İzleyiciyle ilk buluşmasını bienal döneminde yapan BüroSarıgedik, kısa süre önce kapanan Rampa Galeri’nin direktörü Esra Sarıgedik Öktem tarafından kuruldu. Cengiz Çekil, Gülsün Karamustafa, Ergin Çavuşoğlu ve Canan’ın temsil edildiği bu yeni oluşum için Sarıgedik Öktem, “Bütün mesele yaşadığımız tecrübeler sonunda ‘Kaynaklarımızı nasıl daha iyi kullanabiliriz?’ sorusunu dert edinerek başladı” diyor
Esra Sarıgedik Öktem, Fotoğraf: Elif Kahveci
Bugüne kadar sergi koordinatörlüğünden proje direktörlüğüne, yurtiçi-yurtdışı çeşitli küratöryel çalışmalardan son olarak Rampa Galeri'deki direktörlük görevine çağdaş sanat alanını farklı konumlarda ve mekanlarda deneyimlemiş bir isim Esra Sarıgedik Öktem. Rampa Galeri’nin kapanmasının ardından bu kez BüroSarıgedik’le karşımıza çıktı. Çağdaş sanat ortamının güncel koşullarına yönelik yanıt geliştirebilme çabasıyla kurduğu bu yeni oluşumda ‘sanatçı temsilciliği’ rolünü üstlenen Öktem, BüroSarıgedik’te yerel ve uluslararası ölçekte sergiler düzenleme, yeni yapıtların üretimi için fon yaratma, sanatçılarla ilgili yayınlar hazırlama, kurumlarla işbirlikleri geliştirme, yapıtları kamusal ve güvenilir- nitelikli özel koleksiyonlara katma gibi faaliyetler yürütmeyi hedefliyor.
Şu anda Cengiz Çekil, Gülsün Karamustafa, Ergin Çavuşoğlu ve Canan’ı temsil eden BüroSarıgedik, izleyiciyle ilk buluşmasını bienal döneminde iki sunum odasında yaptı. Tünel’deki Bilsart’ta Ergin Çavuşoğlu’nun, Gümüşsuyu’nda faaliyet gösteren Collectorspace’te de Gülsün Karamustafa, Cengiz Çekil ve yine Ergin Çavuşoğlu’nun yapıtlarına ve sanatçı dosyalarına ev sahipliği yapan BüroSarıgedik’i Esra Sarıgedik Öktem anlattı.
BüroSarıgedik’in ne amaçla kurulduğunu sormadan önce deneyimlerinizin sizi getirdiği bu durağa yol açan nedenleri sormak isterim. Sonuçta BüroSarıgedik, çağdaş sanat ortamındaki dinamiklerden, değişimlerden etkilenerek ve bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış olmalı.
Bildiğiniz gibi sanatın ticari dolaşımını ben ilk defa Rampa’da deneyimledim. Öncesinde çalıştığım kurumlarda görevim ya küratörlük ya da proje direktörlüğüydü. Rampa’da geçirdiğim son dört senede sadece Türkiye özelinde değil, tüm dünyada galerilerin zorlandığı ve kapandığı bir dönemi tecrübe ettik. İçinde bulunduğumuz siyasal koşulların ve yaşanan aşırı ticarileşme dinamiğinin hem özel hem de kamusal bağlamda sanat inisiyatifi ve kurumlarının sürekliliğine ve işleyişine zarar verdiğini gördük. Yaptığım şey galeri sisteminin karşısında ya da galeriye alternatif bir sistem değil, fakat galerinin bazı sorumlukluklarını paylaşan, hatta çoğunlukla galerinin içine kurulduğu sistem dolayısıyla yerine getirmekte zorlandığı bazı sorumlulukları uzmanlık alanı olarak üstüne alıp paylaşan bir yapı. Bütün mesele aslında yaşadığımız tecrübeler sonunda “Kaynaklarımızı nasıl daha iyi kullanabiliriz?” sorusunu dert edinerek başladı. Menejer kelimesi Türkçede çoğunlukla sahne sanatlarında kullanıldığı için kullanmayı tercih etmiyorum ve işimi sanatçı temsilciliği olarak adlandırıyorum.
Sanatçılarla daha uzun soluklu ve derin bir ilişki kurabilmek için insan gücü ve finansal kaynakların daha verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. BüroSarıgedik bir proje olarak sanat ortamının güncel koşullarına yönelik yanıt geliştirebilme, sanatçılarla daha yakın ve sağlam bir sanatçı temsili modeli çerçevesinde çalışma arzusu ve gereksinimiyle yola çıktı.
BüroSarıgedik Gümüşsuyu, Fotoğraf: Elif Kahveci
Sanatçılara destek yapıları oluşturmak, sanatçılarla daha uzun ve derin ilişki kurabilmek için amacıyla BüroSarıgedik’i oluşturduğunuzu söylüyorsunuz. Bu anlamda sanat piyasasının gözden kaçırdığı ya da önemsemediği noktalar neler, bu temas neden önemli?
Bu noktada gözden kaçan bir şey varsa o da benim piyasayı gözden kaçırmamdır herhalde. Bu sanat piyasasıyla ilgili bir konu değil çünkü. Birlikte çalıştığım sanatçıların düşünce dünyalarına, söylemlerine, bakış açılarına, dert edindikleri şeylere ve tüm bunların sonucu olarak üretimlerine inandığım için onlarla çalışıyorum. Üretimlerini bir meta olarak alıp pazarlamak değil derdim. Dolayısıyla yakın temas önemli, hatta elzem. Başka türlüsü bu savunduğum ve kurmaya çalıştığım oluşumun aksine olurdu. Kaynaklarımızı öncelikli olarak kullanmak istediğimiz çok şey var; kitaplar, yeni prodüksiyonlar ve projeler gibi. Tanıklık ettiğimiz bu dönemi ve üretimlerini gelecek nesillere anlatmak için de yapılması gereken çok şey var, bunların da ‘piyasa’nın ilgi alanı içinde olduğunu sanmıyorum.
Peki bu oluşumun işleyişi nasıl olacak?
Çalışmalarımız Galatasaray’da bulunan ofisimiz üzerinden devam edecek. Buluşma alanlarımız; birebir görüşmeler, sunumlar ve sanatçıların yer alacağı sergi ve etkinlikler olacak.
Temsil ettiğim her sanatçının kendi kariyerleri ve üretimleri için farklı ihtiyaçları var, her biriyle kişiye özel bir yol haritası çizmek ve hedef koymak gerekiyor. Mesela Canan, Arter ekibiyle birlikte inanılmaz bir sergiye imza attı, dolayısıyla şu anda onun ihtiyacı olan İstanbul’da bir büyük solo sergi değil bunu biliyoruz ama o üretimlerine devam ederken yapabileceğimiz daha çok şey var. Ya da 2015’te kaybettiğimiz hocamız Cengiz Çekil’in eserlerinin yurtiçi ve yurtdışında görünürlüğü, üretim ve söylemi hakkında daha detaylı araştırma ve yazılar, yapılması gerekenler içinde mütevazı, küçük adımlar.
Neden bu dört sanatçı, nasıl bir araya geldiler? Temsil ettiğiniz bu dört sanatçıya yenileri de eklenebilir mi? Yoksa az sanatçıyla çalışmak da bir ilke mi?
Evet, az sanatçı ile çalışmak bir ilke, bütün oluşumun temelinde daha minimal yatırım ve hareketlerle kaynakları dikkatli ve yerinde kullanmak gibi bir derdimiz var. Sanatçı sayısının artması demek, benim kişisel olarak bir sanatçıyla ilgileneceğim sürenin azalması demek ve bunu istemiyorum. Henüz kurulum aşamasındayız, her şey yolunda giderse birlikte çalışmayı hayal ettiğim birkaç sanatçı daha var ama asla daha fazla değil.
BüroSarıgedik izleyiciyle ilk buluşmasını bienal döneminde Bilsart’ta ve Collectorspace’te yaptı. Sanatçıları bu tür alternatif mekanlarda izleyiciyle buluşturma fikri ileriki dönemlerde de karşımıza çıkacak mı?
Aslında bu fikir, yani bienal döneminde görünürlük fikri Merve Çağlar’dan geldi, hatta olası mekanları da o önerdi gidip en azından bir konuşmam için. Sonrasında da Haro Cümbüşyan ve Selman Bilal, bilabedel ve her türlü altyapı desteğiyle mekanlarının anahtarlarını verdiler. Son birkaç aydır yoğun bir süreç geçiriyor çağdaş sanat dünyası. Böyle zamanlarda birlikte olmak, konuşmak, fikir alışverişleri hep çok kıymetlidir. Niyetimiz bir sergi değil, BüroSarıgedik’i tanıştırmak için bir kısa dönem görünürlüğüydü. Yani aslında ileride alternatif mekanlarda sanatçıları farklı kurum ve mekanlarda izleyici ile buluşturmak tabii ki önceliklerimiz arasında ama bunu BüroSarıgedik adı altında yapmak gibi bir niyetimiz yok. Tabii ki uluslararası sergi projelerinde küratörlük yapmak halen kişisel olarak vazgeçemediğim, bir galeri direktörü olarak mecburen askıya aldığım ve son dört senedir yapamadığım ama çok sevdiğim bir iş. Ama burada rolüm, birlikte çalıştığım sanatçıların ihtiyaçları doğrultusunda farklı kurumlarla işbirliği yapmak, ilişkiler kurmak, onların bünyesinde yapılacak sergiler için kaynak yaratmak.
BüroSarıgedik başka bir şeye dönüşebilir mi, geleceğe dair başka planlar var mı?
Eğer kastettiğiniz bir galeriye dönüşebilir mi ise hayır, ne böyle bir hayalimiz ne de niyetimiz var. Şu anda başka dönüşümü de pek tahayyül edemiyorum, çok başındayız yolun. Yeni yeni deneyimliyoruz bu oluşumun nasıl işlediğini ve bu biraz zaman alacak. Kendime kurulum için altı-sekiz aylık bir zaman verdim, bu süre kısa da olsa biraz fikir verecektir. Şu andaki hayalimizse kurmak, geliştirmek ve sürdürülebilir olmak.
Kommentarer