Her şey yeniden hatırlanabilir
- Unlimited

- 26 Eyl
- 2 dakikada okunur
Günnur Özsoy’un Askıda Ev isimli kişisel sergisi, 14 Eylül - 3 Kasım 2025 tarihleri arasında Ayvalık Küçükhan’da gerçekleşiyor

Askıda Ev, Sanatçının izniyle
Günnur Özsoy’un Ayvalık’ın tarihsel belleği ile gündelik yaşamın çoğunlukla görünmez kalan emek izlerini bir araya getiren kişisel sergisi Askıda Ev, 14 Eylül - 3 Kasım 2025 tarihleri arasında Ayvalık Küçükhan’da gerçekleşiyor.
Proje, Özsoy’un Cunda Patriça koyunda karşılaştığı yıkık bir taş ev kalıntısından ilham alıyor. Sanatçının belleği taşıyan bir “kabuk” olarak tanımladığı bu duvar, serginin çıkış noktasını oluşturuyor. Özsoy'un bu kalıntılara önlükler asarak başladığı performans Askıda Ev sergisine dönüştürüyor. Sergide kullanılan önlükler, yalnızca gündelik bir giysi değil kadın emeğinin görünmezliğini, gündelik hayatın yükünü ve mekânın kırılgan hafızasını temsil eden bir öğe olarak öne çıkıyor.
Askıda Ev, Sanatçının izniyle
Yerleştirmeler, Patriça koyundaki ev kalıntıları, Kızlar Manastırı (Evangelistriya) ve Hasır Adası’ndaki Agios Georgios Şapeli olmak üzere Cunda çevresinde farklı mekânlarda gerçekleştirildi.
“Askıda Ev benim gündelik tatil hayatımda olanla tarihsel olan arasında kurduğum ince bir gerilim. Bir zamanlar iç mekana ait olan her şey şimdi dışarının rüzgarına teslim. Rüzgarla bir koreografi içinde dans eden bu önlük artık ne bir vücuda ait ne de bir işlev içinde. Sadece asılı ve kendi başına. Sahipsiz, sahipsizliğiyle konuşan bir karşı- anıt gibi.
...
Askıda Ev projesinde benim amacım ne geçmişi romantize etmek ne de bu günü suçlamak. Arzum bu yıkık duvarların aralığında hala nefes alan bir hikaye olduğunu hissettirebilmek. Zamanın geride bıraktığı her şey ve şimdiye ait her şey yeniden hatırlanabilir.”
-Günnur Özsoy
Askıda Ev sergisinden görünüm, Küçükhan, Sanatçının izniyle
“Adanın tarihsel belleğinin kanıtları olan bu harabeler sıradan bakışla nostalji ve turistik cazibe nesneleridir. Bu bakıştan sıyrılıp göstergenin gerçek anlamına yönlenince- ki bu tüketim toplumunun kapitalizme esir olmuş bakışı için hiç de kolay değildir- oldukça yüklü bir tarihsel siyasal ve ekonomik bilgiye geçiş yapılır. Sanatçı bu yapıların temsil ettiği terk edilmişliğin bir 20. yüzyıl savaş, göç, sürgün gibi büyük anlatıya bağlı olduğu gerçeğini irdeliyor. Bu süreçteki birey, aile, toplum, kültür gerçekleri üstünde düşünmeyi öneriyor. Bu tarihsel toplum yapısının içinden kapitalizmin işlerliğini sağlayan en alt sınıfın en küçük üyesi olan bir bireyi, emekçiyi seçiyor. Ancak bu emekçiler arasından da bir seçim yapıyor ve kadın emekçiyi ve onu simgeleyen en basit öğe olan önlüğü seçiyor. Performans bu sessiz küçük anlatı göstergesi önlüklerin tek tek sessiz büyük anlatı göstergesi harabelerin üstüne asılarak tamamlanıyor. Ülke ekonomisinde yoksul sınıfa toplumsal destek anlamına gelen Askıda Ekmek gerçeğine gönderme yapan bu performans, büyük anlatının bir yapı-söküm örneği olarak sunuluyor.”
-Beral Madra























Yorumlar