Pera Müzesi’nde açılan ve minyatür sanatının güncel yorumlarına odaklanan Minyatür 2.0: Güncel Sanatta Minyatür isimli sergi Türkiye, İran, Pakistan, Suudi Arabistan, Azerbaycan gibi farklı ülkelerden 14 sanatçının eserlerini bir araya getiriyor. Minyatürü yalnızca tarihsel bir form olarak değil, teorik potansiyelini vurgulamayı hedefleyen güncel bir sanat pratiği olarak da sunan ve farklı medyumların minyatürü yüzyıllar boyunca ikâmet ettiği kitaplardan çıkarıp boyutlandıran sanatçıları araştıran sergiyi değerlendirdik
Yazı: Çelenk Bafra
Cansu Çakar, Rahime, Şattülarap’ın kurgusal haritası, 2019, Kâğıt üzerine guaj, sulu boya, mürekkep ve altın, 70 x 70 cm, Sanatçının izniyle
Minyatür, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada iyi bilinen ve Osmanlı sarayında yüzyıllar boyunca el üstünde tutulan geleneksel bir sanat. Sıklıkla el yazması eserlerde metni görselle desteklemek ve süslemek için çeşitli olay ve kişileri sahneleyip betimlemeyi öncelik edindiği biliniyor. Osmanlı dönemi kaynaklarında minyatür için tam da bu nedenle “tasvir” ifadesi kullanılırken kendine has incelikli bir teknik ve spesifik bir dil gerektiren minyatürü yapanlara, uzmanlıklarındaki nüansa göre nakış yapan, süsleyen anlamında “nakkaş” ya da tasvir eden, şekillendiren anlamında “musavvir” deniyor. Bu açıdan, minyatürlerin belli başlı yer ve olaylarla birlikte tarihi figürleri yansıtarak ortaya koyduğu görsel anlatının tarih alanındaki araştırmalar ya da belli bir dönemin sosyo-politik yapısını ya da kültürünü anlamak bakımından belge değeri taşıdığını da vurgulamak gerekiyor. Güzel sanatlar perspektifinden bakıldığında ise, sanattan çok zanaata, resimden ziyade illüstrasyona yakın bulunan minyatür, ışık-gölge, oran-orantı, renk, teknik ve perspektif anlayışı açısından resim sanatı ile karşılaştırılıyor. Minyatür ve resim arasında ilk akla gelen “gerilim”, minyatürde perspektife bakılmaması ve oran-orantının anlatının amacına yönelik çarpıtılması olabilir. Örneğin, minyatürde sıklıkla insanların önem sırasına göre birbirinden büyük ya da daha detaylı gösterildiğini görürüz. Bu hiyerarşik seçim, yapılar ve mimari unsurlar için de söz konusudur; o kadar ki vurgulanmak istenen mekân veya yapı, diğer tüm yer ve öğelere oranla daha büyük çizilip daha detaylı süslenirken minyatürdeki sahnelen olaydaki en güçlü figür, örneğin bir sultan, hepsinden de büyük tasvir edilebilir. Tarih yazımının erk ve ideolojiyle bitmek bilmeyen ilişkisinin yanı sıra post-truth olarak kavramsallaştırılan hakikatin gerçekte ne olduğunun önemini yitirdiği günümüz habercilik ve iletişim anlayışını düşününce minyatürün benimsediği prensipler bugün pek de geçerliliğini kaybetmiş gibi görünmüyor. Aksine, günümüz sanatının tarihe ve siyasete ilgisini, toplumsal meselelere dair farkındalığını ve eleştirel reflekslerini düşününce minyatürün güncel sanat bakımından taşıdığı potansiyel daha iyi anlaşılıyor. Geçmişteki itibarını kaybetmiş gibi görünse de tarihteki işlev ve konumuyla olduğu kadar kendine has bir sanat, ifade aracı ve form olarak da görsel sanatçılar için denenmesi ve sorgulanması cazip bir mecra sunuyor minyatür.
Solda: Fereydoun Ave, İsimsiz, 2018, Çeşitli yün kumaşlar üzerine karışık teknik, 186×327cm, Sanatçının izniyle, Fotoğraf: Jalal Hamidi
Sağda: Imran Qureshi, Ilımlı Aydınlanma, 2009, Wasli kâğıdı üzerine mat sulu boya ve varak, 29 x 23.5 cm, Sanatçının izniyle, Özel koleksiyon
Pera Müzesi’nin iki katında güncel sanatta minyatürün izini süren Minyatür 2.0: Güncel Sanatta Minyatür başlıklı sergiye Azra Tüzünoğlu ve Gülce Özkara’nın davetiyle Azerbaycan, Hindistan, İran, Pakistan, Suudi Arabistan ve Türkiye’den sanatçılar Hamra Abbas, Rashad Alakbarov, Halil Altındere, Dana Awartani, Fereydoun Ave, CANAN, Noor Ali Chagani, Cansu Çakar, Hayv Kahraman, Imran Qureshi, Nilima Sheikh, Shahpour Pouyan, Shahzia Sikander ve Saira Wasim katılıyor. Bir kısmı ilk kez izleyiciyle buluşan, hatta serginin açılması planlanan Mart ayında pandemi ilan edildikten sonra ortaya çıkan ya da dönüşen 40 kadar güncel “minyatür” çeşitlemesi, çerçeveli minyatür eserler veya kitap murakkalardan alışageldiğimiz geleneksel iki boyutlu ve küçük ebatlı kağıt yüzeylere güncel sanatçıların kurguladığı minyatürlerin yanı sıra tual resminden heykele, videodan karışık teknik yerleştirmeye kadar güncel sanatın çeşitlendirdiği form, ebat, teknik ve boyutlarda karşımıza çıkıyor. Bu anlamda, güncel sanat içinde minyatürün sadece konu olarak güncellenmesinden değil teknik ve formel kalıplarını da kırıp görece özgürleşmesinden bahsetmek mümkün.
Serginin küratöryel yaklaşımını incelemeye minyatürün yeniden görsel sanatla ilişkilendirilmesi bakımından sergideki pek çok sanatçıya da el veren ve Lahor Okulu olarak anılan uluslararası sanat üniversitesinde minyatürü öğrenmiş iki kurucu bir figürle başlamak anlamlı olur. Minyatürü hareketli görüntü ve performans alanına ilk taşıyan sanatçılardan Shahzia Sikander, geleneksel Hindu-Paki minyatür sanatındaki tasvirlerden feyzalırken yüzlerce dijital animasyonu üç ayrı projeksiyonda akıttığı Parallax adlı yerleştirmesiyle, Ortadoğu coğrafyasında kemikleşen çatışma, rekabet ve kontrol meselelerini petrol taşımacılığı özelinde irdeliyor. Aynı ekol ve kuşaktan bir diğer tanınmış sanatçı Imran Qureshi ise, 11 Eylül’ün ardından dünyada müslümanlara karşı yükselen ayrımcılığa tepki olarak yaptığı minyatür serisinin yanı sıra sergiye özel ürettiği devesa kağıt yerleştirmesi ve Nefes Almak başlıklı videosuyla minyatürün geleneksel motif ve tekniklerini soyut resim formlarıyla harmanlıyor.
Hayv Kahraman, Nabog, 2014, Keten üzerine yağlı boya, Her bir panel: 292 x 140 cm, ©Sanatçı, Jack Shainman Gallery (New York), VELMETTER (Los Angeles) ve The Third Line’ın (Dubai) izniyle
Sergideki sanatçılar geldikleri (ya da terketmek durumunda kaldıkları) coğrafyaların taşıdığı sosyokültürel yük ve meseleleri ele almak için kendi kültürlerinin geleneksel bir formu olan minyatürü referans alıyor. Bunların içinde göç, (post) kolonyalizm, oryantalizm ve kimlik politikaları öne çıkarken sergideki sanatçıların özellikle toplumsal cinsiyet konusunda düşündüğü hissediliyor. Irak kökenli sanatçı Hayv Kahraman, How Iraqi Are You? (Ne Kadar Iraklısın?) diye sorduğu çalışmasında, ABD’ye yerleşerek bıraktığı evini ve reddettiği ‘ötekiliğini’ unutmadan 13. yüzyıldan kalma “Maqamat al Hariri”nin erkeklere odaklanan hikâyelerini yeni kadın hikayeleriyle değiştirerek kadınlar için güncel direniş alanları tahahhül etmeye çalışıyor. Akademik minyatür eğitiminden gelmesiyle harita benzeri resimlerinde minyatürden etkilenen bir perspektif ve kompozisyon anlayışı kuran Cansu Çakar, Fırat ve Dicle nehirlerinin aşıklar gibi birbirine kavuştuğu yakın bir coğrafyaya bakıyor. Şattülarap haritasını kadın bedenine benzeterek Fırat ve Dicle’nin birleşmesine kadın temsiliyeti üzerinden, “rahim”in dişil ilkeyi temsil ettiği varsayımıyla Rahime adını veriyor. Türkiye’nin modernleşme tarihini kavramsal ve görsel eleştirisiyle ele alan video İbretnüma için sözlü kültürden yola çıkan CANAN, Türkiye’nin Güneydoğusu’ndan bir kızın yaşamına odaklanıyor.
Serginin eleştirel angajmanı, feminizm ve toplumsal kimlikle sınırlı kalmıyor. CANAN’ın diğer çalışmaları arasında 1 Mayıs, geleneksel minyatürlerde sıklıkla konu edilen tören ve şölenlere aykırı bir biçimde Taksim’de 1977 kanlı 1 Mayıs’ını ve yıllar sonra ilk kez izinli olarak kutlanan 1 Mayıs 2010’u yan yana bir kitap sayfası gibi minyatürleştiriyor. Böylece, Türkiye’de süregelen ve tekerrür eden mücadelelerin acısına saygı duruşunda bulunuyor. Eleştiriyle nükteyi popüler kültürle harmanlayan Halil Altındere, Tesla to the Moon ile 16. yüzyıl Osmanlı Rasathanesi’nden geleceğe bakarken Sultanın Drone'lu Cülus Töreni ya da Kanuni Sultan Süleyman’ın Cuma Namazı’na Gidişi gibi çalışmalarında geleneksel minyatür kompozisyonlarına günümüz teknoloji ve figürlerini entegre ediyor.
Halil Altındere, Sultanın Drone'lu Cülus Töreni, 2018, Tuval üzerine akrilik, Minyatür sanatçıları: Filiz Adıgüzel Toprak, Fatma Akdaş, Ayşe Yılmaz Öztürk, 140 x 185 cm, Sanatçının ve Pilot Galeri’nin izniyle
Güncel sanatın hem sosyo-politikayla hem de kent, ev ve mekana dair güçlü belleğinden yararlanarak tarihi minyatürlere bakarken onu bozarak bağımsızlaştıran ya da soyutlayan sanatçılara da sergide alan açılıyor. Shahpour Pouyan, seçtiği iki İran minyatüründe figürleri silip devre dışı bıraktığı boş mekânlarda iktidar kavramını irdelemeye çalışırken Topkapı Sarayı Koleksiyonu’ndaki Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını anlatan Süleymanname’nin kabul töreni sahnesini figürlerden arındırarak yorumluyor. Dana Awartani, video yerleştirmesinde Cidde’deki aile evinin zeminini İslam sanatındaki geometrik karoları anımsatan formlarda kumla kaplayıp hafızanın yitimi ve kültürel mirasın yıkımını simgelercesine yerleri silip süpürüyor. Hamra Abbas’ın siyah beyaz mermerle ürettiği soyut geometrik desenler ise, sanatçının mimari öğeler ve süslemeler üzerinden korumaya çalıştığı memleket hasreti ve kültürel aidiyet duygusunun tezahürü sayılabilir.
Solda: CANAN, Güzel ve Çirkin (Aslan ve Ceylan), 2020 Karışık teknik,
55 x 70 x 75 cm, Sanatçının izniyle
Sağda: Dana Awartani, Uzaklaştım ve Seni Unuttum. Bir Süre Önce Hatırladım. Seni Unutmuş Olduğumu Hatırladım. Rüya Görüyordum.
Kum ve doğal pigment ile karışık teknik video yerleştirme, 22'11''’,
Sanatçının ve Athr Galeri’nin (Cidde) izniyle
Minyatür 2.0, minyatür ile güncel sanat arasındaki çok katmanlı ve boyutlu ilişkisel alanı belli başlı üslup ve temalara odaklanarak arakesitlerle sunmaya çalışıyor. Her seçki gibi çeşitli ve kapsayıcı olmaya çalışırken bu genişlikte bir konu başlığı için sınırlı kaldığı düşünülebilir. Örneğin, davetli sanatçıların İslam coğrafyası ya da kültüründen gelmeleri minyatürle ilgili bu bölge ve kültürlerin dışından bakış ve meselelerin kendine yer bulamaması anlamına geliyor olabilir. Gerçekten de, biçimsel açıdan benzerlikler içerirken renk ve figürler açısından farklılık taşıdığı bilinen Batı (ya da İslam coğrafyası dışı) minyatürlerinin güncel tezahürlerine bakmak ya da minyatür geleneğinin farklı olduğu ya da bu geleneğe hiç aşina olmaya sanatçıların güncel araştırma ve yorumlarına alan açmak zenginleştirici olabilirdi. Yine de, sergi ve katalogta gündeme getirilen kavram, konu ve tekniklerin çeşitliliği kadar davet edilen sanatçılarının minyatüre (ve sanata) bakışındaki farklı güncelliklerin incelenmesi bakımından serginin yeri yadsınamaz. Minyatürün günümüze ait yaşayan bir sanat ve güncel bir ifade biçimine dönüşmesinin farklı örneklerini bir arada görmek ve Türkiye’ye kültürel ve tarihi açıdan yakın coğrafyaların güncel sanatçıların kendi kültürlerinin bir parçası olan minyatürlerle kurdukları kavramsal, tematik ve teknik referansların sanat pratiklerine etkisini incelemek için “Minyatür 2.0”, Pera Müzesi’nde 11 Ağustos 2020-17 Ocak 2021 tarihleri arasında ziyaret edilebilir.
Comments