz dünyaya ait norm ve yasakları askıya almak için kısa süreli bir oyun alanı yaratır. Bilinen etik değerleri alt üst eden bu kutlama, ayrıcalıkları ve hiyerarşik düzenleri ortadan kaldırırken geriye dünyanın kaosuna karşı atılmış acı bir kahkaha kalır. Aklın da kendini nesneden kurtardığı bu “karnavalesk” şölenin çağrısının resim sanatında kendine grotesk imajlarla örülü amorf biçimler bulmasının yanı sıra bu çağrı normali bozmaya yeltenen ikonaklastçı (ikona yıkıcı) unsurlar da yaratabilir. Bir araya gelemeyecek farklılıkların ortak bir kompozisyonda buluştuğu, özne pozisyonlarınınsa homojenleştiği bu imajlar dizisi birbiriyle etkileşim frekansı kurarken bu çılgınlık ve bu oyun yeri ayinsel bir törenin patlaması gibi ortaya dünyanın acısına ağıt yakan bir şölene davet eder.


Sanatçı Kader Genç, son sergisi Muamma, 2023'e Gayriresmi Anıt’ta bu karanlık ve kasvet dolu dünyanın karmaşasına karşı kendi etrafını donattığı bir tören yaratıyor ve tuvaline sığdırdığı kadrajla yeni yüzyıla bir nevi ağıt yakıyor. Sanatçının günümüz toplumunu ve sistemin insanlık üzerindeki tahakkümünü eleştirel bir yaklaşımla resmettiği işleri dinamik bir renk paletiyle adeta patlamalı bir festival atmosferi kurarken çok figürlü yapıtların yanı sıra deformasyonun sınırlarını zorlayan soyutlamalara da girişiyor. Çağın kaotik dünyası sanatçının otoportrelerine karışıyor ve ortaya gürültülü bir karnavaldan çok sesli bir çığlık çıkıyor. Sergiyi sanatçı Kader Genç'le konuştuk.


Kader Genç, İsimsiz/Otoportre, 2023, Tuval üzerine yağlı boya, 150x130 cm


Son dönem çalışmalarınızı içeren Muamma, 2023'e Gayriresmi Anıt başlıklı serginiz kariyerinizde nasıl bir ilerlemeyi kaydediyor? Bu sergiyi nasıl bir kavramsal çerçeve üzerinden belirlediniz?


Resimler görünür oldukça sorumluluğunuz artıyor, daha bir anlaşılır olma hâli kazanıyor. Nihayetinde izleyiciye kurmaya çalıştığınız dünyanın paylaşımını sunuyorsunuz. Geçmişe baktığımda estetik ve plastik bağlamda bugün daha çok tatmin olmuşum gibi hissediyorum. Tecrübe, kariyerinizi, siz farkında olmadan hatta üzerine düşünmeden, kendiliğinden bir üst seviyeye taşır ve sanki öyle de olmalı. Bir nokta veya son hâl durumu yok. Hep bir yolda olma, süreci yaşama hâli söz konusu. Mesleğin insanın üzerine sinme huyu var. Resimle düşünme, olanı biteni resimle seyretme, resimle ifade etme; konularınızın odağına öncelikle bir göz olarak kendinizi almanızla başlıyor. İnsanın karmaşık ve tarifi değişken yapısının ifadesiyle ilgileniyorum. Elbette öncelik, yaşadığın çağ, toplum ve ortamın kaotik yapısı. Sosyal yaşamı etkileyen her bir olaydan gündelik yaşamımızı sekteye uğratan birçok nedensellik, kompozisyonlarımın ana meselesi. Bir tek tema olmuyor, birbirine eklenerek süren anlatımlar silsilesine dahil oluyorsunuz. Bazen tarif etmeksizin gösterdiği imgeyle konu bulan daha şahsi ve iç duygulanımların arenasıdır da resim. İlle de spesifik bir göndermesi olmak zorunda değil. Resmin meselesi, kendi tasası hikâyenin bir izleğe dönüşmesiyle ilgilenir. Dolayısıyla konular anlatımlar yol kuruyor, form kazanıyor. 


Üstte: Kader Genç, Ab-ı Hayat, 2023, Tuval üzerine yağlı boya, 140x260 cm

Altta: Kader Genç, Adem’in Genzi Yanıyor, 2024, Tuval üzerine yağlı boya, 120x230 cm


Sergiye girerken ayinsel/törensel bir şölenin karanlık bir ritüelinin patlaması gibi hisse kapıldım. Sergi için genel olarak bir araya gelemeyecek unsurların ütopik bir buluşması diyebilir miyiz?


Evet, öyle okunabilir. Tabii daha iddialı, daha şahsi algılama biçimlerinin tarifini de yok saymıyorum. Herkes kendi kadar görür, okur, konuşur. İçeriğe sınır konmaz. Her izleyici belleğini kaşındıran göndermeler tespit edebilir resimlerimde.

Resim yapmak bir ritüeli yaşamak gibi zaten. Bazen korkunç yorucu. Her zaman zevk ve hazla yapılmayan; çoğu zaman zorla, bir tür münakaşa etme halinde gidip geldiğiniz boğuşma yahut uslu uslu paslaşma eylemi. Ötekilerin birbiriyle denk geldiği, birbirine temas etseler de yalnız ve tekinsiz bir istifin parçası olduğu ve zamanın yer yer büküldüğü bir anın kurulumunda, insanların ne yaptıkları muğlak biçimleri, Burası neresi? diye sordurtan atmosferler bu toplanmalara ayin dedirtebilir. Yeni bir dünyanın inşası da diyebiliriz. Bir oyun bahçesi yahut kaçış noktasında bütünleşen insanlık diyebiliriz. Ama şüphesiz birbirlerine baskı kurmayan kalabalıklar bunlar. Hatta kimliklerinin tarihsel yükünü omuzlarından silkip atmış insanların bir araya gelmesi, kısım kısım savunmasız ve saf buluşmalar barındırsa da bazen de daha grotesk. Perde arkasında gerçeğin acımasız imtihanı içinde savrulan insanın tasfiye edildiği dünyaya bir bakışı da var. Karanlık planlar, huzursuz figürler tezat bir gündem de yaratıyor kadrajlarımda. Anlatım, birtakım detayların yoğun ve birçok yardımcı elemanın resmin kurulumuna eşlik etmesiyle zenginleşiyor. Hayvanlar ve doğa parçaları devreye giriyor. Bunlar da gizli özneler birtakım göndermeler barındırıyor yaşadığımız dünyaya dair. Bir kadraja birçok inanışı, birçok ırkı birçok kimliği arzunun sınırlarını zorlayarak yerleştirmek sınıfsal farkı reddetmek, gücü ve iktidar despotikliğini yok saymak, hiyerarşiyi kaldırmak olmalı. Ne kadar da dünyamızın kodlarını taşıyor olsa da bu ütopik tasavvurun girift sahneleri ötekinin aynası hâlini almalı. Öyle istiyorum. 


Bu buluşma, toplumsal hayatın baskın gerçeğini ve dayatılan düzeni geçici bir süre içinde yok sayan eğlence ve mizaha dayalı bir kutlama biçimi olarak Mikhail Bakhtin'den ilhamla karnavalesk bir dünya da kuruyor, yanılıyor muyum? 


Evet, öyle. Bakhtin’le aynı konuya karşılıklı bakmışız gibi ama ilhamım olduğunu söyleyemem. Bakhtin’le karşılaşmadan evvel kafamın içi gibi birbirine düğümlenen insandan formlar oluşmaya başlamıştı. Ama bu göndermeyi sergi metni için bir giriş olarak gören Feyyaz Yaman yazısında açıklayıcı biçimde ele alıyor. Eğlenen ve eğleniyormuş gibi poz veren güler yüzlülerin hemen yanı başında, kıyısında, herhangi bir yerinde göze kıymık gibi batan minik ipuçları bir anda resmi daha derinlemesine seyre daldığımızda rahatsız edici bir duyguya tayin ediyor olmalı algımızı. Ben göstermeye çalıştığım anlamın üzerine böyle yürüyorum.  Toplumsal normlara sığmayanları ve mahalle baskısı çekenleri resmimde dolaştırıyorum. Mizahi bir yanı var elbet. Somurtan ve sırıtan yüzler aynı sahneyi paylaşan figüranları bu tiyatronun. Her şey kurmaca bir yerde. Kendi denetimimde, istediğim absürtlüğü canımın istediği yere yedirmeye çalışıyorum. Yanıtını bulamadığım şeylerin resmini yaptığım için tanımlar yetersizleşiyor. Canımı sıkan, beni demoralize eden mevzular tuvalimde yaşam buluyor. İlk bakış ne kadar da renklerin ve figürlerin güzelliğine mecbur kılsa da herkesin kolayca karşısına geçip taşıyamayacağı yüzleşmeler var. 


Kader Genç, Muamma, 2024, Kâğıt üzerine karışık teknik, 131x128 cm


Bu karnavalesk dünyanın patlamasında aynı zamanda etik, yasa ve hiyerarşik düzenler de yerle bir oluyor gibi. Siz ne düşünürsünüz?


Kesinlikle. Burada pozitif ayrımcılığı telaffuz etmek bile geçersiz. Burada bir denge var. Bütün canlıların özünün sözünün denk olduğu bir durum.  Dolayısıyla devlet ağzıyla konuşanların; iki yüzlü politikalar yürütenlerin; din, dil, ırk, cinsel yönelim gibi farklılıkları problemleştiren zihniyetin çehrelerini, Muamma adlı resmimde olduğu gibi, bir ifşa niteliğinde asıyorum yüzeyin ortasına. İnsan olmaya gelenlerin ve belki de hiçbir zaman toplum olamayacak azınlık ve normalin ötesine terk edilen diğerlerinin sansürsüz bir aradalığı, baskı ve yargı mekanizmasını askıya alıyor. 


Sergide aynı zamanda Hristiyan freskolarını anımsatır biçimde ikonaklastçı unsurları da bu karnavalın içerisine yediriyorsunuz gibi geldi bana. Dinler tarihinin ritüellerinin işlerinize yansıdığını söyleyebilir miyiz?


Spesifik olarak bir dinin veya bir topluluğun ayininden, ritüelinden söz etmem bahsettiklerimin aksi niteliğinde bir ifade yaratır. Fakat kutsal betimlemeler sanat tarihinde Pierro della Francesca’nın Diriliş’inden Courbet’nin Taş Kıran İşçiler’ine dek hep başat bir konu. Çocukluğumdan beri sanat tarihi eğitimi alan biri olarak elbette etkileşimler söz konusudur. Zaten bir yerden sonra oradaki konular da softlaşıyor. Boşluğa Asılanlar serisi, Prado’da gördüğüm İsa tasvirlerinden etkileşimle ortaya çıkmıştır örneğin. Bir takım erken Rönesans ikonalarındaki iki boyutluluk içinde figürlerin çizgiselliği de öyle ve çarmıh formunun dikeyliği de. Tanrısal bir kusursuzluktan ziyade eril bir yükselişin dramatize edildiği formlar biçimler olarak görmüşümdür hep. Ben boğazımda düğümlenen her bir hikâyeden etkilenirim. Bu coğrafya medeniyetler sofrası. İnançlar kültürler b/eşiği. Alevi - Bektaşi bir ailenin ferdi olarak zaten dini ritüeller, sazla sözle birbirleri ve kendi ekseninde dönen insanların seyri içinde geçti çocukluğum. Açıkçası kendimi aidiyetin tekilliğinden sıyırarak bakmaya çalışıyorum evrene ama köklerimin yetişmemde etkin bir rolü olmuştur. Belki resimlerimdeki birbirine dokunan, izleyiciyle göz göze gelerek bir davet oluşturan figürlerin temelinde bunlar vardır, kim bilir? İslami, hristiyanvari yahut şamanizm göndermeler, neden kendi plastiğimin süzgecinden geçerek şekle şemale bürünmüş olmasın? 


Küratöryel olarak kronolojik bir gezi yaptığınızda Adem'den önce - Adem'den sonra gibi bir ayrım gözlemledim. Sanki Adem'e kadar olan dönem insan öncesi antik dünyanın yansıması ve ilk insanla beraber ardından gelen cehennem metaforu. Serginin katalog metnine küçük bir şiirle katkı veren Gündüz Vassaf'ın da cehennem vurgusundan ilhamla var olan dünya için hayali bir cehennem yarattığınız düşüncesine katılır mısınız?


Hayali değil. Bizzat yeryüzü cehennemi bu. Yerin ve göğün arasında ellerimizle cehenneme çevirdiğimiz bir dünya hâli. Açıkçası konular, göndermeler sanatçının üretime bahanesidir. Asli mesele eylemin kendisidir. Dolayısıyla Adem’ler ve Havva’lar bugünün eril ve dişil bireyleridir. Hâliyle öteki dünyanın değil bizzat ayak bastığımız dünyanın cennet cehennem tasavvurudur bahsi geçenler. Sergimde kronolojik bir sıralamadan ziyade iç içe geçerek anılmasını arzu ettiğim iki kulvarın geriliminde kalsın istedim izleyici. Birincisi daha gerçekçi ve metaforlarla gönderme yaptığım kompozisyonlar ikincisi tavır olarak soyutlamanın odağında “parçalanmalar”a konu olan daha sezgisel damar. Asıl cehennem imgesi bence ikinci damarda. Mikro ve makro düzeyde girift formların oluşturduğu, ne olduğu muğlak yüzeyde. 


Kader Genç, 2023'e Gayriresmi Anıt, 2023, Tuval üzerine yağlı boya, 115x135 cm


Serginin en ilgi çekici işlerinden 2023'e Gayriresmi Anıt yakın geçmişimizle ilgili hangi motivasyonları barındırıyor? Sizin kişisel tarihinizde 2023'ün özel bir yeri var mı? 


2023’e Gayriresmi Anıt, bir nevi serginin taşıyıcı kolonlarından. 2023, hayatımın unutulmazları arasında yer alacak. 6 Şubat depremlerini, seçimin gölgesinde kutuplaşmanın tiksinti veren boyutunu, çocukların ölümlerini sıradanlaştıran savaşları, şehirlerin belleğini sıfırlayan kentsel dönüşümlerin yaşam alanlarımızı nasıl daralttığını, rant peşinde birbirlerini gammazlayan siyasetçilerin bürokratların sözde aydınların şuursuzluklarına maruz kalışımızı düşününce kişisel yaşamımda olup bitenleri söylemeye utanırım. Zaten bu resmin ruhu tam da budur; insani değerin ortadan kalktığı bir et yığının/yıkıntısının ucube yükselişi. Paramparça bir form. Bu nedir? Organ mı yaratık mı? Günümüz, geleceğimiz mi? Toparlayacak olursam, bu resim, ülke gündeminin sürekli değişimine, dönüşümüne, yaşananların örtbas  edilerek birbirini yinelemesine müsaade eden zihniyetin erozyonu içinde sıkışıp kalmış insanlığı sembolize eden bir et yığınıdır. Siyasi ikiyüzlülüğün buhranında ötekileştirilen toplumların ayrışmasına, ekonomik koşulların elverişsizliği içinde kırılmalar yaşayanlara, rant peşinde sistemin doğayı tahrip etmesine müsade eden anlayışa ve doğal afetlerle ölümlerin sıradanlaştığı, terörün ağızlara pelesenk olduğu bir coğrafyada, istifleşen sıkışan deforme olan ama yine de bir anıt gibi varlığını heykelsi formuyla yükselterek direnen bir beden yumağıdır.


Eğitiminiz ve kariyeriniz gereği Mimar Sinan'ın resim ekolüne bağlı olduğunuzu düşünüyor musunuz? Kendi jenerasyonunuz resim sanatında nasıl bir yenilik kazandırdı sizce?


Bir bağlılıktan ziyade somut bir tahlil akademili olmak. Fakat kendi yapısı içinde çeşitlilik gösteren bir kurumun topyekûn savunucusu ya da temsilcisi olduğumu iddia edemem. Figür resmi yapmak istiyorsanız akademide açık adres var. Neşet Günal atölyesi ve bugünkü eğilimi. Tabii diğer atölyelerde de figüratif dili benimseyenler vardır. Kendi jenerasyonumda çok kıymetli sanatçı dostlarımın resimlerine ilgi ve alakayla bakıyorum. Türkiye resminde hep bir kopya etme yahut Avrupa’dan Amerika’dan ısmarlama bir anlayış esastı. Belki dünyayı şu an çok daha kapsamlı takip ediyor olmamızın avantajı bizi daha fazla kendimiz olma, kendi parmak izimizi yakalama eğilimine sürüklemiştir.


Gelecek dönem sizi ve işlerinizi takip edenleri nasıl bir yolculuk bekliyor?


Bilmediğim ve yaşanmamış zamana tahlil yaparak beklenti yaratmayı naif buluyorum. Bu yüzden yolda olduğum süre boyunca zaten sosyal medyanın yardımıyla da yaptığım her bir resmin sürecini sanat severlerle paylaşmayı seviyorum, sürdürüyorum.


Kader Genç, Muamma, 2023'e Gayriresmi Anıt, 2024, Sergiden görünüm, Sanatçının ve Evin Sanat Galerisi’nin izniyle


Muamma, 2023'e Gayriresmi Anıt, 14 Haziran 2024 tarihine kadar Evin Sanat Galerisi'nde ziyaret edilebilir.

Comments


bottom of page