top of page

Düşünen fotoğraflar


Murat Germen, Bozlu Art Project’te devam eden Bulut adlı sergisinde, yıllardır bir günlük tutar gibi biriktirdiği, doğanın yüceliğini ve bağımsızlığını ihtişamlı bir şekilde yansıtan fotoğraflarını izleyicilerle paylaşıyor. Gökyüzüne olduğu kadar, fotoğraflarda çoğu zaman gizli özne olarak var olan yeryüzüne ve insanın doğaya olan müdahalesine de odaklanan ve 21 Nisan 2018’de sona erecek olan sergiyi İlker Cihan Biner değerlendirdi

Murat Germen, Bulut 1, Londra, 2016, C print, Mat Diasec, 100 x 150 cm

0. Bir fotoğrafa bakmak Yaşadığımız çağda genel bir mefhum olarak görünenle, eserin biricik olması arasında çeşitli gerilimler yaşanır. Hangi görüntünün sanat sayılıp sayılmayacağı gibi tartışmalar ortaya çıkar.

Söz konusu fotoğraf olduğunda ise her şey daha da karmaşıklaşır ve şu soru karşımıza dikilir: Fotoğrafın estetikle ne gibi bir ilişkisi vardır?

Zaman içinde bu suale bazı yanıtların verildiğini görüyoruz. Punctum, görünene dair ortaya atılan kavramların başında gelir. Hatta günümüzde görüntüye dair en sık kullanılan mefhum olduğunu söylemekle birlikte çeşitli sorunlara da yol açmıştır.

Barthes, Camera Lucida eserinde Lacan'ın kısmi nesne kavramını kullanarak fotoğrafla bakan arasında kısa devre yaratıp bakışı mülksüzleştirmeye çalışır. Punctum, görüntüdeki karakteristik çizgileri silerek yalnızca bedenimiz üzerindeki duygulanıma yoğunlaşır. Studium kavramının bilgi verici temsilinin zıttı olarak konumlanırken, fotoğraftaki her izi yok etmeye doğru gider. Oysa mevcut çalışmanın içerisindeki görsel düzeneğin akışının, varsa olay örgüsünün ya da zamansal durumunun nerelere yerleştiğini görebilmek gerekir. Aksi takdirde fotoğrafı oluşturan öğelerin belirsizliğe terk edilmesi bakanda kayıtsızlığa yol açma potansiyeli taşır.

O halde baştaki soruyu çevirerek yeniden sorabiliriz: Bir fotoğraf hangi koşullarda düşünme aşamasına geçebilir?

Murat Germen, Bulut 4, İstanbul, 2013, C print, Mat Diasec, 70 x 120 cm

1. Fotoğrafların düşünceliliği Murat Germen'in Bozlu Art Project'teki Bulut sergisi punctum kavramından uzak olmakla beraber ‘anlatısal eklemlenme’ diyebileceğimiz mefhumu mümkün kılıyor. Germen yıllar boyunca, farklı coğrafyalardaki seyahatleri esnasında gökyüzüne odaklanarak bulutların akışını çekiyor. Doğanın sonsuz hızının her seferinde farklı biçimler yaratması ve sanatçı tarafından bu ‘an’lık oluşan görüntülerin çekilmesi fotoğrafların gayri-şahsi olmasını sağlıyor. Böylelikle Nazım Hikmet'in Hava Kurşun gibi Ağır! şiirine de gönderme yapan çalışmalar bilindik sebep sonuç ilişkisiyle düzenlenmeyip askıda kalıyor. Yani sanatçının günümüz dünyasının savrulduğu vasatlıktan bunalıp evrendeki hareketlenmelere yönelmesi Bulut sergisini oluşturuyor. Sergide işaret edilen Hava Kurşun gibi Ağır şiirinden bir dizeye bakarsak sergideki meseleyi daha şeffaf anlayabiliriz: Yürek- -lerin kulak- -ları sağır... Hava kurşun gibi ağır... Şairin çizdiği resim, bulut fotoğraflarıyla birlikte düşünüldüğünde analojiden öte özerk bir alan yaratıyor. Fotoğraflanan manzara natüralist resimlere dönüşüyor ve şiirin en can alıcı yerleriyle birlikte fotoğraf olmaktan çıkıp iç içe geçmiş özel ifade rejimleri haline geliyor. Bu haliyle ince geçişlilikler düşünen görüntülere kapı aralıyor.

Sanatın başka bir sanatla ilişki kurduğu görüntüsel inşa fotoğraflara düşünce gücünü verir. Studium ve punctum arasındaki karşıtlıkla belirlenen bakışlar yerine bu birbirinin üzerine eklemlenmiş hareketli ve yoğun biçimler kendine has değiş-tokuş halinde belirli etkileşimlerin oluşumunu sağlar. Lakin iki ifade rejiminin (şiir ve fotoğraf) Bulut serisinde iç içe geçmesi sentez görünümüne bürünmüyor. Her biri farklı gösterme biçimi olup birbirine dolaşıyor. Nazım Hikmet'in şiirindeki güç fotoğrafların açıklığının içerisine girerek örtük şekilde yer alıyor.

Murat Germen, Bulut 3, İzmir, 2015, C print, Mat Diasec, 80 x 120 cm

2. Doğa etkisi Anlatısal eklemlenme diyebileceğimiz mefhumla sanat temsillerini aşan Bulut sergisindeki serilerin başka bir kilit noktası da belirli etkileşimlere sahip olmasından kaynaklanıyor. Serideki siyah-beyaz ve renkli olan fotoğrafları karakterize eden titreşimdir diyebiliriz. Zira çalışmaların ham maddesini doğa oluşturuyor. Zaten sanatı ayakta tutan temsillerden çok titreşim dediğimiz evrendeki güçlerdir.

İnsanlığın bulutlarla iletişim kurmasının da elbette bir tarihi var. Asırlar öncesinde Anaksimandros güneşin, yıldızların ve ayın etrafımızda nasıl olup da döndüklerini anlamaya çalışırken aslında gökyüzünün tüm dünyanın çevresinde olduğunu söyler. Antik çağlardan bu yana tüm bilimsel çalışmalar yeryüzü ile gökyüzünün keskin biçimlerde birbirinden ayrılamayacağını kanıtlar. Doğa, bizim gezegenimizin parçaları arasında birleşimler, etkileşimler ve karşılıklı ilişkilerle beraber sonsuz bir oyunda şekil alır.

Murat Germen'in toplumsal-kültürel inşa ile oluşturulmuş tek tip yaşamlarımıza karşı kozmik boyutu öne sürmüş olması başka bir şey daha söylüyor: estetiği doğadan bağımsız düşünemeyiz. Toplumsal normlara karşı alternatif yaşam biçimleri kurmanın sırrı doğa ve estetik ilişkisinde saklı.

Bulut dizisine dair Nazım Hikmet'in Hava Kurşun gibi Ağır! şiirinden başka bir dize ile kapatalım; Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karan- -lıklar aydın- -lığa…

Murat Germen, Bulut 2, İzmir, 2015, C print, Mat Diasec, 100 x 150 cm

bottom of page