top of page

Amfibio Ses Günleri

Cevdet Erek’in Amfibio isimli yapıtı, Venedik Bienali’nin Gökyüzünü Rüzgâr Çizer: Marco Polo’nun İzinde isimli projesi kapsamında Artİstanbul Feshane’de düzenlenen Amfibio Ses Günleri’nde izleyiciyle buluşuyor


ree

Cevdet Erek, Amfibio, 2025. Fotoğraf: Sami Türk


Amfibio Ses Günleri, Venedik Bienali’nin Bienal’in Tarih Arşivi (ASAC) iş birliğiyle gerçekleştirdiği Gökyüzünü Rüzgâr Çizer: Marco Polo’nun İzinde başlıklı uzun soluklu programın İstanbul ayağı olarak konumlanıyor. Marco Polo’nun ölümünün 700. yılı vesilesiyle düzenlenen ve Venedik’in tarih boyunca doğu ve batı arasındaki kesişim noktası rolünden hareket eden bu proje, Polo’nun seyahatlerinden ilhamla kültürel etkileşim, aktarım ve keşif temalarını güncel sanatsal pratikler üzerinden yeniden düşünmeyi amaçlıyor. Cevdet Erek’in Amfibio adlı ses yerleştirmesinden yola çıkarak şekillenen İstanbul’daki etkinlik, hem sesin farklı coğrafyalarda taşıdığı çok katmanlı hafızaya hem de mekânın geçişken doğasına işaret ederek projenin kavramsal çerçevesiyle doğrudan bir bağ kuruyor. 


Amfibio Ses Günleri, ses, mekân ve deneyim üzerine yoğunlaşan dört günlük bir buluşma niteliği taşıyor. Programda farklı disiplinlerden sanatçılar yer alıyor. Katılımcılar arasında deneysel ses çalışmaları, elektronik müzik ve sahne performanslarıyla tanınan isimler bulunuyor. Dört gün boyunca sürecek olan Amfibio Ses Günleri, farklı ses evrenlerini bir araya getirirken aynı zamanda Venedik Bienali’nin uluslararası sanat ortamındaki yansımalarının İstanbul’da da deneyimlenmesine olanak sağlıyor. Program, izleyicilere sesin sınırlarını keşfetme ve farklı disiplinler arasında dolaşma imkânı sunuyor.


Cevdet Erek, ÇIN, Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, 2017


Cevdet Erek’in pratiği, mimarlık ve ses mühendisliği alanlarındaki disiplinlerarası eğitimlerinden besleniyor ve sınırları aşan özgün bir dil oluşturuyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde aldığı mimarlık eğitiminin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi MİAM’da sürdürdüğü ses mühendisliği ve tasarım çalışmaları, onun üretiminde mimari düşünme biçimleri ile işitsel araştırmaları iç içe geçiriyor. Erek’in işleri, mekânın akustik potansiyelini ortaya çıkarıyor, ritmi hem görsel hem de işitsel bir kurucu öğe olarak konumlandırıyor ve zamanı mekânsal bir deneyime dönüştüren düzenlemelerle biçimleniyor.


2017 yılında 57. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda sergilediği ÇIN ile Türkiye’yi temsil etmesi, sanatçının bu yaklaşımını en somut biçimde ortaya koyuyor. Mekânın akustik belleğini dönüştürerek pavyoyu adeta bir ses enstrümanına dönüştüren bu çalışma, onun uluslararası görünürlüğünü pekiştiriyor ve pratiğinin merkezinde konumlanan “mekânın ses aracılığıyla yeniden yazılması” fikrini güçlü biçimde vurguluyor.


Amfibio, Erek’in uzun süredir sürdürdüğü ritim, mekân ve ses araştırmalarının güncel ve gelişkin bir tezahürü olarak okunuyor. İsmini hem karada hem de suda yaşayabilen amfibi canlılardan alıyor ve farklı ortamlara uyum sağlayabilen bir varlık gibi, bulunduğu her bağlama yeniden uyarlanıyor; her seferinde yeni bir ses-mekân deneyimi üretiyor. Böylece Amfibio, sabit bir eser olmaktan ziyade, kurulduğu mekânın akustiği ve çevresinde gerçekleşen performanslarla sürekli yeniden kurulan bir “açık sistem” olarak var oluyor.


Yapı, hem mimari bir kurgu hem de işlevsel bir ses enstrümanı işlevi görüyor; içinde ve çevresinde gerçekleştirilen performanslar mekânın titreşimsel özelliklerini açığa çıkarıyor ve izleyiciyi sesin fiziksel ve duygusal etkisiyle kuşatıyor. Bu bağlamda, Amfibio Erek’in önceki işlerinde rastlanan “mekânı ses aracılığıyla dönüştürme” stratejisini daha da genişletiyor.


Sanatçının pratiğinde ses, salt işitsel bir olgu olmanın ötesine geçiyor; toplumsal ve mekânsal deneyimi biçimlendiriyor, mekânı hem bireysel hem de kolektif düzeyde yeniden kuruyor. Amfibio, bu yaklaşımı radikalleştiriyor ve ses ile mimariyi birbirinden ayrılmaz bir bütünlük içinde sunuyor. Her kurulumunda yeniden biçimlenen yapı, Erek’in üretiminde sıkça rastlanan “yeniden kurulum” ve “yerleştirmeye özgülük” kavramlarını somutlaştırıyor.


1. Etap - Hangzhou, Çin (The Perfect Path. Hangzhou, Marco Polo’s “city of heaven”)


İlk sergi, Çin Akademisi Sanat (China Academy of Art, CAA) ile iş birliğiyle, sanatçılar, öğrenci çalışmaları ve performanslarla Hangzhou’da açıldı. 10 Kasım 2024 - 10 Ocak 2025 tarihleri arasında gerçekleşen sergi, 18 Çinli sanatçının işlerini kapsıyordu. 


2. Etap - Venedik, İtalya (Gulnur Mukazhanova. Memory of Hope)


İkinci etap, Venedik’te Ca’ Giustinian’daki Sala delle Colonne’da gerçekleşti. Sergi 10 Aralık 2024’te açıldı ve 28 Şubat 2025’e kadar ziyaret edildi. Bu bölüm, Kazak asıllı Berlin merkezli sanatçı Gulnur Mukazhanova’nın tekstil-temelli eserlerine odaklanan bir yerleştirmeyi içeren sergi, Marco Polo’nun babası ve amcasının rotalarını da dikkate alan coğrafi temalarla genişletilmiş bir bakış sundu. 


Venedik etabında, sanatçı Mukazhanova’nın kullandığı yün, ipek ve eski kumaşları katmanlar halinde örme tekniğiyle düzenleyen işleri; dekoratif motifleri ve malzemeleri Batı ile Doğu arasında kurduğu görsel bağlantılarla yorumlayan yerleştirmeler içerdi. Bu eserler, Memory of Hope başlığı altında, mekânsal dönüşümlerle birlikte Ca’ Giustinian’ın odalarını etkileyerek mekânla bütünleşti. 


Amfibio Ses Günleri programı


ree

Cevdet Erek, Amfibio, 2025. Fotoğraf: Sami Türk


İstanbul etabında “Amfibio Ses Günleri” adıyla dört akşam performanslar gerçekleşecek. Her gün 18:00’de başlayacak performanslarla sanatçılar yapı üzerinde ve çevresinde ses ve mekân yoluyla etkileşimler kuracak.


2 Ekim Perşembe: Gökhan Deneç & Fulya Uçanok ile elektro-akustik performans

3 Ekim Cuma: sa.ne.na topluluğu, Michael Gordon’un antik Bizans simandri çalgısından türetilen tınılarla

4 Ekim Cumartesi: MİAM Gendy Topluluğu, algoritmik ses modellemeleriyle

5 Ekim Pazar: Peradi Ensemble ile vokal polifonik performanslar 


Gökhan Deneç & Fulya Uçanok: İstanbul merkezli sanatçılar Gökhan Deneç ve Fulya Uçanok, elektro-akustik müzik ve deneysel ses üretimleri üzerine yoğunlaşan çalışmalarıyla tanınıyor. Deneç’in pratiği ses, doğa ve teknoloji arasındaki ilişkilere odaklanırken, Uçanok ise elektronik müzik ile görsel sanatları bir araya getiren disiplinlerarası bir yaklaşım benimsiyor. İkili, ortak performanslarında doğaçlama, dijital ses işleme ve mekânın akustik özelliklerini araştırarak, izleyiciyi farklı işitsel katmanlarla çevreleyen bir deneyim sunuyor.


sa.ne.na Topluluğu: sa.ne.na, çağdaş müzik ve kolektif üretim pratiklerine dayalı bir topluluk olarak dikkat çekiyor. Topluluk, minimalist besteci Michael Gordon’un eserlerinden esinlenerek antik Bizans çalgısı simandri’nin tınılarını çağdaş müzik diliyle yorumluyor. Performanslarında ritmik tekrarlar, rezonans ve mekânın akustik belleğini öne çıkaran bu yaklaşım, tarihsel bir çalgının çağdaş bağlamda yeniden yorumlanmasına imkân veriyor. sa.ne.na, müziği yalnızca bir dinleme eylemi olmaktan çıkararak mekânsal ve bedensel bir deneyime dönüştürüyor.


MİAM Gendy Topluluğu: İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nin (MİAM) bünyesinde faaliyet gösteren Gendy Topluluğu, algoritmik besteleme ve dijital ses modellemeleri üzerine çalışıyor. Adını, bilgisayar müziğinin öncülerinden Iannis Xenakis’in geliştirdiği “GENDY” algoritmasından alan topluluk, matematiksel formüller ve yazılımsal süreçler aracılığıyla dinamik ses dokuları üretiyor. Bu yaklaşım, performanslarında rastlantısallık ile düzen arasındaki sınırları araştırıyor. MİAM Gendy Topluluğu’nun çalışmaları, teknoloji ve sanatın kesişiminde deneysel bir alan açıyor.


Peradi Ensemble: Peradi Ensemble, vokal müzikte polifoni geleneğini çağdaş bir bakış açısıyla ele alan bir topluluk. Ensemble’ın repertuarı, farklı coğrafyalardan çok sesli şarkı söyleme tekniklerini bir araya getiriyor. Vokal icralarında hem geleneksel çok seslilik hem de çağdaş vokal deneyleri bir arada yer alıyor. Bu yaklaşım, dinleyiciye sesin kültürel çeşitliliğini ve insan sesinin sınırlarını araştıran bir performans deneyimi sunuyor.


Performanslar ücretsiz gerçekleşecek ve izleyiciler, yapı içi ve dışındaki ses yerleştirmelerini deneyimleme fırsatına sahip olacak. 


Amfibio, 2–5 Ekim 2025 tarihleri arasında her gün 10:00 – 20:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.

Bütün yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazı ve fotoğrafların tüm hakları Unlimited’a aittir. İzinsiz alıntı yapılamaz.

All content is the sole responsibility of the authors. All rights to the texts and images belong to Unlimited.

No part of this publication may be reproduced or quoted without permission.

Unlimited Publications

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page