top of page
Merve Ünsal

Sansür zayıflığı gösterir, gücü değil


Görsel sanatın obje ile olan ilişkisini sorgulayan Çinli sanatçı Ai Weiwei'nin yaşamıyla sanat projeleri, siyasi görüşleri, idealleri, aktivizmi arasındaki sınırları yok etmiş olması, sanatçının Çin hükümeti tarafından Nisan ayının başından beri göz altında tutulmasını, sadece sanatçının şahsına değil, fikirlere ve fikir özgürlüklerine bir saldırı olarak okunmasına neden oldu.

Betsy Ebi, Vashon Island, Washington'da Ai Weiwei'nin başına gelenleri protesto ederken

"Benim hayattaki duruşum ve yaşayışım en önemli sanat çalışmamdır. Diğer sanat işleri alınabilir-bazı işler, duvara asılabilir. Alışagelmiş olan bu. Rembrandt böyle sanat yaptı diye biz de o şekilde sanat yapmamalıyız. Shakespeare şu anda yaşıyor olsaydı, Twitter'da yazıyor olabilirdi," diyor Ai Weiwei.

1957 doğumlu Ai Weiwei, kuşağının en önemli şairlerinden biri olan Ai Qing'in oğlu. Aktivist sanatçı, çalışmalarında, mimari, fotoğraf, film, heykel gibi farklı görsel araçları kullanıyor. Sanatçının ünlü mimari projelerinden biri de 2008 Pekin Olimpiyatları için tasarladığı stadyum. 1983'ten 1993'e kadar New York'ta yaşayan sanatçı, 1993'te Çin'e döndüğünde zamanın deneysel sanatçılarını bir araya getirerek Beijing East Village adlı bir sanatçı grubu kurdu. 1997'de güncel sanat arşivi ve deneysel bir galeri olan CAA W'ı kuran Ai Weiwei, 2003'te FAKE Design adlı bir mimarlık ofisini başlattı.

Ai Weiwei, Nisan ayında Hong Kong'a gitmek üzereyken havaalanında tutuklandıktan hemen sonra yaklaşık bir düzine polisin sanatçının Pekin'in kuzeydoğusundaki stüdyosuna giderken asistanlarını göz altına alması, bölgeye verilen elektriği kesmesi bir tesadüf değil. Sanatçının stüdyosunun, genç, Çinli ve yabancı sanatçıların toplandığı bir 'merkez' olarak algılanması, Ai Weiwei'nin toplumsal rolü hakkında ipuçları veriyor. Weiwei'nin Çin hükümeti tarafından susturulmaya çalışılan en önemli projelerinden biri, sanatçının 2008 yılındaki Sichuan depreminde birçok çocuğun okulların yıkılması sonucu ölmesinin nedenlerini araştırması. Alışılagelmiş kalıplarda, bir sanatçının ve asistanlarının üzerine düşmemesi gereken, bu 'teftiş' projesi, Weiwei'nin toplumsal rolü ile ilgili ipuçları veriyor. Her gün Twitter hesabından bu depremde ölen çocukların hangilerinin yaşasalardı o gün doğum günü kutluyor olacağını dünyaya duyuran Ai Weiwei, hem Çin ile dış dünya arasında bir köprü rolü görüyor, hem de, örtbas edilmekle birlikte korkunçluğundan şüphe duyulamayacak bu felaketin derinine inerek, yaşadığı yerin çarpıklıklarını gözler önüne seriyor. Stüdyosunu, bu şekilde, bir araştırma merkezi, bir 'think-tank' olarak kullanan Ai Weiwei, sanatçıyla kamu arasındaki ilişkiyi yeniden kurgulamakta, sanatçının toplumsal dokuda ne tür roller oynayabileceğini gösteriyor.

Sanatçının stüdyosunu başka türlü bir üretim merkezine dönüştürmesinin örneği, Tate'teki Turbine Hall'da sergilenmiş olan ay çekirdekleri. Binlerce Çinli porselen işçisini 'çalıştıran' Weiwei, Turbine Hall'u porselen, el yapımı ay çekirdekleriyle doldurdu. Çin'in porselen merkezi olan Jinghezden'in eskiden Çin sarayına porselen işçiliği yaparken, seneler sonra şehrin ekonomik durumunun, Weiwei tarafından kurtarılması oldukça ironik. Globalleşme ve Çin'deki üretimin dünyanın her tarafına ihraç edilmesini eleştiren ay çekirdekleri, Çin'in gelenekleriyle günümüzdeki ticari dev pozisyonunu zıtlaştırarak, bu fazla üretim durumuna dikkat çekiyor. Sanatçının Jinghezden şehrini organize ederek bu üretimi tetiklemesi, çekirdeklerin Londra'ya taşınması ve Turbine Hall'daki izleyicilerin çekirdeklerin üzerine basarak, yürüyerek istedikleri gibi davranmaları, Weiwei'nin bu işin yazarı olmasına rağmen aslında işi ile birebir bir ilişki kurmak yerine kendini projenin üretiminin koreografı olarak konumlandırıp, üretimi ve deneyimi kontrol etmemesi, sanatçının değişkenliğe ve sürece verdiği önemi kanıtlıyor.

Mayıs ayında açılan, Kunsthalle Marcel Duchamp'ın Turbine Hall'dan çok farklı, oldukça küçük mekanında sergilenen ay çekirdekleri projesi, Ai Weiwei göz altındayken gerçekleştirildi. Müzenin yolladığı e-flux, hem sanatçının serbest bırakılması için bir çağrı niteliğindeydi, hem de sanatçının ay çekirdeklerinin farklı bir mekanda tekrar yorumlanması aslında sanatçıya ve düşüncelerine verilebilecek en yerinde destek oldu. Dünyanın en 'küçük' müzesi Kunsthalle Marcel Duchamp ile Tate'in arasında kurulan ilişki, Ai Weiwei'nin bireysel ifadesinin, ne çapta olursa olsun, izleyicilerle buluşturulması gerektiğini tekrarlıyor.

Weiwei'nin pratiği, daha doğrusu, yaşamının sanat üretimiyle bir bütün oluşturması sanatçı ile Joseph Beuys ve Andy Warhol arasında tarihsel bağlar kurulmasını mümkün kılıyor. Andy Warhol'un modernizmi yıkan, 'seri üretim', objeyi güncelleştirme, kutsal bir pozisyona sahip olmasını engelleme güdüsünün bir göstergesi olan Fabrika, aynı zamanda Warhol'un birçok farklı yaş ve meslekten insanı bir araya getirdiği bir mekandı. Fabrika, ne kadar partileriyle meşhur olsa da, Warhol'un günlük hayatla sanatsal pratik arasındaki bağı yok etmesi, imzaladığı işlerin birçok kişi tarafından üretilmesi, filmlerinde Fabrika'daki herkesin yer alması, kolektif olarak çalışma ve sanatçının çoğullaştırılmasının önemli bir başlangıcıdır. Weiwei'nin Pekin'deki kısıtlanmış özgürlüklere tepki olarak belki de bu durumun bir yan ürünü olan stüdyosu, alternatif bir kurum, bir mekan arayışının sonucudur.

Ai Weiwei'nin aktivist çalışmalarının sanat projelerini hem içerik hem form olarak beslemesi Joseph Beuys'ün düşünce üzerine yoğunlaşmış, pedagojiyi ön plana koyan pratiğini anımsatıyor. "Öğretmek benim en önemli işimdir," diyen Beuys, objeyi geri plana atarak, performansı ve kendi varlığını ön plana çıkardı. Weiwei'nin günlük yaşamı, düşünceleri, Twitter hesabı ve projeleri arasındaki sınırın yok olması da, benzer bir içgüdüye işaret ediyor. Sanat işlerini düşüncelerin forma dönüşmesi olarak görmek yerine düşünceyi ve Çin'de bir aktivist, sanatçı ve düşünür olarak yaşamasını, pratiğini, sanat haline getiren Weiwei'nin Çin hükümeti tarafından 'tehlikeli' görülmesi de, işte bu sınıflandırılamaması yüzünden. Weiwei'nin yaptığı çalışmalar tehlikeli olsa idi, Venedik Bienali'ndeki Azerbaycan Pavyonu'nda olduğu gibi üzerine örtü konup kapatılabilirdi. Weiwei'nin varlığı Çin'deki toplumsal yapıyı sekteye uğratma potansiyeli taşıdığı için stüdyosu ve asistanları da sorguya çekildi; Weiwei, kendi varlığının ötesinde bir soruna neden oldu. Edvard Eriksen'in meşhur deniz kızı heykeli, geçici bir süre için Şanghay'a yollandığında, aynı süre boyunca aynı yerde sergilenmesi için bir heykel yapması istenen Weiwei, meydana, büyük bir ekran yerleştirmek istedi. Ekranda, Şanghay'daki deniz kızını 24 saat boyunca gözetleyen kameranın aktardığı görüntüleri yayınlanacaktı. Görsel olarak 9u fikri beğenmeyen Danimarkalılara cevabı, "Bizim her günümüz böyle geçiyor, güzel bir şey değil," olan Weiwei, oldukça basit bir şekilde Batı'yla Çin'in arasındaki alış-verişin çoğu zaman belli şeyleri göz ardı etmek üzerine kurulu olduğunu gösterdi. Danimarka'nın görselliği sanatçının niyetinin önünde tutması, Çin'le Batı arasındaki neo-oryantalist ilişkiyi de gözler önüne serdi. 4 Mayıs'ta New York'ta Plaza Otel'in yanındaki meydanda açılan sergi, Ai Weiwei'nin şu ana kadar kamusal alandaki en büyük çaplı çalışması. 12 hayvandan oluşan Çin zodyağının 'gerçekçi' bir temsili olan projenin Weiwei olmadan açılması, projeye farklı bir anlam kattı. 18. yüzyılda imparator Qianlong için tasarlanmış hayvan kafalarının büyütülmüş versiyonları olan heykeller, şu anda heykellerinin gerçeğinin sahip olmadığı bir bütünlükle sergileniyorlar. Orijinalleri fıskiye olarak kullanılan heykeller, 1860'daki savaş sırasında İngiliz ve Fransızlar tarafından yağmalandı. Çin hükümeti, bu heykellerden beşini tekrar elde edebilmiş olsa da, öbür yedisinin sadece ikisinin nerede olduğu biliniyor.

Fıskiye işlevinden dolayı ağzı açık olan heykeller Plaza Oteli'nin yanında, oldukça dekoratif dursa da, Weiwei'nin projesi, sanatçının şu anda göz altında olduğunu bilmeyenler için bile, rahatsız edici bir özelliğe sahip. Batı'nın yağmaladığı heykellerin, Batı'nın oldukça turistik, tanıdık bir meydanında Çinli bir sanatçı tarafından bir araya getirilmesi, Batı'nın Çin'le olan ikiyüzlü ilişkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Arap dünyasındaki 'bahar'ın hemen ardından gerçekleşen Weiwei'nin tutuklaması, Çin hükümetinin, orta doğudaki hareketlenmeyi, değişimi, devrimleri kendinden uzak tutmak için aldığı bir önlem olarak okunabiliyor.

Bir sanatçının toplumsal uyanışın sembolü olmasının en şiirsel örneklerinden biri de şu anda Venedik Bienali'nde. Mısır Pavyonu, Tahrir Meydanı'nda öldürülen Ahmed Basiony'e ait. Genç sanatçının projeleri, ölmeden hemen evvel belgelediği Tahrir Meydanı ile yan yana konduğunda, kendini sıfırdan yapılandıran genç Mısır'ın, Basiony gibi bireyler sayesinde var olabildiğini dünyaya haykırmakta.

Sanatçının bireysel hayatı ile siyasi görüşlerinin arasındaki bağ, objeden uzak bir yaklaşım sergilediği için Ai Weiwei'nin bir performans sanatçısı olarak tanımlanmasına neden olsa da, Weiwei, performans sanatının da ötesine geçerek sanatı, sanatçılığı ve 'iş' kavramını devreden çıkararak herhangi bir Twitter kullanıcısı olmanın, sorular sormanın, bir protesto yürüyüşünde grubun en önünde olmanın dışarıdan 'sanatçılık' olarak okunabileceğini gösteriyor. Weiwei'nin kendisinde topladığı, avangart olmasının, 'sanatçı' olmasının, bazı görsel araçları kullanmasının verdiği rahatlıkla bir sembol olabilmesi, ama aynı zamanda yemek yiyen, konuşan orta yaşlı bir adam olarak yarattığı dalgalanmaları ön plana çıkararak baskı altındaki toplumlarda yaşayan bireylere güç vermesi. Unutmamak gerekir ki, Weiwei'nin Twitter kullanıcıları Paris Hilton'ı takip edenlerden çok daha az. Weiwei, popülarite ve perfomativitenin dışında, kültürel ve-sosyal bağlamlarda kendine özgü bir rol edindi.

Wikileaks'in kurucusu Julian Assange'ın Hans Ulrich Obrist ile e-flux journal'ın son sayısı için yaptığı söyleşide teşhis ettiği bir durumdan bahsetmek yerinde olur. "Birisi bir bilgiyi alıp kasaya kilitleyip etrafına bekçiler diktiğinde, bilgiyi bastırmak için ekonomik bir iş yaptıklarını söylüyorum. Büyük ihtimalle-kesinlikle demiyorum-organizasyon, içinde bulunduğu kurumun gücünü azaltacağını düşünüyor bu bilginin. Dünyada bir değişiklik yaratacağının farkında. Bastırılmaya çalışılan bir bilgi aslında serbest bırakılması gereken bilgidir.

[ ... ] Sansür zayıflığı gösterir, gücü değil." Ai Weiwei'nin aylardır göz altında bulundurulması da, birçok dünya liderinin tepki vermesine rağmen Çin hükümetinin Weiwei'yi serbest bırakmaması da, bir güç gösterisinden çok, Ai Weiwei'nin ve düşüncelerinin Çin'in şu andaki durumunu değiştirebilecek bir potansiyel tehlike olduğunu gösteriyor. Ai Weiwei, Çin'in gücünün sembolü değil; Çin'in zaafıdır.

(22 Haziran'da Ai Weiwei koşullu bir şekilde serbest bırakıldı, ancak sanatçının, gözaltında bulundurulduğu süre hakkında konuşması ve yurt dışına çıkması yasaklandı. Kefalete benzeyen 'qubao houshen,' suçlanan kişinin gözaltında bulunduğu süredeki davranışları gözlemlenerek verilen bir karar. Weiwei, vergi kaçırmakla suçlandığı için, kendine atfedilen borçları ödediğinde 'qubao houshen'in dışına çıkabilecek.)

Bu yazı Art Unlimited Temmuz Ağustos 2011, 11. sayıda yayımlanmıştır.

bottom of page