“özgürlük yürümekse,
açılmamış, belirsiz
yollarda yürümektir.”
Oruç Aruoba[1]
Genç kuşak heykel sanatçılarından Evren Erol (İstanbul, 1977) 1998 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Serigrafi Bölümü’nden, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun oldu. Evren’in 2010’lardan itibaren semi-figüratif formları bir araya getirerek oluşturduğu çalışmalarında insan-insan ilişkileri üzerine yoğunlaştığı görülür. 2012’den itibaren arkası arkasına açtığı kişisel sergileriyle hem kendine özgü bir form dünyası geliştiren, hem de seçmiş olduğu ahşap malzemesini farklı görsel deneylerin odağına yerleştiren Evren heykellerinde, yerleştirmelerinde, desenlerinde bütüncül bir bakış açısıyla bireyin iç dünyasını büyüteç altına alır. Onun bireye, insana bakış açısında doğada yaptığı gözlemlerin yanı sıra kendi tecrübeleriyle şekillenen “sosyal sorumluluk” bilinci işlerinin arka planını oluşturur.[2]
Çalışmalarını 2020’den itibaren Bodrum’da sürdüren Evren’in geçen yıl Gümüşlük Akademisi’nde açtığı ikinci atölyesi onun sanatsal gelişiminde önemli bir dönüşüm noktasına işaret eder. Bir avuç idealist aydının kendi çabalarıyla özgür, bağımsız bir yaşama, üretme alanı olarak kurgulanan Gümüşlük Akademisi “tanımsız” kalmayı başarmış bir inisiyatiftir. Ülke, dünya tarihinin en karanlık günlerinde bile sanatçı dayanışmasının kalelerinden biri olarak Latife Tekin’den İlhan Berk’e, Memet Fuat’tan Selma Gürbüz’e birçok yaratıcının izleri taşıyan bu akademiyi desteklemek için Evren’in üretmiş olduğu edisyon-heykel Yürümek adını taşıyor. Çalışmalarını bir süre Gümüşlük Akademisi’nde Meşe Fısıltıları’yla[3] sürdüren Oruç Aruoba’nın Yürüme kitabına göndermeler yapan bu çalışma, sanatçının kendi sınırlarını zorladığı bir dönemin tanıklığını üstleniyor.
Ülke, dünya tarihinin en karanlık günlerinde bile sanatçı dayanışmasının kalelerinden biri olarak Latife Tekin’den İlhan Berk’e, Memet Fuat’tan Selma Gürbüz’e birçok yaratıcının izleri taşıyan bu akademiyi desteklemek için Evren’in üretmiş olduğu edisyon-heykel Yürümek adını taşıyor.
Evren, heykelinde iki ayağının üzerinde hareket etmeye çalışan bir figürü yorumlarken hiç kuşkusuz ülkemizin güncel politik iklimiyle yüzleşiyor. Soyut, somut formları gövdesel karşıtlıklarla bir araya getiren bu çalışma imgesel olarak “ayakta kalma” temasını gündeme getirirken izleyicilere açık bir teklif getirdiği için ayrı, aykırı bir ses tonuna sahip: “Özgür yürü!" Yirmi yıldan beri üretimi, katılımcı projeleriyle sanatçılar arasındaki dayanışma geleneğine sahip çıkan Evren Gümüşlük Akademisi’nin ruhundaki espriyi formlara dönüştüren bu çalışmasıyla adeta “olgunluk döneminin” kapılarını aralıyor. Yürümek heykelinin diğer önemli açılımıysa, sanatsal üretimin özündeki “ego” sorunlarıyla boğuşan birçok sanatçının yolunun geçtiği Akademi tepelerinde farklı patikalara yönelen cesaretidir. Evren yeni varoluş yollarına yönelen cesur bireyleri temsil eden heykelinde “etik duruşun” sembolü olabilecek bir görsellik geliştirerek, gören gözler için, dayanışmanın en etkin sanatsal mücadele formlarından biri olduğunun da altını çiziyor.
Commenti