Günümüzün en önemli sorunları arasında yer alan göç ve sınır kavramlarını 2018 yılında hayata veda eden şarkıcı Rachid Taha ışığında ele aldık
Yazı: Mahsum Çiçek
İllüstrasyon: Andrew Rae (for New York Times)
“Sınır” kavramı coğrafi bir engel olarak genellikle seyahat özgürlüğü ve parayla ölçülen yığınlar için kullanılır. Öte yandan bu kavram aynı şekilde mülteci ve göçmenler için de önemlidir. Yerinden edilme dışsal bir zorlamayla ya da ekonomik yetersizliğin ideolojik bir aygıt gibi coğrafyayı çoraklaştıran, yaşanmaz kılan koşullar karşısında artık farklı yaşam alanı arama zorunluluğu olabilir. Neticede bu zoraki, hep dışsal sebeplere bağlanmıştır ve isteyerek farklı bir coğrafyaya yerleşmek “ekonomik özgürlük” adı altında nitelendirilmiştir. Ulus devlet algısı sınırları ekonomik bir yaptırım olarak öncelikle yığınlara dayatır ve bir yerde sadece sermayenin yer değişikliğine izin verir. Sınırlandırılan ve bu sınırlandırmaya göre yaşamını sürdürmesi gereken yığının zoraki yolculuğu bir sınır aşma pratiği olarak görülebilir mi?
Yığına biçilen coğrafi sınırlama ve tikel bir varlığa dönüşmeme ön koşulu, yerinden edilme ile farklı bir kimliğe kavuşur. Bu kimlik dışlanan, barınması ancak başkaları tarafından kabul edilen ve dahil olamadığı bu yeni coğrafi sınırlamanın ötekisi olur. Yabancısı olduğu bu yığının ötekisi olmak aynı zamanda toplumsal aşağılanmanın sistemleştiği bir alana dahil olmak anlamına gelir. Bireysel olanın sınır aşmayla sona erdiği ve bir kavrama, bir prosedüre veya bir tür ikinci sınıf vatandaş bile olamama hali içinde yorucu bir kendini ispata dönüşür. Bu bakış açısının arkasındaki anlayışı, Fransız filozof Gilles Deleuze ve Félix Guattari, Georges Bataille’ın formülüne göre, “doğmakta olan İslam askeri bir kuruma indirgenmiş olan bir toplumdur” bu Batı’nın İslam’a karşı duyduğu antipatiyi doğrulamak için kullandığı taktiktir.” diye yorumlar. Deleuze ve Guattari'nin Göçebe Bilimi İncelemesi Savaş Makinası kitabı, her ne kadar göçmen ile göçebeyi birbirinden ayırıyor olsa da göçebelerin müziğinden, danslarından, şenliklerinden, kutlamalarından ve gündelik yaşadıklarından neredeyse hiç bahsetmez. Göçebeliği, sürekli kaygan zeminler üzerinden bir “kapma hareketine” indirger. Gerçekte neler yaşandığı, göçebelerin de normal ve seküler olmak ya da bireysel bir yaşam yaşamak gibi bir seçeneklerinin olduğu ihtimali görmezden gelinir.
Afrika, her ne kadar belirli bir siyasal akımın etkisi altında değişmemiş olsa da yaşadığı toplumsal sömürü üzerinden bir benzeşim yoluna gitti. Seküler ama Avrupalı olmayan bu kişiler kültürel bir benzeşime giderek, Avrupalı gibi giyin merek hatta biraz da abartarak dikkat çekmeye, argolu konuşarak ya da aşırı entelektüel faaliyetlerde bulunarak uyum sağlamaya yöneldiler. Cezayir asıllı, Rachid Taha, on yaşında ailesiyle Fransa’ya göç etmiş ve Lyon’da göçmenlerin yoğun yaşadığı bir ortamda büyümüş. Müzik kariyeri 1981 yılında iki arkadaşıyla kurduğu Carte de Séjour (oturma izni) müzik gurubuyla başlamış. Gurubun 1989 yılında dağılmasıyla birlikte Rachid Taha tek başına kariyerine devam etmiş. Kendisi gibi Berberi ve aynı zamanda mülteci olan Dahmane El Harrachi’nin yazdığı Ya Rayah (yolcu) parçası onu tüm dünyaya tanıttı. Popülerlik Taha için, aynı zamanda medyatiklik, görünürlük ve bir yeniden kabul edilme imkânı sağladı. Popüler kültür, onaylanma aracılığıyla yaygınlaşması ve yeniden tanımlanmasıyla bir tür hak arama alanına dönüştü. Yetenek, bağımsız bir tutum olarak bireyi simgesel bir kahramana dönüştürür. Popülerlik Roma geleneklerinin devamı gibi işçiler ve sanatçılar ancak kendilerini kabul ettirdiklerinde daha doğrusu kalabalıkların takdirini kazanan gladyatörler gibi ancak kendilerini ispat ettiklerinde isimlerinden bahsettirebilir. Aksi halde fiziksel olarak yaşam alanı bulamayan, yurttaşlık hakları olamayan köle, savaş esiri ya da azılı suçlu mertebesindedir.
Müziğin her şeyi değiştirdiği bir dönemden geçiliyordu. Değişim her zaman büyük cümlelere ihtiyaç duymuyordu. Barra Barra ve Voilà Voilà batının normatif yasaları olarak lanse edilen evrensellik alay eder ve farklı beraberlik yolları arar. Rachid Taha bir tür helenistik geleneğin devamı olarak Avrupa’ya yerleşen eleştirel bir tutumdur. Ama bu sefer “kadim olan bir kültürün atığı” ile değil de herkesin ceketini çıkarıp modern Mağrip müziğine kulak verdiği, duygulandığı, taşkınlaştığı bir şölene davetle eleştirisini yapar.
Reddedilemeyecek bu şölen, bir tür kendinden geçme ya da kimlikleri aşma pratiğine dönüşür. Rachid Taha çalınan yerde tüm politik kimlikler bir kenara bırakılır. Kimlikler üstü bir tutum olarak müzik bireysel hak ve özgürlükleri elde etme dinamikleri arasına yerleşir. 12 Eylül 2018 hayatını kaybeden Rachid Taha farklı bir Arap baharı rüzgârı estirmiştir.
Kommentarer