top of page

İnsanlığın geçmişine beden ve suret kazandırdı


Türkiye sanat camiası ve özellikle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, duayen hoca ve sanatçısı Ali Teoman 'Aloş' Germaner'i yitirdi. Baskıresim ve heykelin mitolojik belleğine sayısız form kazandıran Aloş, ilk sergisini 1952'de Maya Sanat Galerisi'nde açmış, retrospektifini ise 2007'de İş Sanat Kibele Galerisi'nde gerçekleştirmişti

Ali Teoman Germaner

Türkiye plastik sanatlar hafızasında önemli yeri olan çok yönlü sanatçı Ali Teoman Germaner, 22 Şubat 2018'de aramızdan ayrıldı. Sanatçı için, büyük emek verdiği ve aynı zamanda kendisinin de yetiştiği Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde, 26 Şubat 2018 Pazartesi günü saat 11:00'de özel bir tören düzenlenecek. Sanatçı daha sonra, Kılıç Ali Paşa Camii'nden uğurlanacak.

1949'da eski adıyla İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Heykel Bölümü'ne kaydolan Germaner, burada Rudolf Belling, Zühtü Müridoğlu ve Ali Hadi Bara gibi ustaların öğrencisi oldu. İlk kişisel sergisini, çağdaş sanat tarihimizin sayılı mekânları arasındaki, Adalet Cimcoz imzalı ve Beyoğlu çıkışlı Maya Sanat Galerisi'nde 1952'de açan Germaner, yapıtlarında genellikle fantastik, gerçeküstü ve mitolojik konuları işlediği kadar, desen ve baskılarıyla da resim sanatında özgün bir biçimin temsilciliğini üstlendi.

Germaner, 1960'ta, Fransız Hükümeti bursu ile Paris'e gitti. Eğitim aldığı kurumun emekli hocalarından biri olan Ali Teoman Germaner'in hayat arkadaşı da, çok sevdiği, yine yakın zaman önce yitirdiğimiz usta sanat tarihçi ve eleştirmen, Prof. Semra Germaner idi.

Aloşname, 50 x 70 cm, Çini mürekkebi, 2013

Çalışmalarını seriler halinde izleyiciyle buluşturmuş olan sanatçı, 1961-65 yılları arasında Paris École des Beaux-Arts’da, René Collamarini Atölyesi'nde heykel, Stanley William Hayter Atölyesi'nde ise (Atölye 17) gravür eğitimi aldı. 1965'te İDGSA'da asistanlık yapan Ali Teoman Germaner, 1970'te aynı kurumun çatısında doçent, 1976'da ise profesör oldu. Sanatçının 26 desenden oluşan Aloşnâme dizisi, serigrafi tekniği ile Süleyman Saim Tekcan Özgünbaskı Atölyesi'nde basılırken, kariyerine pek çok prestij sergisi sığdırdı.

Sanatçının bu anlamdaki belli başlı etkinlikleri, 1957 Türk-Alman Dostluk Derneği, İstanbul; 1966 Beyoğlu Şehir Galerisi, İstanbul; 1980 Taksim Şehir Galerisi, İstanbul; 1984 Garanti Bankası Sanat Galerisi, İstanbul; 1985 Resim Heykel Müzesi, İzmir; 1990 Galeri MD, İstanbul; 1991 Galeri Urart, Ankara; 1994 Aksanat, İstanbul; 1998 Galeri Orkun, Antalya; 2007 Türkiye İş Bankası Kibele Sanat Galerisi, İstanbul şeklinde kayıtlara geçti.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Temel Sanat Eğitimi Bölümü kurucularından olan Germaner'in İş Bankası Kibele Sanat Galerisi'ndeki, kitap-kataloğuna Ahu Antmen'in imza attığı retrospektif sergisinde, yüzü aşkın çalışması yer alırken bunlar arasında Paris'teki Hayter atölyesinden çinko baskıları, 1960-65 yıllarına dair guaş ve yağlıboya kompozisyonları da izlendi.

Zümrüd-ü Anka serisinden, 36 x 30 x 47 cm, Bronz, 2000

1970 sonrası Zümrüd-ü Anka'ları, 1980'lerden günümüze gelen yılan dizileri ve Aloşnâme'nin bir uzantısı denilebilecek ağaç ile bronz işleriyle bilinen sanatçının yapıt anlayışı, retrospektifi vesilesiyle hazırlanan bir metinde şöyle kayda geçirilmişti: "Aloş’un ağaç ve bronz heykellerinde, düşsel yaratıklar, mitolojik varlıklar, fantastik bir anlayışın ürünleri olarak karşımıza çıkar. Çağdaş heykel sanatımıza yeni olanaklar yaratma amacının belirleyici temel etken olduğu heykellerinde görülen başlıca figürler kadınlar (Piton’un kızları), atlar, yılanlar, deniz kabukları ve buhurdanlar gibi ritüel nesneleridir."

“İnsanlığın geçmişi, benim de geçmişimdir” sözüyle simgeleşmiş sanatçının, 1967 yılında 29. Devlet Resim ve Heykel Sergisi Ödülü, 1972 yılında İstanbul Fatih Anıtı Proje Yarışması Birincilik Ödülü, 1991 ve 1994 yılları Ankara Sanat Kurumu Yılın En Başarılı Heykel Sanatçısı Ödülü, 1998 Rumeli Holding Heykel Yarışması ödülleri bulunmaktaydı. Aloş’un eserleri İstanbul, Ankara ve İzmir Devlet Resim Heykel Müzeleri ile yurtiçi ve yurtdışında birçok koleksiyonda yer alıyordu.

2015'te Bozlu Art Project'te de, mimar Nevzat Sayın'ın düzenlemesi eşliğinde kişisel bir sergi açan Germaner, aynı sergide küratör olan, akademisyen ve eleştirmen, AICA Türkiye üyesi Özlem İnay Erten'e, Lebriz.com adına Prof. Semra Germaner eşliğinde verdiği özel ve samimi bir söyleşide, mahlası 'Aloş'un çıkış öyküsü ve mitolojinin yapıtlarındaki yerini, şöyle dillendirmişti:

"...annem beni çocukluğumdan beri Aloş diye çağırırdı. İlk adım Ali, Aloş’da Aliş’in kötü telaffuz edilişi. Aliş eski bir türküdür bilmem bilir misiniz? (Tereddüt ettiğimi görünce, Aliş’imin kaşları kara diyerek türküyü hatırlatıyor) Benim kaşlarım kara değil, Tuna boylarında da gezmişliğim yok, ama işte nedense annem öyle uygun gördü ve ben Aloş oldum (Gülüşmeler). Zamanla meslek yaşantımda, okul çevremde, hatta eğitimcilik yıllarımda ismim hep Aloş olarak kaldı. Zaten bu eski bir gelenektir, mahlas denir biliyorsunuz. Örneğin Fatih Sultan Mehmet şiir yazardı, Avni diye imzasını atardı. Aloş’da benim mahlasım oldu. (...) Çalışmalarım genellikle günüme dönük, yarı hiciv, biraz dalga geçen, biraz da işi fazla ciddiye alıp anıtsal görünme çabasındaki işlerdir. Mitolojiden yararlanmam ise belli bir yörenin mitolojisine ait değildir; Uzak Doğu, Uzak Batı, kendi ülkemiz, Orta Doğu mitolojilerinden birtakım elemanları, birtakım öğeleri alıp yeniden gündeme getirmeyi, bunları sözcük gibi kullanmayı amaçlıyorum. Yoksa geçmişi mitolojiye sığınarak yeniden gündeme getirmek gibi bir derdim yok, ama inanıyorum ki masalsı bir takım öğeler insanların çok daha rahat anlayabilecekleri öğelerdir. Onun için genellikle uzak geçmişin motiflerini yer yer işime katmayı isterim. Yani ortaya koyduğunuz herhangi bir iş, bir şeyi beyan etmektir, bir nevi söylemdir. Bu söylemin anlaşılır olmasını isterim, o yüzden masalsı bir havaya bürünüyorum. Söylemek istediğim; fakat sözel olarak anlatamayacağım şeyleri, mitolojiden aldığım, almaya çabaladığım ya da gönderme yapmak üzere değiştirerek kullandığım bir gerçektir..."

bottom of page