Huma Kabakcı ve Nadja Romain küratörlüğünde Londra, Grace Belgravia'da gerçekleştirilen Kadınların Cenneti adlı sergi, dört istisnai kadın sanatçının eslerini bir araya getiriyor. Adını Émile Zola'nın Au Bonheur des Dames adlı romanından alan sergide Merve İşeri, Sofia Stevi, Clementine Keith-Roach ve Güneş Terkol'un eserleri yer alıyor
Kadınların Cenneti sergi görüntüsü
Londra, Grace Belgravia'da 22 Şubat’ta açılan ve 8 Nisan’a dek devam edecek olan Kadınların Cenneti, Clementine Keith-Roach’un seramikleri, Merve İşeri’nin kanvas tabloları, Sofia Stevi’nin çizimleri ve Güneş Terkol’un dikili tekstil ürünleriyle farklı sanatsal araçlarla beden kavramını, içsel arzuları, dişiliğin ve soyutlamanın rolünü keşfediyor. Malzemelerin, araçların, dokunun ve tekniklerin farklılıklarına karşın dört sanatçının uygulamaları ve eserleri samimiyet ve biçim bakımından birbirleri ile örtüşüyor. Huma Kabakcı ve Nadja Romain küratörlüğünde bir araya gelen dört kadın sanatçı sadece çevrelerinden değil iç dünyalarından da ilham almakta ve ait olma, bir yerle özdeşlik kurma ve beden politikaları kavramlarını araştırmaktadırlar.
Güneş Terkol, World Montage, 2016
Serginin adı ilhamını, Émile Zola'nın Rougon Macquart serisindeki on birinci romanı olan ve 19. yüzyılda bir mağazada geçen Au Bonheur des Dames adlı eserinden alır. Mağazanın modernizasyonu ve kitaptaki kadınların farklı rolleri dişilik, beden, toplumun farklı katmanları, toplumsal cinsiyet ve kimlik politikalarına odaklanan serginin yapısı ile iç içe geçmektedir.
Merve İşeri, Thoughts, 2017
Merve İşeri, eserlerini yaratırken doğrudan boya tüpünden kullandığı hem akrilik hem de yağlı boya ile çalışmakta ve pamuklu kanvas üzerinde çalışmak için pastel boya ve parmaklarını kullanmaktadır. İşeri, sembolik ve soyut resimlerinde izleyici ile kişisel bir diyalog geliştirmek istemektedir. Aynı şekilde Sofia Stevi de eserlerinde iki zıt kavramı, yaşamayı ve hayal kurmayı birleştirmektedir. İşlem görmemiş pamuklu kumaş üzerine yaptığı büyük ölçekli resimleri farklı alanları pasif olarak gözlemleme ve aktif olarak deneyimleme duygularını eşzamanlı olarak vermektedir. Clementine Keith-Roach’ın sanatsal tarzı onun müzelere, iç mekanlara, hediyelik eşyalara ve biçim ve doku tarihinin antik nesnelerine olan ilgisinden gelmektedir ve tüm bunlar onun duyulara hitap eden seramiklerinde kendini göstermektedir. Çoktan terk edilmiş sanat tipolojilerini gün yüzüne çıkaran sanatçı, burada Kiklad nipel vazosunu almakta ve onu kendi bedeninin ve diğer kadınların bedeninin bir gravürü olarak yeniden kavramsallaştırmaktadır. Güneş Terkol yakın çevresinden ilham almakta, materyal ve hikayeleri toplayarak bunları hem birlikte hem de ayrı ayrı dikili parçaları, videoları, eskizleri ve müzik kompozisyonları ile kaynaştırmaktadır.
Clementine Keith-Roach, Vault, 2017
Huma Kabakcı tarafından 2014 yılında kurulan Open Space Contemporary, sanatçılarla, küratörlerle ve diğer sanat profesyonelleriyle uluslararası projeler aracılığıyla kültürler arası diyaloğu ve çokdisiplinli alış verişi teşvik eden gezgin bir çağdaş sanat platformudur. Nadja Romain önderliğinde kurulan Everything I Want ise birçok formdaki yaratıcılığını yansıtan, küratörlükten üretime kadar değişen faaliyetlere imkan sağlayan bir girişim olarak kuruldu. Tüm dünyadan geniş bir yelpazedeki görsel sanatçı, tasarımcı ve yaratıcı ile çalışan Everything I Want, sanatçılara eserlerinin kayda değer uluslararası koleksiyonlar içerisine girmesi güvencesini verirken onlara uygulamalarını geliştirme ve artırma fırsatı tanıyor.
Kadınların Cenneti sergi görüntüsü
Komentarze