Karşılaşma, yüzleşme ve özeleştiri yapabilme potansiyelini vurgulayan RadikalArt: Ardından Değil Karşısına projesinin koordinatörlüğünü Övül Durmuşoğlu ile birlikte yürüten Cem Erciyes'in Haziran 2007'de yayınlanan yazısını hatırlıyoruz
Yazı: Cem Erciyes
RadikalArt, Bülent Şangar
İstanbul, geçtiğimiz Ocak 2007'de “radikal” bir kent projesine ev sahipliği yaptı. Özeleştiri temasıyla yola çıkan RadikalArt: Ardından Değil Karşısına başlıklı proje, Radikal Gazetesi’nin 10. yıl kutlamaları kapsamında gerçekleştirilen kültür sanat etkinliklerinden ilki olarak gerçekleştirildi. Türkiye'de güncel sanat üretimi gerçekleştiren farklı kuşaklardan 47 sanatçının eserleri 9-15 Ocak 2007 tarihleri arasında şehirdeki ayaklı reklam panolarında yer aldı. Proje, güncel sanat yapıtlarının reklam alanlarında farklı bir şekilde boy göstererek şehrin yoğun temposuna katılmasını hedefliyordu ve bunu da başardı. Yerleştirme, resim, fotoğraf ve video baskılarından oluşan 100'e yakın yapıt Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy gibi semtlerdeki ışıklı reklam vitrinlerinde sergilendi.
Güncel sanat yaşamla ilişkisini artırırken bir yandan da gittikçe içine kapanıyor. Gelişen medyaları kullanarak, plastiğin tanımı genişliyor, video, fotoğraf herkes için son derece tanıdık yöntemler olarak galerilerin başköşesinde kendine yer buluyor. Ama öte yandan biçim yalınlaştıkça içerik karmaşıklaşıyor, duygusal ya da şaşırtıcı olmanın ötesine geçip yaşamla ve sanatın kendisiyle daha zorlu tartışmalara giriyor sanatçılar. Bu da sıkça söylendiği gibi güncel sanatın gittikçe daha “eğitimli” ya da “bilinçli” bir izleyiciye ihtiyaç duymasına neden oluyor. İzleyici de sanatçı kadar sanat tarihine, güncel sanatın temel referanslarına aşina olduğu sürece yapıtlarla ilişkiye girebiliyor, neredeyse her izleyici sanatçıya, her sanatçı izleyiciye dönüşüyor. Uzman izleyicilerin gediklisi olduğu mekanların, “diğerleri”yle arasındaki mesafe açılıyor. Daha önce hiç görülmemiş bir uluslararası network sayesinde gittikçe daha az yerelleşip daha evrensel birer kimlik kazanan sanatçılar, bir yandan da üretimlerinin ana damarı, pek çok yapıtın çıkış noktası olan sokaklardan uzaklaşıyor.
Sanatın “sokaktaki insan”la iletişime girebilmesi tabii ki eski bir mesele. Ama bu mesele, yeni medyalar ve yeni biçimlerle aşılamadı, tuhaf biçimde biraz daha derinleşti.
Solda: Xurban Collective
Sağ üstte: Vahit Tuna ve Selda Asal
Sağ altta: Vahit Tuna
RadikalArt adlı projeyi gerçekleştirirken, bu önemli mesele içindeki tartışmalara katkıda bulunacak bir çalışma yaptığımızın farkındaydık. Radikal gazetesinin 10. yılını gazetenin kimliğine uygun biçimde pek çok 'kültür sanat' projesiyle kutlamayı seçtik. Tasarım Ödülü, 10. Yıl Konserleri, Sokak Kitapları, yazar ve sanatçıların hazırladığı gazete gibi... Her biri kültürel bir olguyu, “günlük, ulusal bir gazete”nin popülerlik sınırları içinde geliştirmeyi amaçlayan bu projelerden biri de RadikalArt oldu. Güncel sanatçıların gazetenin 10. yıl teması olan “özeleştiri” kapsamında üretecekleri yapıtlardan oluşan bir sergi hayal ettik. Bu serginin, sanata ayrılmış alanlarda, o alanların gediklisi olan izleyiciler dışında herkese ulaşabilmesi Radikal'in “güncel sanata” katkıda bulunabilmesinin bir yolu olacaktı. Kamusal alan, bir “günlük ulusal gazete”nin olabildiğince tüm okurlarına ulaşacak bir etkinlik gerçekleştirme hedefine de uygundu tabii. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, kenti kuşatan “ışıklı reklam panoları”nı bu iş için kullanmayı önerdi. Panoları kuran ve işleten Wall adlı firmanın da projeyi desteklemesiyle otobüs durakları ve yol kenarlarında tek başına duran “raket”ler birer sanat mecrasına dönüştüler.
Gazetenin kültür sanat editörü olarak koordinatörlüğünü üstlendiğim bu projede, genç küratör Övül Durmuşoğlu'yla birlikte çalıştık. Türkiye'de güncel sanat üretiminin içinde olan, farklı kuşaklardan 50 sanatçıyı davet ettik. RadikalArt: Ardından Değil Karşısına adını verdiğimiz sergiye davetli sanatçıların neredeyse tümü olumlu yanıt verdi. İş yoğunluğu nedeniyle çalışmada yer alamayacağını belirten birkaç sanatçı hariç... Sanatçılar 118,5x175 cm boyutlarındaki panolara yerleştirilecek 1 ila 4 adet arasında yapıt ürettiler ve işlerini dijital formatta bize ilettiler. Ardından çalışmalar projenin destekçilerinden BBM (Büyük Baskı Merkezi) tarafından poster haline getirilerek 7 Ocak gecesi İstanbul'un dört bir yanındaki panolara asıldı.
Solda: Şener Özmen
Sağda: RadikalArt, Halil Altındere, Süper Türk
Kentin ana arterlerine yayılan otobüs durakları ve raketlerden 260 adetini kullandık. 47 sanatçı ve sanat inisiyatifinin imzasını taşıyan 85 yapıt kimileri ikişer kez basılarak 150 yere asıldı. Kalan alanlarda projeyi tanıtan afişler yer aldı. Projenin tanıtımı için İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nin verdiği billboardlar da kullanıldı. Açılış, Şişli Belediyesi'nin izniyle Nişantaşı Atiye sokakta, herkesin katılımına açık bir partiyle kutlandı.
Gerçekleştirilme öyküsü en teknik ve kısa haliyle bu kadar olan sergi, beğeniyle karşılandığı için 16 Ocak'ta sona ermedi, bir hafta uzatıldı ve 22 Ocak'a kadar sürdü. Kimi sanatçılar raketlere farklı müdahalelerde bulundu, enstalasyonlar üretti. Bu arada Serkan Özkaya'nın floresan ışıklarının yanıp sönmesinden oluşan 'Tik' adlı projesi trafik güvenliğini açısından sakıncalı bulununca gerçekleştirilemedi. Sefer Memişoğlu'nun lunapark aynalarından oluşan projesi ise teknik sorunları çözülemediği için yetişmedi. Extramücadele'nin çalışması ise sokaklarda yer almadı. Sergiye sunduğu iki çalışmasından biri, Haset, ilk gün gazeteyle birlikte poster olarak verildi.
RadikalArt: Ardından Değil Karşısına, çok geniş bir alana yayılıyordu. Beyoğlu, Beşiktaş, Teşvikiye, Beşiktaş, Eminönü, Maslak, Bebek, Sarıyer, Harbiye, Bakırköy, Üsküdar ve Kadıköy'e kadar uzanan bir alan... Bu bakımdan bir kerede, gezilmesi pratikte neredeyse mümkün olmayan, izleyiciden böyle bir gayret beklemeyen bir sergiydi. Zaten amaçlanan da yapıtların bir bütün oluşturmasından çok, yapıtların bulundukları coğrafyayla ilişkiye girebilmesiydi. Pek çok sanatçı yapıtlarının nerede sergileneceğini kendisi seçti. Böylece, Ermeni kardeşlerin fotoğrafları bir zamanlar birlikte yaşadıkları Taksim-Nişantaşı'nda buluştu, Altıncı Filo ve Deniz Gezmiş görüntüleri Dolmabahçe önünde bekledi, denize fırlatılan taş Bebek sahilinde sekip gitti, Belediye otobüslerinin kalabalık doğası Eminönü terminalinde izleyiciyle buluştu... Reklamların gündelik yaşamımızda zaman zaman kakofoniye dönüşen görsel bombardımanı arasında birer yadırgatıcı an yarattı RadikalArt yapıtları. Reklam panolarında birbiri ardına tekrar eden mesajlar arasında aşina gözler için anlamlı, güncel sanata yabancı olanlar içinse şaşırtıcı karşılaşmalar sunuldu. Bu, herkes için gündelik yaşam alanında, kent içindeki yolculuklarında gördüğü bir sergi oldu. Gündelikleşen her şeyde olduğu gibi yaşadığımız alanların kolektif hafızası da bilincimizin gerilerine düşer. Çoğu kez mekân, yaşanan andan ötesini ifade etmez. RadikalArt kapsamındaki yapıtlar kolektif hafızayı canlandıran, bunu güncel olanla çarpıştıran birer etki yarattılar. İzleyici için karşılaşma anı, panoda gördüğü şeyin bir reklam olmadığını anladığı anda başlayan ve mekânı, toplumsal gündemi hesaba katarak anlamlandırmaya başladığında değer kazanan bir tecrübeye dönüştü. İlk bakışta kendini belli etsin ya da etmesin Avrupa Birliği, Ermeniler, düşünce ve ifade özgürlüğü, 301, Kürtçe, kimlik, medya gibi pek çok mesele bir kez daha her izleyici için kendi kendine birer tartışma konusu oldu...
RadikalArt, Erinç Seymen
Sanatı kamusal alana taşımak bu alanın sanata açık olup olmaması kadar, bu alanın toplumsal uzlaşmanın çekingen ve her daim tedirgin, dikkatli ve hassas mutabakatlarıyla da ilgili bir mesele. Sergi düzenleyicilerin ve sanatçıların çok iyi bildiği gibi güncel sanatın mecrası, tabulara yöneldiği ölçüde daralır, daraltılır. Radikal de sergiyi düzenlerken hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadı diyemeyiz. Serginin tüm ortakları tartışarak, anlayış göstererek, cesaret gösterip inat ederek, risk alarak ya da geri adım atarak adeta kamusal alanın kurallarını bir üst seviyede yeniden tanımladı ve bu sergiyi gerçekleştirdi. Böylece güncel sanatın mecrasını olabildiğince genişletmiş oldu. Sistemin tüketimi ve kazancı artırmak üzere kurduğu ve yerleştirdiği bir mecrayı eleştiri ve tartışma alanına çevirebilmesi ise bence RadikalArt'ın en önemli özelliğiydi.
Yukarıda “serginin tüm ortakları”ndan söz ettim. Bu ortaklar başta sanatçılar daha sonra da serginin gerçekleşmesini sağlayan Radikal gibi destekçi kuruluşlardır. RadikalArt herhangi bir küratöryal sergiden farklı olarak “iş birliği” mantığıyla hazırlandı. Davetli sanatçılar hiçbir karşılık almadan yapıt ürettiler, yapıt verdiler. Verilen yapıtların tümü, boyutları, teknik özellikleri, içerikleri sanatsal ifadeleri ne olursa olsun en iyi şekilde sergilenmeye çalışıldı. Radikal kimliğini birleştirici bir unsura dönüştürüp Wall, BBM gibi kuruluşları projeye ikna etti, sanatçılar da açılan bu yeni mecrayı doldurdu, iki haftalığına da olsa dönüştürdü.
Evet, RadikalArt kentin gürültüsüne karışıp gitti, belki de izleyicilerinden hiçbiri onu “sanat dünyası” kadar önemsemedi. Ama aynı kenti paylaştığımız çok sayıda insanın bakmasını, görmesini sağladık. Sanatı iki haftalığına da olsa sokaklara çıkartmanın bir yolunu bulduk, bu önemli.
Solda: Cengiz Tekin, Untitled, 2003
Sağda: Sarkis
Projede eserleri yer alan sanatçılar: 2/5BZ, Adnan Yıldız + Çiğdem Özler, Ahmet Öğüt + Pilvi Takala, Aydan Murtezaoğlu, Ayşe Erkmen, Banu Cennetoğlu, Bashir Borlakov, Bayram Candan, Borga Kantürk, Bülent Şangar, Can Altay + Aslı Kalınoğlu, Canan Şenol, Cengiz Tekin, Ceren Oykut, Cevdet Erek, Deniz Gül, Elmas Deniz, Erdağ Aksel, Ergin Çavuşoğlu, Erinç Seymen, Erkan Özgen, Ferhat Özgür, Gülsün Karamustafa, Hakan Gürsoytrak, Hale Tenger, Halil Altındere, Hatice Güleryüz, İnci Eviner, Leyla Gediz, Mürüvvet Türkyılmaz, Nasan Tur, Nermin Er, Nevin Aladağ, Nezaket Ekici, Osman Bozkurt, Sarkis, Sefer Memişoğlu, Selda Asal, Selim Birsel, Serkan Özkaya, Seza Paker, Şener Özmen, Vahit Tuna, Xurban Collective.
Comments