top of page

Uçuşa zaman eklemek: Cave Canem

Esra Özgüroğlu'nun Balat'ta çektiği fotoğraflardan oluşan ve Onagöre tarafından yayınlanan Cave Canem'i odağımıza alıyoruz


Yazı: Gürsel Bektaş


Cave Canem, Esra Özgüroğlu, Onagöre, 2023, Fotoğraf: Onagöre


Kitaplıkta bir süredir elimin altında bir kitap duruyor. Okumak için kelimelere gerek yok, diyorum içimden. Yürüyüş yapmak dünyayı okumaktır, insanın gözünün içine bakmak insanı okumaktır, şiir yazmak hayatı okumaktır, fotoğrafa bakmak görüneni ve görünmeyeni okumaktır. Okumak için kelimelere gerek yok, diyorum içimden yine.


Kanımca şiirle fotoğrafın birkaç ortak yanı var. İyi şiir ve iyi fotoğrafa tekrar okumak üzere geri dönülür, ikisinin de ilgi alanı dünyadaki her şeydir. Şiir soyut şeyleri de anlatır, fotoğraf soyuta taşmaya çalışır.


Cave Canem, Esra Özgüroğlu, Onagöre, 2023, Fotoğraf: Onagöre


Elimin altında durup ara ara karıştırdığım kitabın adı Cave Canem ve kitapta başka bir kelime de yok. Balat’ta çekilmiş fotoğraflardan oluşuyor. Esra Özgüroğlu’ nun çektiği fotoğraflardan oluşan ve son zamanlarda gördüğüm en iyi fotoğraf kitaplarından olan Cave Canem, Onagöre tarafından basıldı; tasarımı da Ali Taptık, Rana İncesoy ve Mina Çakmak tarafından yapıldı. Cave Canem, Esra Özgüroğlu’nun ikinci kitabı. İlki Espas Yayınları’ndan çıkan Passengers. İki kitabın ortak noktasıysa fotoğrafçının, fotoğrafları çekerken olduğu yere karışması, orada adeta görünmez olması ve fotoğrafına iyice yaklaşması.


Cave Canem, Esra Özgüroğlu, Onagöre, 2023, Fotoğraf: Onagöre


Fotoğraflar her ne kadar Balat’ta çekilmiş olsa da her birinin mekânsız bir dili var. Koyular. Labirenti andırıyorlar. Hem merak ettiriyor hem rahatsız ediyorlar. Süt liman ya da tertemiz değiller, mekândan taştıkları gibi sayfadan da taşıyorlar. Taşan süt gibi kabarıyor ve telaşlandırıyorlar izleyeni. İki boyutta kalmıyorlar. İnsanın burnuna, yerin amorfluğuna, duvarın karmaşıklığına, portrenin içine, köpeğin ayaklarının ayağına gidiyorlar. İzin ve gölgenin, hareketin ve beklemekten ağaç olanın, çamaşırın ve çıplaklığın, koyunun ve açığın gelgitinde kendine yer arayan ve sayfada bir yerde durakalan karelerden oluşurcasına kitabın sayfalarında konumlanıyorlar.


Esra Özgüroğlu, İsimsiz, 2017-2023


Bir kitap okunup bittiğinde tüm kelimeler hatırlanmasa da akılda bir tümevarım kalır ya, Cave Canem’in tüm sayfalarını çevirip kapattığınızda alacakaranlıkta yürüdükten sonra gözleriniz kamaşmışcasına bir his kalıyor size. Kitabın en belirgin özelliği şaşırtıcı olması. Bir labirentte yürüyor hissiyle birlikte, olduğumuz yerden uzaklaşıyor muyuz yoksa çıkışa mı varıyoruz, ne bu labirentteyken ne de kitabın sonunda anlaşılıyor. Bu durumda kişi fotoğraflarla beraber kalmaya devam ediyor. Bunun nedeniyse fotoğrafların kendini hemen ele vermemesi, kendini hemen ortaya koymayan metinler gibi derinlikli bir biçime bürünmesi. Gerili, buruşuk ve iki ayrı parça beyaz örtü üstüne düşen; adeta testere gölgesini andıran fotoğrafta, örtülü alanın ardı gizem oluşturuyor, labirent kapısı gibi görünüyor ve izleyicinin fotoğrafta kalmasını sağlıyor. Fotoğrafta yer alan parçalı kumaş çokluğu; taranmış saç diriliğinin, kumaşa düşen ve testereyi andıran gölgeye benzerliği; ters tarafa yönelmiş kısa ve uzun saçlı iki kişinin karşıtlığı ve beyaz örtüler arasından görünmeyen bilinmezlik kitabın sayfası değişse de yaşamaya devam ediyor.


Fotoğraf içeriğinde nasıl bir kompozisyonu ararsa göz, fotoğraf kitaplarında da bir kompozisyon olması gerektiğini düşünürüm hep. Cave Canem, hızla koşan bir köpeğin bedenine yayılan hareket dengesinin kompozisyonuna sahip. Yan yana getirilen fotoğraflar birbirini tamamlıyor ve o refleksle bir sonraki adımı atıyor. Bu da kitabın ahengini ve bütünlüğünü sağlıyor.


Esra Özgüroğlu, İsimsiz, 2017-2023


Budanmış bir ağacın antenle ilişkisine, ağaç gölgesinin saç teline, ‘‘her şey naylondandı o kadar’’ın gizemine, abartılmışla en sadenin, uykusunu sırtlananla uykusu kaçanın aynı karelerde görüldüğü fotoğraflardan oluşuyor. Aklımda en çok kalan fotoğraf, bir pencereyi tül gibi örtercesine uçmaya hazırlanan martının en gergin haliyle kanatlarını gördüğüm karedir. Bu fotoğrafta çekili tül-açık kanat karşıtlığının doku benzerliğiyle; göç-yerleşik hayat karşıtlığı kendi aralarında bir çerçeve oluşturuyor. Kimi fotoğraflarıma tekrar bakınca o fotoğrafı çektiğim zamanı hesaplayıp fotoğraftaki kişinin şimdiki yaşını bulmaya çalışırım. Martı için de yaptım bunu, uçuşuna zaman ekledim.

bottom of page