top of page

Yeniden Salvator Mundi

30 Ekim 2019-5 Ocak 2020 tarihleri arasında İtalya’nın Torino şehrindeki direktörlüğünü Carolyn Christov-Bakargiev’in üstlendiği Castello di Rivoli Museo d’Arte Contemporane müzesinde D’après Leonardo adlı sergi kapsamında gösterilmekte olan Leonardo da Vinci’nin sonradan ortaya çıkan sansasyonel yapıtı Salvator Mundi pek çok farklı tartışmaya kapı açıyor. Sergi için Taner Ceylan’ın da Leonardo da Vinci’nin 500. ölüm yılını kutlamak üzere yeniden ürettiği bu özel yapıt üzerine düşündük


Yazı: İlker Cihan Biner


Taner Ceylan, Salvator Mundi, Castello di Rivoli Museo d'Arte Contemporanea izniyle, Rivoli-Turin. Fotoğraf: Antonio Maniscalco



0. Prelüde Leonardo da Vinci’nin Salvator Mundi eseri üzerinde dönen kargaşayla başlamak gerekiyor. Tepesine çöreklenen yüzlerce komplo teorisi yüzünden bu çalışmayı berrak bir biçimde görmenin zorluğundan bahsedebiliriz.

Mesela Salvator Mundi’nin da Vinci’ye ait olmadığı iddiası var. Eserin sanatçının öğrencileri tarafından resmedildiği konuşulur.

Öte yandan kayıp olduğu düşünülen resim restore edildikten sonra yirmi değişik versiyonuyla karşılaştırılır. Sanat simsarları diyebileceğimiz takım tarafından en kaliteli parçanın yeniden elden geçirilmiş hâli olduğu konusunda fikir birliğine varılır.

Dahası Salvator Mundi dünyanın en pahalı eserleri arasına girer. Resim rekor satışla sansasyonel havaya bürünür. Her sene mutlaka Salvator Mundi’ye dair bir haberi manşetlerde görürüz.

Kuşkusuz bu yazıda eserin ne kadar fiyata satıldığının ve resmin yüzeyindeki hareketlerin hangi komploları doğurduğuyla ilgilenmiyorum.

Çünkü resmin etrafında dönen söylentilere odaklanıyoruz. Eserde ne gördüğümüzle değil aksine ileri sürülen belirlenimler sahası ile sınırlı kalıyoruz. Salvator Mundi’nin kendisinden çok onun varlığı hakkındaki söylemler çevremizi sarıyor. Resimle ilgili ne varsa bir kenara bırakıyoruz. Ya satışıyla ilgili ya da üzerindeki İsa figürüne dair sayısız komplo teorisine kapılıyoruz. Sanat kurumları, koleksiyonerler ve piyasa böyle bir iktidar dinamiği üzerinden belirlendiği için Salvator Mundi bulanıklaşıyor. Bu kısır döngüyü aşabilmenin yollarını konuşmak hiç de imkansız değil. Ayrıca eserin zamansallığı konusunda çeşitli kafa karışıklıkları var. Rönesans döneminde olmuş bitmiş bir resim algısı söz konusu. Salvator Mundi asırlar öncesinde bırakılarak tarihin tozlu sayfalarında kalmış hissiyle değerlendiriliyor. Zamanı mutlak bir düz çizgi olarak gören anlayış ancak tuval üzerindeki hareketlerin belli dönemle bağlantısını vurguluyor.

Salvator Mundi’de Rönesans kıyafetleri giyen İsa’yı sağ elini kaldırmış kutsama yaparken sol eliyle de kristal küreyi tuttuğunu görüyoruz. İşte resim üzerindeki saç kıvrımları, çalışmanın gerçekleştiği ceviz paneli gibi teknik ayrıntılarla sınırlı söylemler eseri kapatmaya yararken tarihsel perspektifin mutlak çizgi kıvamında ortaya çıkışıyla karşılaşıyoruz. Artık Salvator Mundi esrarlı bir Rönesans tablosundan ibaret hale geliyor.

Yazıya başlarken bizleri etkisi altına alan karanlık atmosferi dağıtmak adına eserin seyrini değiştiren olaya işaret etmenin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Nitekim Taner Ceylan’ın resmi yeni baştan çizimine değinebiliriz. Çitlerle çevrili ve eseri sınırlarla baş başa bırakan bakış açısı sanatçının girişimiyle bozuluyor. Ceylan’ın Salvator Mundi’yi yeniden üretimini tüm bu yığın karşısında tartışabiliriz.



1.Bir nocturne (noktürn) olarak Salvator Mundi’nin yeniden üretimi 

Taner Ceylan bir söyleşisinde “Ben özellikle politik olmam. Benim savaşım sanat tarihiyle,” diyor. (1)

Açıklamanın Salvator Mundi ile doğrudan bağlantısı var. Sanatçı sanat tarihi disiplininin geçmişle kurduğu ilişkide eserleri kapatan ve zamanı düz bir çizgi olarak gören anlayışa karşı farklı bir perspektif kurmaya girişiyor. Geçmiş ile şimdiyi birbirine dikerek zamanın düz çizgisini saptırıyor. Kurguyu başkalaştırıyor. Dünde kalmış algısı yaratılan Salvator Mundi anın fiziği içinde yeniden dalgalanarak sanatçının üretimiyle su yüzüne çıkıyor. 


Taner Ceylan, da Vinci’nin eseriyle yüz yüze gelerek hem Salvator Mundi’nin alımlayıcısı hem de onu tekrardan ete kemiğe büründüren bir eylemi sürdürüyor. Yani uzaklarda kalmış olan ile burada olma pratiği arasındaki karmaşık ilişkinin altı çiziliyor. 

Aslında Manet’nin Ölü İsa ve Melekler (2) eserinden de söz etmek gerek. Francisco Ribalta’nın yarattığı İsa figürü (3) model alınarak çizilen resim ete kemiğe büründürmenin farklı yollarını dener. Ancak Manet’nin resmettiği İsa’nın gözleri açıktır ve yüzü esere bakanlara dönüktür. Şimdinin gücü resimde tarihle tıka basa doludur. “Tanrı öldü” çağında ölü İsa’nın gözlerinin açıklığı bir diriliş ekonomisine işaret eder. Manet’nin eserindeki metamorfik İsa görüntüsü Taner Ceylan’ın Salvator Mundi çalışmasında görünmez. Lakin resmin teknik boyutları değişirken yüz yüze gelmenin detaylarında çözülmelerin yaşandığını iddia edebiliriz. Dağılma ile beraber da Vinci'nin versiyonundan farklı bir sıçramanın gerçekleştiğini görüyoruz. Bu atlama zıtlık yaratmanın ya da karşıtlık kurmanın ötesine geçiyor. Taner Ceylan teknik boyutlarla oynayarak esere yapı bozum uyguluyor. Daha açık olursak; bir ihlalin ortaya çıktığını görüyoruz. Sanatçı kökleşmiş ve üzerinde metafizik bulutların gezindiği Salvator Mundi'nin anlamını kaydırmaya girişiyor. Ceylan'ın hareketindeki fark da Vinci'nin üretiminden koparak deneyimin deneyimi haline geliyor. Kökleşmiş bir eserden kopuş detayda gizlenen başka çalışmanın ortaya çıkmasını sağlıyor. Dönüştürmeye yönelik bu girişim yeni anlama kavuşuyor. İşte deneyimin deneyimi dediğimiz yani da Vinci'nin Salvator Mundi eserini yeniden ete kemiğe büründürme meselesi böyle oluşuyor.

Fragmanın başına döndüğümüzde “Benim savaşım sanat tarihiyle” diyen Taner Ceylan’ın mücadelesine bir sayfa daha eklenerek Salvator Mundi resmen cehennemin derinliklerine gömülmüş bir kaostan çıkarılıyor ve güncel bir bakışın demokrasisinde konumlanıyor. Yaratma sürecine kapı açan güncelin dinamiği yapı bozum olasılıklarını gündeme getirerek sanatçıya hız katıyor. Sonuçta yepyeni bir üslupla karşı karşıya kalıyoruz. Kuşkusuz eserin üstlendiği antropolojik tartışmaların derinliği bu yazının çapını aşıyor. Teolojik mevzuların Salvator Mundi'nin konumu ile kurduğu ilişki başka metnin konusunu oluşturabilir. Fakat biçimin hangi koşullarda meydana geldiğini soruşturmanın da önemli olduğunu söylemekte fayda var. 

Toparlarsak; An dediğimiz o kayıp gittiği zannedilen ışık süzmesini güncelin kendisinden ayıramayız. Düz çizgi olarak bölünen zaman başkalaştırılabilir. Geçmiş yaşanmış bir dilimden fazla olma özelliği taşır; şimdi ile karışarak etkisini sürdürebilir. Böylelikle tarih sıkıştığı yerden taşarak farklı forma yerleşir. O halde Taner Ceylan’ın perspektifinde beliren Salvator Mundi ile yüz yüze gelmenin donmuş bir sanat tarihi algısını kırdığını belirterek bitirelim. Sanatçının bir eseri yeniden üretmesi güncelin geçip giden olmadığını ve onun alt katmanlarında hareket eden imge dünyasını işaret ediyor. 



 

(1) 2016 yılında Taner Ceylan’ın I Love You sergisi kapsamında yapılan bir söyleşisinden: https://youtu.be/k3dAUJ_R7HE

(2) Manet’nin The Dead Christ with Angels (Ölü İsa ve Melekler) eseri: https://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/29.100.51/

(3) Francisco Ribalta’nın Dead Christ Held by Two Angels eseri:  https://www.the-athenaeum.org/art/detail.php?ID=271812

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page