top of page

İhsan Oturmak’ın manzaraları: Kültürel ve politik arızalar 

İhsan Oturmak'ın beş yıl aradan sonra izleyiciyle buluşan Çift Başlı isimli sergisi Öktem Aykut'ta 30 Mart'a kadar devam ediyor. Sergiyle birlikte sanatçının tarif ettiği manzarayı ve manzaranın çıkmazlarını ele alıyoruz


Yazı: Ahmet Ergenç


İhsan Oturmak, Yükleyici Kepçe, 2023, Tuval üzerine yağlı boya


İhsan Oturmak, her şeyden önce, çarpışmaların ve çatışmaların sanatçısıdır. Bir "olağanüstü hâl" hissi içinde cereyan eden kültürel, politik ve gündelik çarpışma ve çatışmalar. Buna biraz da "sıkışmalar"ı eklemek lazım: Sıkışmış, tökezlemiş, arızalı bir (kültürel-politik) sistem vardır işlerinde. Yıllar önce Mardin Bienali’nde bir çıkmaz sokağın sonuna park ettiği beyaz arabanın (tabii ki, beyaz Toros, 90’lar, faili meçhuller, 90’larda yetişkin olmak) yarattığı o tıkanıklık, sıkışma ve olağanüstü hâl hissi, aslında Oturmak’ın estetik ve politik projesini büyük ölçüde özetliyordu. Açıktan söyleyelim: O sokak bir kültürel ve politik çıkmaz sokaktır aynı zamanda. O manzara da bir "maraz" ya da arızanın ifadesidir. Bir "arıza" (sistem arızası, kültürel arıza, siyasi arıza) kayıtçısıdır İhsan Oturmak aynı zamanda. Kayıt alanı olarak da gündelik hayat manzalarını, araçları, inşaatları, ambulansları, iktidar araçlarınu, eski evleri, yıkık dökük binaları ve çocukluk sahnelerini kullanır. 


İhsan Oturmak, Otonom Taksi, 2024, Araba yerleştirmesi, 394x144x137 cm


Son sergisi İki Başlı’da bütün bu imza hareketleri görmek mümkün. İki başlı, paradoksal, açmaz, çözülmez, açıklanmaz ama varlığı da inkâr edilemez politik ve kültürel durumların imgeleri, işaretleri ve manzaraları. Sergiye her zamanki gibi araçlar ve aygıtlar hakim: İki yöne birden gitmek isteyen bir ambulans mesela, ya da iki başlı bir hafriyat aracı. Ya da serginin orta yerinde, bilinmeyen ve şakacı bir alandan düşmüş gibi görünen o çift-başlı, hiçbir yere gitmeyen taksi, Otonom Taksi. Burada "otonom"un normalde taşıması gereken o özgürlük ve hareket hissine ters bir şey var. Bir tıkanma, bir sıkışma, bir arada kalma, bir gidememe hâli. 

"Oturmak’ın 'insan manzaraları'nda alttan alta akan bir huzursuzluk ya da unheimlich bir his var: Biraz uğursuz, tam adı konulamayan bir şeyler. Belki de adı konulamayan bir ülke ya da adı söylenemeyen bir şehir gibi."  

Evrim Altuğ yazdığı kıvamlı yazıda bu hâli “iki uçlu imge-durum bozukluğu” diye tanımlamış. Şöyle genişletebilirim bu yerinde tanımı: İki uçlu politik-durum bozukluğu. Ya da "politik aporia" ya da "kültürel açmaz." İhsan Oturmak bu açmazları öyle bir maharetle gösteriyor ve betimliyor ki, bir süre sonra bu açmazlardan yakınmak yerine, her yerde bu açmazları aramaya ve görmeye ve gördüğü için de, gizli bir haz almaya başlıyor insan. İhsan Oturmak resimlerine uzun süre baktıktan sonra sıkışık bir trafik manzarası size süper sinir bozucu olmasının yanı sıra acayip anlamlarla dolu bir metaforik bir manzara gibi de gelebilir. Aslında, evet, Oturmak’ın görsel anlatılarındaki sırlardan biri bu olabilir: Reel manzarayı bir metafor olarak kullanmak. Politik ya da kültürel bir metafor üretmek yerine, gündelik hayattaki bir reel durumu politik ya da kültürel bir metafor olarak kullanmak.


İhsan Oturmak, Two-Headed/Çift Başlı, Öktem Aykut, 2024, sergi görüntüsü


Sergideki işlerden bahsederken, sürekli "politik" ve "kültürel" laflarını kullandığımı fark etmişsinizdir, rastlantı ya da tevekkeli değil: Bence sonra derece siyasi bir bakışa sahip olan Oturmak’ın hassas olduğu bir konu da bu: Politika ve kültür ya da kültürel ürünler arasındaki hem ince hem de kalın çizgiyi görüp göstermesi.  


Bu kültürel-politik durum için Oturmak’ın kullandığı hâllerden ya da durumlardan biri de "insan manzaraları"nı resmetmesi. Bir grup insan, ortak bir şey yapıyordur. Bir çukura bakıyordur, namaz kılıyordur, inşaat izliyordur ya da televizyon izliyordur. Bu resimlerde hem çok minimal, saf, hem de anlamlarla yüklü, daha "sinsi" bir şey var. Mesela bu sergide, televizyonun başına toplanmış ekrana bakan onlarca çocuğu gösteren Senkron Kayması adlı işte olduğu gibi. Ya da daha önceki işlerinden insanların saf tuttuğu resimleri hatırlayalım: Bu toplanmalar, yan yana duruşlar anlamsız gibi görünen bir "toplumsal" durumun anlamlarla ve hafıza kırıntılarıyla dolu olabileceğini hissettiriyor. Oturmak, bu toplumsal manzaraları bir sosyal natürmort gibi kullanıyor, desem yeridir. Hikâyelerle dolu bir "donmuş an." Bu görsel hikâyelerin, son zamanlarda birçok kitabın kapağında yer alması da rastlantı değil sanırım. Şunu da söylemek lazım: Oturmak’ın "insan manzaraları"nda alttan alta akan bir huzursuzluk ya da unheimlich bir his var: Biraz uğursuz, tam adı konulamayan bir şeyler. Belki de adı konulamayan bir ülke ya da adı söylenemeyen bir şehir gibi.  


İhsan Oturmak, Senkron Kayması, 2023, Tuval üzerine yağlı boya 190 x 300 cm


Oturmak’ın işlerinde bir başka "estetik gerilim" de bir "kaza" anı hissidir. Bir kaza olmuştur, kaza olmak üzeredir, bir çarpışma yaşanmıştır, ya da yaşanmak üzeredir. Bu sergide de bunu bir sıkışmış trafik görüntüsü olarak görüyoruz: Dörtyol adlı resimde trafiğin sıkıştığı bir dörtyol resmediliyor. Ama burada sadece trafik sıkışmıyor, bu sıkışmış görüntü olası bir müstakbel kazaya da işaret ediyor. Bu ve benzer işler bir kaza yeri ya da olay yeri aciliyeti taşıyorlar: Bir politik kaza mahalli. Sergide bu "kaza yeri" hissini uç noktaya taşıyan Patinaj adlı bir video var. Bir resmi araç, siyah bir makam aracı (belki de "devletin ideolojik aygıtı") çamura saplanmış, patinaj yapmakta, patinaj yaptıkça da çamurla kaplanmaktadır. 


İhsan Oturmak, Patinaj, 2022, Video yerleştirmesi, 3'28'', 3+1 edisyon


Bütün bunlar, aksayan kamusal araçlar, toplu insan manzaraları, kamusal durumlar, sıkışmış caddeler ve afallamış insan kalabalıkları bize şunu bir daha gösteriyor: Hemen her şey "toplumsaldır" Oturmak’ın eserlerinde. Tek başına duran insan görmezsiniz mesela. Bu sergide de İstif adlı videoda bir evin odalarına grup halinde giren insanlar görüyoruz. Bir sığınak da olabilir bu ev, baskına uğramış bi ev de olabilir ama şurası kesin: Ortada bir "insan fazlalılığı" vardır ve bu fazlalık, bu aşırılık o görüntülere unheimlich bir his verir. Evet, Oturmak’ta toplumsal manzaralar tekin değildir, tekinsiz bir sosyoloji vardır. Ama sosyolojinin başrolde olması iyi haberdir: En azından Hegel’den bu yana biliyoruz ki insan, diyalektik ve toplumsal bir varlıktır, sosyal bir inşadır, sadece ontolojik değildir. Bunu gösterdiği için bile önemlidir Oturmak’ın resimleri. 

Türkiye denilen bu garip ülkede bir politik ve kültürel şiddetlerin kaydını tutarken, bu inşa halini göstermesi, Zizek’in "sistemik şiddet" dediği şeye de işaret etmesini mümkün kılıyor Oturmak’ın. Yıllar önce Depo’da açtığı Üç Kusurlu İşlem adlı sergide de bir sistem ve şiddet anatomisi çıkarmıştı kendisi. 


İhsan Oturmak, İstif, Video yerleştirmesi, 2023


Bugünlerde Filistin’de, Ukrayna’da, Sudan’da ve başka yerlerde savaş ve saldırı açıktan devam ederken, siyasi şiddet sözel olmaktan çıkıp bayağı fiziksel bir şiddete dönüşmüşken, siyasi yapılar ve sistemler üzerine düşündüren böyle sergi, kitap ve filmlerin daha da önem kazandığını düşünüyorum. Günümüzün avangardı bu olabilir belki: Kültürel ve politik çıkmazları göstermek, tıkanmış noktalara işaret etmek. Ve olası bir siyasi felâketten önce felâket ihtimali üzerine düşündürtmek. 


bottom of page