top of page

Düşler gerçeğe dönüştüğünde*


İzmir Büyükşehir Belediyesi, eski troleybüs garajının bir sanat merkezine dönüştürülmesi için 2000 yılında proje yarışması başlattı. Proje 2008 yılında mimar Tevfik Tozkoparan tarafından hayata geçirildi. 29.500 m2 alana sahip Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi, Konser ve sergi salonları, açık hava etkinlik alanıyla dokuz yıldır İzmirlilerin yaşamında.

Erdal İnci, Yüzde 99,4, Tek kanallı video, 2015

Kasım’da Ebru Nalan Sülün küratörlüğünde “Etki” başlığıyla ilki yapılan Video-festivaliyle AASM, görsel, işitsel sanatların birbiriyle ilişki kuracağı yeni bir deneyim alanı da yarattı. Yukarıdaki tanımla bir düş daha gerçeğe dönüştü. Böylesi bir görsel şölenin ardından hem bu serginin koordinatörü hem de görsel sanatlar danışmanı Özgür Özdemir ve İşitsel sanatlar danışmanı Emre Girgin ile röportaj yapmak geçmişe ve geleceğe dair konuşmak kaçınılmazdı.

AASSM Genel Görünümler

Nilgün Yüksel: AASSM’de daha önce de sergiler oluyordu ama son dönemlerde yaptığınız işler dikkat çekici.

Özgür Özdemir: Düşlediğimiz sergileri, yeni bir yönetimin gelmesiyle yedi ay önce geçekleştirmeye başladık. Önce ustalara saygı projesinden yola çıkalım dedik ve bir fotoğraf sergisiyle başladık. Açılışımız İzmirli sanatçı Yusuf Tuvi’nin retrospektif sergisiyle oldu. Daha sonra sanatın çok da destek göremediği alanlarına yönelmek istedik. Klasik tuval ya da heykel dışında da ne yapabiliriz, diye düşündük ve bir video festivali planladık. Yaklaşık sekiz ay bunun planlamasını gerçekleştirdik. Bu sergi için Ebru Nalan Sülün’le çalıştık. Ebru hocamız performans videolarını seçmek istedi. Tek konsept üzerinden sergileme yapma fikri önemliydi bizim için. On dört sanatçının yirmi iki eserini sergiledik bu festivalde. Katılım da beklediğimizden yüksek oldu. Yaklaşık 1500 katalog ve 2000’e yakın broşür birkaç gün içinde tükendi. Video alanında bir projenin bu kadar ilgi çekmesi bizi çok sevindirdi ve cesaretlendirdi. Seneye de animasyon videolar üzerinden bir çalışma düşünüyoruz.

Cengiz Bodur, İsimsiz, 2016

NY: Video-fest’e benzer etkinlikler planlıyor musunuz?

ÖÖ: Önümüzdeki sene yeni medya festivali yapmak istiyoruz. Kendi içinde devinimi olan yeni medyanın dijital alanından gitmek istiyoruz. 1990’ların sonundan itibaren televizyon ve sinema üzerinden giden bu alan 2000’lerle bilgisayarla dijital ortama taşındı. Ayrıca biz bunu biraz genişletip kinetik heykelleri de yeni-medya sanatı içinde sergilemek istiyoruz. Aynı zamanda bu dijital sergilerle konserleri bağdaştırarak çok boyutlu bir sanatsal eylem yapmayı planlıyoruz. Önümüzdeki yılın en büyük projesi bizim için yeni medya festivali.

NY: Bu festivallerin yan etkinlikleri olacak mı?

ÖÖ: Evet. Amaçlarımızdan biri bu. Aslında video-fest için yola çıkarken biz sanatçıların izleyici ile buluşabileceği söyleşiler de planlamıştık ama satın alma sürecinde oluşan bazı aksaklıklardan dolayı bunu gerçekleştiremedik. Yeni medya festivalinde sanatçı-izleyici buluşmalarını gerçekleştirmek istiyoruz. Eğer yapabilirsek workshoplar da düzenleyeceğiz.

NY: Devam eden belli etkinlikleri biz her yıl aynı dönemde izleyebilecek miyiz?

ÖÖ: Planlamamız şöyle. Ekim ayında “Ustalara Saygı”, Kasım Aralık video-fest, Şubat Mart aylarında da Yeni Medya festivaline yer vermek istiyoruz. Bu arada AASSM açıldığından beri biz dış alanı hiç kullanamadık. İsmi kültür meydanı ama birkaç sinema gösterimi dışında çok şey gerçekleştirilemedi bu alanda. O yüzden biz yazın, açık alanda heykel sergileri yapmayı planlıyoruz. Bunun için çalışmalara da başladık. Yaklaşık 12 sanatçıyla görüşmelerimiz sürüyor.

Nezaket Ekici, Dişe diş, 8 kanallı video, 2016

NY: Kurum dışında planlanmış sergiler de yapıyor musunuz?

ÖÖ: Aslında destek verdiğimiz organizasyonlar var. Ege Art, Türkiye Jokey Klübü ve DYO resim yarışmaları sergileri ve Dünya Sanat Günü etkinliği bunlardan bazıları. Bunun dışında çok güzel projeler de geliyor dışarıdan. Örneğin Şubat ayında “İde” sergisi olacak. Bulgar bir meslektaşı ile Özer Ulukaya küratörlüğünde 45 sanatçıdan oluşan bir sergi bu. Ergin İnan, Agop Egeyan, Ali Candaş, Erol Özden sayacağım birkaç isim. Dışarıdan gelen önerileri de değerlendiriyoruz bu bağlamda. İyi küratörlerin kurguladığı, iyi sanatçıların sergilerine her yıl yer vermek istiyoruz. Bize ortalama 150’ye yakın sergi başvurusu geliyor. Bunun birkaç tanesini değerlendirebiliyoruz. Ekim’den Mayıs ayına kadar burada sürekli sergi var kısacası. Bunların yarısını biz yapıyoruz. Diğerleri başvuruyla oluyor.

Handen Day, Labirent, 2016

NY. Bu saydığınız çalışmaların da yan etkinliği olacak mı?

ÖÖ: Dünya sanat gününün küratörü Serdar Yörük olacak. Bu sırada 5 farklı kıtadan 5 sanatçı getirip bir eserin nasıl oluştuğunu göstermek istiyoruz. Şu anda bunun da yazışmalarını yapıyoruz. Hatta sanatçılar burada yapacakları eserleri İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlamak istediklerini söylediler.

NY: Planladığınız paneller, sanatçı söyleşileri daha sonra bir yayına dönüşebilir mi?

ÖÖ: Aslında video-festi hazırlarken planladığımız söyleşileri akademik bir yayına dönüştürmek için Ebru Nalan Sülün’le de görüşmüştük ama daha önce söylediğim gibi söyleşileri gerçekleştiremedik. Yapabilseydik Ebru Hoca bunu bir yayın haline dönüştürecekti. Umarım ileriki yıllarda mutlaka yapmak istediğimiz bir şey bu.

NY: Müzikle bir paslaşmanızdan söz edelim mi?

Emre Girgin: Ona da yönetim değişikliğe ile bu sene başladık. Burada görsel sanatlar etkinlikleri ile ortak bir şeyler yapmak her zaman aklımızda vardı. Yıllardır bir festival yapalım üzerine konuşuyorduk. Sonra ben “bir festival” adında bir festival yaptım. Yaptığımız festival caz festivali olarak değerlendiriliyor. Cazın çıkış noktasına baktığımızda doğru ama Türkiye’deki algısı yanlış. Biz bir fusion festivali yaptık. İçerisinde etnik müzik de İzmir’in sosyokültürel yapısını gösteren anlatım da var. Bu çalışmayı görsel sanatlarla birleştirmek en çok istediğimiz şeydi. Zaten fusion olduğu için bu yapıya çok uygundu. Yapmak istediğimiz çalışmalardan birisi bunu videofestle birleştirmek ve bu alanı da müzikle populize etmek. Böylesi bir etkinliğin ardına bir big band koyarsanız etkinliği daha izlenir hale getirirsiniz. Video-fest’in açılışında da bu yüzden DJ Caner Anar’ı getirdik.

Kerem Görsev, Fotoğraf: Haggay Baysel

NY: Sergiyle paralellik kuran bir çalışma mı yaptı?

EG: Aslında Caner Anar zaten kendi çalışmalarını yapıyordu ve onun işleri sergi ile örtüşüyordu. Davet eder etmez de geldi. Gerçekten de açılışta farklı bir etki de yarattı bu birliktelik. Biz de böylece farklı sanat dallarının birlikteliğini video-fest sergisinde gösterdik. Etkinlikleri böylesi paslaşmalarla devam ettirmek istiyoruz. Örneğin ustalara saygı sergisinde biz de müziğin ustalarına saygı çerçevesinde bir çalışma ortaya koyabiliriz. Her zaman bir bütünlük ortaya koyamasak da eşzamanlılık yakalayabiliriz, diye düşünüyorum. Özellikle yeni-medya sanatı kapsamında görsel ve işitsel sanatların bir arada sunulabileceği, aralarında iletişim kurulabileceği bir planlama yaptık şimdiden. Sadece işin bürokratik kısmı kaldı. Planlarımızı hayata geçirdiğimiz takdirde bunun daha büyük bir festivale dönüşeceğini düşünüyorum çünkü İzmir’de böyle bir açlık da var. Öte yandan daha bütünleyici bir şey oluşturmak istiyoruz. Örneğin Anıl Piyancı rap yapan bir arkadaşımız. Gelip sergide kendi müziğini oluşturabilir. Bir dönem Grafiti ile rap müziğin sokağa ait oluşlarıyla bütünleşmesi gibi bugün de farklı yaratımlar birbirlerinden beslenerek başka bir bütünlük oluşturabilirler.

NY: Farklı alanlarda üreten sanatçıların bir araya gelmesi bir sinerji yaratır kuşkusuz. Hatta olası bir kısırlaşmayı engelleyip üretimi de etkileyecektir bu tavır.

EG: Aslında ben üretimde sorun olduğunu düşünmüyorum. Birçok kişi söz ettiğiniz kısırlaşmayı yaşamıyor. Üretim var ama kafalarımızın içinde kalıyor. Çünkü bunu sergileyecek, gösterecek alanlar olması, bunun için de gerek kamu alanında gerek özel sektörde finansörlerin bu işi ciddiye alması gerek. Ciddi dediğimizde takım elbiseli bürokrasiyi algılıyoruz biz. Sanat o kadar da değilmiş gibi geliyor. Batman baskılı bir tişörtüm var, bazen onu giyerim ve insanlara bu karakteri tanıyıp tanımadıklarını sorarım. Herkes tanır tabii. Öte yandan sokaklarda kötülerle dövüşen bir süper kahramandır Batman ve ciddi bir iştir. Onun tişörte basılması bir finans yaratıldığı ve hatta kültür ihraç edildiği anlamına gelir. Peki, biz bu filmin yönetmenini buraya getirebilir miyiz? Ya da müziklerini yapan Hans Zimmer’a konser verdirebilir miyiz? Yapamıyorsak aslında ciddiyetsiziz. Aslında İzmir’de büyük bir potansiyel var ama dediğim gibi finansörlerin buraya bakmaları, gerçekten ciddiye almaları gerek.

* “Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM), sanata dair uzun soluklu bir düşün gerçeğe dönüşmesi” cümlesiyle başlıyor merkezin web sitesindeki tanıtımı.

Comments


bottom of page