Türkiye’de kültür-sanat alanında devlet desteğinin mumla arandığı, özel sektör sponsorluklarının ise yeterli olmadığı mâlum. Bu yüzden hep birileri çıksa da elini taşın altına koysa diye gerçek kahramanlık hikâyeleri bekler dururuz. İşte, İzmir’de gerçek anlamda elini taşın altına koyan bir aile var: Fatma ve Ceyhan Olten çifti. İki klasik müzik sevdalısı yıllar önce kurdukları hayali gerçeğe dönüştürüp, ailelerinin adını taşıyan bir filarmoni orkestrası kurdular. Dördüncü sezonunu süren Olten Filarmoni Orkestrası’nın bugün 31 kadrolu, 34 sözleşmeli sanatçısı var. Fatma Olten’le Olten Filarmoni’nin heyecan yüklü, ilham veren serüvenini konuştuk
Fatma ve Ceyhan Olten
Hikâyeye baştan başlayalım isterseniz… Kendi filarmoni orkestranızı kurmadan önce, iyi bir klasik müzik dinleyicisi olarak yetişmenizden alalım mı?
Ben Ankaralıyım, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestası’yla büyüdüm. Lisenin son sınıfından itibaren arkadaşlarımla gezmek yerine her cuma akşamı annemle klasik müzik konserine gitmeyi tercih ederdim. Eşim Ceyhan Olten de klasik müzikle üniversite yıllarında tanışmış ve çok sevmiş. Biz bir araya geldikten sonra da konserlere gitmekten çok zevk aldık. İzmir’de yaşarken de İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserlerine gidiyorduk. Hatta bir dönem orkestranın sponsorluğunu da üstlendik. Ben endüstri mühendisiyim, eşim de elektrik mühendisi. İkimiz de aslında enstrüman çalamayan, klasik müzik dinlemeyi seven iki bireyiz. O kadar, başka bir şey yok.
Aile olarak bir filarmoni orkestrası kurma fikri nasıl doğdu?
Fikir tamamen eşim Ceyhan Olten’indi. Hatta bunu çok uzun yıllar önce söylediğinde, çok komik bir fikir gibi gelmişti bana. Yurt dışına hep bir klasik müzik konseri, bale ya da opera gösterisine bilet alarak gidip, tatillerimizi iki çocuğumuzla birlikte o şehri ve çevresini gezerek yaptık. O zarafeti bizim de toplum olarak Türkiye’de yaşamamız üzerine çok konuşurduk. Daha sonra elimizi taşın altına koymak ve bir farkındalık yaratmak için Olten Filarmoni Orkestrası’nı kurduk.
Nasıl başladı peki Olten Filarmoni’nin serüveni?
Akgün Çavuş’un (Olten Filarmoni Orkestrası sanat koordinatörü) İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın müdürlüğünden ayrılmasından sonra bir dost meclisinde sohbetteyken, Ceyhan Bey bu hayalinden bahsetti. “Ah, triolar, quartetler değil de elini taşın altına koyup bir filarmoni orkestrası kuracaksın.” dedi. Bu sohbetten sonra planlamalara başladık.
Fatma Olten
Bir orkestra kurmanın ve onu ayakta tutmanın maliyeti gerçekten çok ciddi. Bunu sağlayacak bütçeyi düzenli olarak ayırabilmek için nasıl bir sistem kurdunuz?
Bizim elektrik mühendisliği firmamız var. Fabrikamızda biz kendimiz için, kâr amaçlı çalışıyoruz. Sosyal sorumluluk projeleri, eğitim destekleri yapmak ya da hastanelere yardım etmek… Bunlar söylenecek şeyler değil ama hepsi neticede sadece ‘yardım’. Oysa ki kültür sanat alanında yarattığınız bir farkındalık kendiniz için değil, gelecek nesiller için. Ceyhan Bey, bugün “Torunum bana gelip ‘Sen bu toplum için ne yaptın?’ dediğinde cevap verebileceğim artık.” diyor. “Bana evler, arabalar, bir de -mümkün olursa- iş bıraktın, ama yaşadığın toplum için ne yaptın?” dediğinde ne cevap verecektik?
İçinde olduğunuz için ne kadar farkındasınız bilemiyorum ama yaptığınız çok büyük bir şey! Size ‘deli’ diyen çok olmalı. Çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?
Evet, bize “Neden bu parayı koyuyorsunuz, siz deli misiniz” diye soruyorlar. Çünkü biz öyle kocaman kocaman holdinglere sahip değiliz. Eşimle benim arkamızda bir jenerasyon yok. Biz ilkiz, ailelerimiz bize o dönem için çok iyi eğitimler verdi. Bugün onun çiçeklerini topluyoruz. Her sene gayrimenkul alıp, Çeşme’de yazlık veya yatlar satın alıp yaşamak da mümkün, birçok dostumuz gibi. Ya da eşimin deyimiyle üç kazanıyorsak, birini kendimiz için ayırıp, kalan ikisini orkestraya vermek de mümkün. Peki paranın ne anlamı var? Nereye götüreceksiniz? Doğduğunuz andan öldüğünüz ana kadar bir beyaz bayrak sallıyorsunuz ve “Ben buradayım.” diyorsunuz. Fark yaratmanız lazım... Farkı nasıl yaratacaksınız? Aydınlığı paylaşarak ya da köprüler kurarak. Bir ülkenin ilerlemesi için iki yol var: Kültür sanat ve bilim.
Peki firmanızın adı da mı Olten? Yani bunu şirket çatısı altında bir sosyal sorumluluk projesi olarak mı yapıyorsunuz?
Hayır, elektrik şirketlerimizin adları bambaşka. O ticaret, bu başka bir şey… Olten Filarmoni’nin ismi hep yaşayacak. Şirketlerimizle hiç alakası yok. Adı da çocuklarımız da ona sahip çıksın diye Olten. Öncesinde iki çocuğumuz vardı, şimdi üç olduğu için Olten.
Sizin yaptığınızı yapan, başka bir örneğe rastladınız mı?
Hayır yok. Türkiye’de zaten yok ama dünyada da rastlamadık. Çünkü Olten Sanat herhangi bir şirketin ya da bir holdingin PR’ı için kurulmuş ya da masraflarını şirketleri adına yazabileceği bir orkestra değil. Fatma ve Ceyhan Olten vergisini ödüyor, cebine parasını koyuyor ve sonra gidip Olten Sanat’ta harcıyor. Bunu hiçbir yerde, hiçbir şekilde masraf olarak göstermiyor. Aklınıza gelebilecek her şey Olten Sanat’ın kendi içinde bitiyor. Her ay Olten Sanat’ın belli bir miktar paraya ihtiyacı olur ve aile onu öder. Mekanizma böyle çalışır.
Olten Filarmoni Orkestrası
Bir de Olten Sanat müzik okulunuz var sanırım. Onu ne zaman, hangi ihtiyaçtan kurdunuz?
Orkestrayı kurduğumuz 2013 yılında biletinizi ortalama 30 TL’ye satabilirdiniz. Çünkü İzmir’de bir aile sinemaya ne kadar ödüyorsa, klasik müzik konserine de o kadar vermek istiyor. Ya da bilet fiyatlarınızı Karşıyaka basketbol maçıyla dengelemeniz lazım ki gelsinler. Mühendis olunca aklımıza başka bir şey geldi. Olten Sanat Okulu’nu kurduk ve sanatçılarımızın 12 ay maaş alabilecekleri bir mekanizma oluşturduk. Dinleyicilerle sanatçıları bir araya getirebileceğimiz heyecan verici bir platform sağladık. Sanatçılarımız da maaşlarını garantiledikleri için daha mutlu şekilde müzik yapabildiler. Önce tek bir yerdi şimdi üçüncü yerimizde okulumuzu açtık. Yaklaşık 500 öğrencimiz var. İlk iki sene biz aile olarak okulu da destekledik ve sonra okul orkestrayı desteklemeye başladı. Böylece bizim aile olarak orkestrayla yaptığımız projelerin boyutları büyümeye başladı. Daha mütevazı konserlerdense daha iddialı konserler yapmaya başladık.
İzmir ülkenin üçüncü büyük kenti olmasına rağmen kültür sanat anlamında fakir bir şehir. Dördüncü sezonundasınız, kendi izleyici kitlenizi oluşturabildiniz mi?
İzmir’de en büyük salon Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi. 1100 kişilik. İlk konserden beri salonun kapısında Ceyhan Bey ve ben bekliyoruz. İlk sene konser başlamadan iki gün önce bilet alanlara telefon ediyorduk: “Konseri unutmadınız değil mi, bekliyoruz…” Kapıda karşıladığımız için bize mahcup olmamak adına geliyorlardı. Eğer gelmezlerse konserden sonraki gün arıyorduk: “Geçmiş olsun, hasta mısınız?” Bir süre sonra gelmeyeceklerse bize bildirmeye ve mazeret söylemeye başladılar. Bir süre sonra alıştılar ve koltukları boş kalmasın diye biletlerini ihtiyacı olan birine devretmeye başladılar. Dördüncü sezonumuzda herkes bunun sanatçıya saygı olduğunu anlamaya başladı. Artık 1100 kişilik salonu doldurmakla kalmıyor, ek sandalyeler koyuyoruz!
Sanatçılara istihdam yaratmak gibi bir amacınız da var. Orkestra kaç kişilik şu anda?
Şu anda 81 kişilik eserleri çalabiliyoruz. Temel olarak 65 kişiyiz. 2013 yılında biz ilk lansman konserimizi yaptığımızda Vivaldi’nin Dört Mevsim’ini 21 kişiyle çalmıştık. O gün 4 kadrolu sanatçımız vardı. Bugün 30’u aşkın kadrolu sanatçımız var. Diğerleri yıllık kontratlı arkadaşlarımız. En genç üyemiz kontratlı çalışan, konservatuvarın üçüncü sınıf öğrencisi bir kızımız ve en deneyimli sanatçımız da baş kemancımız Ildiko Z. Moog. Ayrıca şöyle bir sistem oluşturduk: Bir rahlede birinci oturan kişi deneyimli, ikinci oturan kişi deneyimsiz. Böylece deneyimsiz, genç, konservatuvarda okuyan ya da iş bulamamış sanatçıları orkestramıza alarak deneyim kazanma imkânı sağlamış oluyoruz. Dördüncü sezonumuzda gençlerimiz de deneyimli olmaya başladı. Artık yeni genç sanatçılar alıyoruz. Hayalimiz ayda bir değil, iki konser verebilmek ve 30 kişi değil, 90 kişilik bir orkestrayı bordrolu çalıştırabilmek.
Olten Filarmoni Orkestrası için hayalleriniz neler? Turne planınız var mı mesela?
İstanbul’a, Ege’ye turne yapmak var, yurtdışına gitmek var… Bunların hepsi olabilecek şeyler. Ama bizim ilk hedefimiz daha fazla sanatçıyı istihdam etmek. Bunun yolu da İzmir’de tanınırlığımızı artırarak kapalı gişe konserler yapabilmekten geçiyor. Öyle olursa sezonda 12 konser yapabilir, daha çok sanatçıyı istihdam edebilirsiniz. Sanatçılarımızın gelişimi adına yurtdışı turnesi yapmaya gayret ediyoruz. Bir de Olten Quartet’imiz var. Onların birkaç yurtdışı konseri oldu. Bizim hayalimiz şimdilik onu oda orkestrasına çevirebilmek. Galiba iki sene sonra İsviçre’de oda orkestrasıyla bir konser verebileceğiz. Olten Sanat Okulu içinse hayalimiz bir gün kaliteli bir klasik müzik akademisi olmak.
コメント