top of page

Die Kissing Coussins

Mehmet ve Kazım Akal son yıllarda yaptıkları sanatsal projelerle isimlerini duyurmaya başlayan genç bir ikili. Münih'te yer alan Mandarin Oriental'da açtıkları Oriental Diary başlıklı son sergileri vesilesiyle ikilinin üretimine yakından bakıyoruz


Yazı: Necmi Sönmez


Mehmet ve Kazım Akal


Son sergilerini Oriental Diary başlığı altında Münih’teki Mandarin Oriental’da açan Mehmet ve Kazım Akal, son yıllarda arkası arkasına gerçekleştirdikleri projeleriyle isimlerini duyuran genç bir duo. 2015-2019 yılları arasında Akademie der Bildende Künste in München’de Prof. Markus Oehlen’de eğitim gören bu iki kuzenin resimlerinin, yerleştirmelerinin, duvar çalışmalarının, kolajlarının, videolarının, farklı tasarımlarının hemen hemen hiç kimsenin gözünden kaçmayan iki özelliği var: Birincisi ne yaparlarsa yapsınlar sadece kırmızı ve beyaz renkleriyle boyuyorlar, ikincisi kullandıkları resimsel dil, ister figüratif isterse soyut olsun, günlük yaşamın içinden fışkıran tuhaf bir çoşkuya sahip.



Mehmet ve Kazım Akal'ın Mandarin Oriental Münih'te yer alan çalışmaları


Prestijli Studienstiftung des deutschen Volkes bursunun yanı sıra 2019’da Akademi bitirme çalışmalarıyla (Diplomarbeit) Preis des Akademievereins ödülünü kazanan bu duo, son yıllarda farklı açılardan tartışılan kimlik, aidiyet konularına adeta tersten yaklaşarak, önyargıların, beklentiler ve klişelerin üzerine giderek farklı resimsel buluşlarla (Bildfindung) izleyenleri şaşırtıyorlar. Mehmet ve Kazım Akal, Yeniler Grubu’nun üyesi olan ünlü ressam Haşmet Akal’ın (1918-1960) torunları. Ailelerinin Almanya’ya göç etmeleriyle bu ülkede doğan, eğitim alan Akal’lar 2010’dan itibaren bir ikili olarak çalışırken Türk kökenli olmalarının kendilerine yapıştırılan etiketleri nasıl etkilediğini gördükten sonra, her şeyden önce bu önyargılarla dolu klişeleri makaraya almaya etmeye başlıyorlar. Bu konuda soyadlarından esinlendiklerini belirtiyorlar. Ak’ın beyaz, al’ın kırmızı anlamına gelmesinin kendilerine bir çıkış noktası sağladığını bir çok kereler tekrarlasalar da, bunun biyografilerinden çok, kavramsal bir tercih olduğu ortada. Çalışmalarında üyesi oldukları grafiti ve hip hop ve breakdance gruplarının dışavurumcu dilini devşirerek, Alman günlük hayatına ait konuları çalışmalarında katıklandırıyorlar.



Mehmet ve Kazım Akal'ın çalışmaları


2019’daki mezuniyet sergilerinin ardınan katıldıkları önemli grup sergilerinde (Denkraum, Pinakothek der Moderne, Debutans, Haus der Kunst) tuvallerini, duvar resimlerini, yerleştirmelerini gösteren Mehmet ve Kazım’ın geliştirmiş oldukları resimsel dil ilk bakışta bize yabancı gelmiyor. Picasso, Guston, Lichtenstein, Pettibon, Penk, McCarthy, Polke gibi önemli ressamların stil öğelerinin graffiti tarzıyla birleştirilmesi ilk bakışta “bildik bir çizgiyi” hatırlatıyorlar. Ama konulara yakınlaştığımızda kolaj ve röliyef gibi üçboyutlu öğelerinde kullanılmasyla gündeme gelen ilginç bir “bugüne aitlik” önplana çıkıyor. Bugüne ait olmak demek bir şekilde Alman toplumunda gözlemlenen sosyo-ekonomik dinamiklerin takipçiliğini üstlenmek anlamına geldiği için Mehmet ve Kazım’ın çalışmalarında hem figürler, hem de yazılar yardımıyla oluşturulmuş olan farklı anlam adalarını gözlemliyoruz. Günlük yaşamın her anında karşımıza çıkabilecek olan özellikler beslenen bu anlam adaları, izleyicilere bir çok kavramı çağrıştırıyor.



Mehmet ve Kazım Akal'ın çalışmaları (detaylar)


Oriental Diary sergisinde tuvallerle birlikte sergilenen bir sanatçı kitabı, Mehmet ve Kazım’ın birbirinden farklı bütünlüklere ait detayları adeta bir duvar mozaiği gibi nasıl biraraya getirdikleri hakkında son derece önemli ipuçları veriyor. Sulu boya ile çalışılmış olan resimlerden oluşan bu sanatçı kitabında günlük hayata ait bir çok küçük detayla karşılaşıyoruz. Mehmet ve Kazım tuvallerinde bu detayları daha da büyüterek adeta onları “içeriksel” olmaktan çıkararak soyutluyorlar. Bu eğilim sergide yer alan Almost Monochrome dizisine ait olan çalışmalarda (2020) son derece açık olarak gözlemleniyor. Sadece kırmızı renginin farklı tonlarıyla çalışılmış olan resimlerin odağında figür ve onu çevreleyen mekansal öğeler olmakla beraber, tekrenkliliğin gündeme getirdiği gizemli bir atmosfer ortaya çıkıyor. Bu gizemlilik belki de Mehmet ve Kazım’ın ellerinin değdiği her alanda, ister yerleştirmeler, ister fanzinler, isterse duvar resimleri, isterse videolar olsun, gözlerini kırpmadan farklı deneylere giren cesaretlerinden kaynaklanıyor. Bu deneylerin çıkış noktasını bulmak kolay olmasa da, sosyal medya araçlarından internet kaynaklı bilgi alışverişlerinde karşımıza çıkan “dijital algı”, sanatçıların özellikle üzerinde durduğu bir konu.

Mehmet ve Kazım, çerçevesinden çıkmış, başka yerlerlere doğru ilerleyen sosyal içerikli bir resimin peşinde ilerliyorlar. Farklı farklı teknikleri deneyerek kendi patikalarını oluşturmuş olmaları, yakın gelecekte nereye varabileceklerini de düşündürüyor. Mutlaka izlenmesi gereken bu ikilinin yeni sergilerini merakla bekliyoruz.

bottom of page