Balkan Naci İslimyeli’nin 45 yıllık sanat serüveninin kişisel bir özeti olan Hatırla sergisi 27 Ekim’e kadar Tophane-i Amire’de. Hatırlamayı bir mücadele biçimi olarak gören sanatçı, sergisindeki işleri duygusal ve zihinsel bağlantılarla bir araya getirmiş.
Balkan Naci İslimyeli
İlk dönem çalışmalarından bu yana yeni anlatım dilleri ve olanakları üzerinde çalışan Balkan Naci İslimyeli, 45 yıllık üretiminin kişisel bir özeti olan Hatırla sergisiyle Tophane-i Amire’de izleyiciyle buluşuyor.
Hatırla, İslimyeli’nin 45. yıl sergisi olma sıfatını yanına aldığından, bir retrospektif beklentisi doğuyor izleyicide ister istemez. Ne var ki bu sergi bir retrospektif değil, İslimyeli’nin yıllar boyunca satmak istemeyip kendine sakladığı eserlerinden oluşuyor. Odağı daha da netleştirecek olursak sanatçının kendisine ait Balkan Naci İslimyeli Koleksiyonu’ndan bir seçki bu. Tabii bahsi geçen eserlerin yanında ilk kez sergilenen yeni işler de var. Sergide yer alan işler, bildiğimiz retrospektif sergi mantığından azade bir sergileme biçimiyle bir araya getirilmiş. Eserlerin yerleştirilmesinde kronolojik bir sıra takip edilmemiş. Bunun yerine tematik bir sıralama söz konusu.
Onlar Artık Burada Yaşamıyor, 450 x 350 cm, Enstalasyon, 2017
İslimyeli’yi bir süredir takip eden izleyici, belirlenen temaların İslimyeli’nin sanat pratiğinin ana izlekleri olduğunu fark edecektir. Bu noktada, serginin üzerine inşa edildiği ana temaları şöyle sıralayabiliriz: Yüzler, Onlar Artık Burada Yaşamıyor, Sanatçının Bakışı, Zamanlar, Toprak Kül ve Kan, Yolculuklar, Suçlar, Tuhaflıklar Tarihi, Kentler, Adımlar, Aynalar, Çocuklar ve Hiç. Bu tematik yerleştirme stratejisi, sergide farklı zamanlarda üretilen, kimi daha önce sergilenmiş kimi ilk kez sergilenen farklı işlerin birbirleriyle diyalog kurmasına olanak tanıyarak yeni ilişkiler ve yeni söylemlere de zemin hazırlamış. Bir yandan da çok uzun yıllardır pratiğini sürdüren bir sanatçı olarak geçmişten bugüne neler yaptığını kendisine de hatırlatacak bir platform yaratmış.
Hatırla’da yer alan eski işlerden belki de en semboliği, 1995 tarihli Günahlar ve Sevaplar. Bireyin benliğiyle ve kutsal olanla mücadelesinin altını çizen bu çalışma, sanatçının kendi bedenini kullanışıyla da aynı zamanda Suret ve Deli Gömleği serileriyle paralellik çiziyor. İslimyeli’nin yapıtlarında kendi bedenini kullanışına sıklıkla rastlarız; fakat sanatçı, bedenini bireysel bir temsilden ziyade “sanatçı” kimliğinin temsili için bir araç olarak kullanır. Kimi işlerindeki folklorik ögelerin de etkisiyle “sanatçı”yı bazen bir derviş, bazen bir deli, bazense bir yolcu olarak konumlandırır. Kimi zaman da bu temsiliyet “sanatçı”nın da ötesine geçer ve sanatçının bedeni “insanoğlu”nu işaret eder bize.
Günahlar ve sevaplar, 150 x 150 cm, Tuval üzeri karışık teknik, 1995
İslimyeli’nin kadın bedeni ve giysi kavramı üzerinde çalıştığı Matah serisinden örnekler, göç olgusu üzerine ürettiği Onlar Artık Burada Yaşamıyor ve ilk kez 1996’da Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde sergilenen Suç adlı enstalasyonunda yer alan, Lady Macbeth’in bir tiradından esinle yarattığı video çalışmasının bir yerleştirmeye evrilmiş hali de Hatırla’da yer alıyor. Kara Tahta serisindeyse İslimyeli, eğitim kavramına ve eğitim sistemine dair eleştirel bakışını ortaya koyuyor. Bir bilgi paylaşma medyumu olan kara tahtanın örtük anlamlarıyla bir ceza ve matem aracına dönüşmesine tanık oluyoruz. Sergide sanatçının şiir ve metinleriyle de karşılaşıyoruz. İslimyeli, dil ve metinle olan ilişkisinin yanı sıra plastik olarak da yazı ve hatla yakından ilgilenmiş bir sanatçı. Sergide yer alan Karayazı serisi de kaligrafik ögeleriyle sanatçının hat sanatına ilgisinin önemli tezahürlerinden biri.
Duvar, 225 x 150 cm, Tuval üzerine karışık teknik
'Hatırlama' ve yanında siz davet etmeseniz de gelen 'zaman' kavramlarına dönecek olursak; sanatçının unutmanın yüceltildiği günümüz dünyasında hatırlamanın bir mücadele biçimi olduğunun altını çizdiğini ve unutmayı da bir nevi teslimiyet hali olarak gördüğünü söyleyebiliriz. Fakat İslimyeli’nin önerdiği hatırlama pratiği katıksız bir geçmiş kutsaması ve mükemmeliyetçi bir vakanüvislikten uzakta duruyor. Nitekim sergide yer alan işler kronolojik değil tematik bölümlerle sıralandıkları gibi, altlarında tarihleri de belirtilmemiş. Hatırlamayı bir mücadele biçimi olarak gören ve sergisinin adını Hatırla olarak belirleyen sanatçının zamana karşı yaklaşımını kendisine sorduğumdaysa şu yanıtı alıyorum: “Hafıza zaten kronolojik olarak çalışmaz, seçmeli çalışır. Hatırladığımız şeyler izlerinin derinliğiyle ilişkilidir. Bu sergide yaşadığımız da buna benzer bir şey. Déjà vu gibi düşünebilirsiniz. Uzun bir zaman dilimini kapsayan eserleri duygusal ve zihinsel bağlantılarla bir araya getirdim.” Bu noktada, benim de bu satırları Balkan Naci İslimyeli’yle tanışmama vesile olan, sanatçının 35. sanat yılı kapsamında gerçekleştirdiğimiz röportajın hatıraları eşliğinde yazdığımı not düşmem gerekiyor sanırım. Hatırla’da da görselleri yer alan Matah serisi Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde, Çile adlı videosu ve Zifir adlı yerleştirmesi ise Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’nde sergileniyordu o dönemde.
Kökler, 225 x 137 cm, Tuval üzeri karışık teknik, 2017
İslimyeli sanat hayatının ilk dönemlerinden bu yana, tuvali ve boyalarından başka bir malzemeyle haşır neşir olmayan klasik ressam prototipinden uzakta, farklı disiplinleri ve malzemeleri denemekten çekinmeyen ve bütünsel bir yaratımın peşinde olan bir sanatçı olmuştur. Uzun yıllardır resim, enstalasyon, performans ve video alanlarında işler üreten İslimyeli, sinema alanında da sanat yönetmenliği çalışmalarında bulunmuş; diğer üretimleri kadar öne çıkarmasa da, şiir ve öyküler yazmış, edebiyatla yakından ilgilenmiştir. Sanatçının edebi yönü, kimi işlerinin dil üzerinden temellenmesinde de rahatlıkla görülebilir. Balkan Naci İslimyeli’nin yapıtındaki bu deneysel ve araştırmacı tutumun, Türkiye sanatının geçmişte pek de alışık olmadığı bir malzeme ve medyum zenginliğine olanak tanıdığını söyleyebiliriz. İslimyeli, sürekli farklı anlatım yollarını araştırmış ve deneyselliği yapıtının merkezine koymuştur. Sanatçı, bu arayışta odak noktasını da hiçbir zaman kaybetmez: İnsanın varoluş serüveni sanatçının ana izleğidir.
Comments