Güney Afrikalı sanatçı Jake Michael Singer’ın Bennu Stasis: Aydınlıkta Yeniden Buluşacağız başlıklı yerleştirmesi 30 Kasım’a kadar Tarihi Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nda izleyiciyle buluşuyor. Sergiyle birlikte, Bennu kuşunun dille ve tarihle kurduğu ilişkinin şiirsel dünyasına uzanıyoruz
Yazı: Bihter Sabanoğlu
Jake Michael Singer, Bennu Stasis: Aydınlıkta Yeniden Buluşacağız, Küçük Mustafa Paşa Hamamı
Hiyeroglif duygusal bir yazı sistemidir. Doğanın insana hissettirdiklerinden doğmuştur. Ex nihilodur yani yoktan var olmuştur. Mısırlıdır; yaratıcıları Mısır’a özgü hayvanlardan, bitkilerden esinlenir, sazları, kuşları, böcekleri harflere, hecelere dönüştürür. Onlara kutsal olana dair tüm korkularını, yaşama dair tüm arzularını yükler. Ağızdan çıkan her sesin doğada yaşayan bir varlıkla, onun bir uzvuyla, bir görünümüyle karşılanması belki de doğayla insan arasındaki en köklü, en şiirsel bağı kurar.
Jake Michael Singer’in Küçük Mustafa Paşa Hamamı’ndaki sergisinin merkeze aldığı Bennu kuşu da Mısır imgeleminin şiirsel yaratılarından biridir. Temsil ettiği kavramın özünü anlamak için eski Mısır inancına göre insanın hangi bileşenlerden oluştuğuna kısaca değinmek gerekir. Tek tanrılı dinlerin temel aldığı beden-ruh ikiliği Eski Mısır’da yerini neredeyse bir düzine öğeden oluşan bir varoluş tahayyülüne bırakır. İnsanın ismi, gölgesi, mumyalanan bedeni, kalbi kadar, onunla aynı anda doğan yaşam enerjisi “ka” ve genellikle ruh olarak çevrilen ama insanın geçireceği dönüşümlerden, reenkarnasyonundan sorumlu, ona ahiret ve fiziksel dünya arasında geçiş ve diyalog gücü veren ruhani güç “ba” da insanın hem dünyadaki hem ahiretteki varlığını meydana getirir. İşte Singer’in Bennu kuşu, evrenin yaratıcı tanrısı Ra’nın “ba”sı, yani bir nevi ruhu addedilir. Bennu kimi kaynaklarda da Atum’un bir görünümüdür; dünya, zaman kavramından azade bir kaostan ibaretken bağırışıyla zamanı yaratmıştır. Ölümden sonra hayata dönüşle, Nil nehrinin yükselişi ve bereketiyle, güneşle özdeşleştirilir. Beş yüz yılda bir ölüp küllerinden dirilmesi, kendi kendini doğurması Zümrüdüanka kuşunun atası olduğunu düşündürür. On beşinci yüzyıldan kalma bir hamamın içine olanca görkemleriyle “doğan” Singer’ın Bennu heykelleri, paslanmaz çelikten örülü gövdeleriyle binlerce yıllık geçmişin ağırlığını taşır gibi görünür.
Jake Michael Singer, Bennu Stasis: Aydınlıkta Yeniden Buluşacağız, Küçük Mustafa Paşa Hamamı
Bennu’nun ağzından çıkan haykırışı ile yarattığı zaman, onu, artık işlevini yitirmiş, terk edilmiş, ıssız, sessiz bir Osmanlı hamamına taşımıştır. Bennu’nun balıkçıl kuşu tarafından temsil edilen adı hiyeroglif yazı sisteminde parlamak fiiliyle ilişkilidir¹; Singer’in kullandığı demirci sınıfı paslanmaz çelik çubuğun ışıltısı bu ilişkiyi doğrular. Bu çelikten kuşların ağzından çıkamayan ötüşler, hamamın kubbelerinin etrafında dolanan Ayakapı mahallesinin kuşları tarafından tamamlanınca alaşım ile organik birbirine karışır. Singer, kuşlarında noksan bulunan organikliği hamam odalarının çeşitli yerlerine Mısır coğrafyasının en yaygın öğelerinden biri ve aynı zamanda birer hiyeroglif karakteri olan sazları yerleştirerek elde eder. Bennu kuşunun ve sazlarının çağrıştırdığı dilsel düzlem böylece coğrafi düzlem ile birleşir.
Jake Michael Singer, Bennu Stasis: Aydınlıkta Yeniden Buluşacağız, Küçük Mustafa Paşa Hamamı
Bu şarkısız, statik kuşlar özgürlüğü, umudu simgelemekten oldukça uzaktır. Özellikle Singer’in son odada yarattığı, biri hareket halinde dokuzu statik on kuştan oluşan üç boyutlu kompozisyon sadece ölümü değil, idamı, linçi, avlanmış hayvan cesetlerinin acımasızca sergilenişini anımsatan ve kanımca vicdanı oldukça rahatsız eden bir görüntüdür. Abel Meeropol’ün ırkçılık karşısında simge haline gelen Strange Fruit şiirini akla getirir.² Orada Amerika’nın güneyindeki kavak ağaçlarında sallanan “tuhaf meyve”, yani türlü iftiralarla linçlenmiş, dallara asılmış siyahların bedenleri burada bir “doğu” hamamın kubbesinden baş aşağı biçimde sarkıtılmış ölü kuşlara dönüşür. İzleyici adeta bir kamusal idam sahnesine tanıklık etmektedir; ortada salınan, hareket halindeki tek kuşun taburesi altından yeni tekmelenmiş gibi görünür. Sanki arkadaşları çoktan can vermiş, o ise momentumun etkisiyle hâlâ kendi ekseninde dönmektedir. Singer’in Güney Afrika kökenleri, yıllarca büyük acılara sebebiyet vermiş apartheid rejimini akla getirir; sanatçının yarattığı kuşlar, tarihi insan kadar eski bir ayrımcılığın kurbanları olarak zamanda salınmaya devam eder. Şiirde cesetlerin pörtlemiş gözleri ve çarpılmış ağızları güneyin pastoral güzelliğinin bir parçası haline gelirken burada boyunlarından, ayaklarından asılmış cansız kuşların iğneli kanatları doğunun bu zarif mimari öğesiyle bütünleşir. Kuşların asılı bulunduğu on beş metre yüksekliğindeki kubbenin kadın hamamı bölümünde olması da bu kansız ama vahşi sahneye kadına dair bir esaret veya kurban edilme anlatısı ekleyebilir.
Jake Michael Singer, Bennu Stasis: Aydınlıkta Yeniden Buluşacağız, Küçük Mustafa Paşa Hamamı
Tavandan sarkan kuş bedenleri Güney Afrika’nın başka bir yaygın pratiğini ve Hollanda resim sanatının o pek şaşalı akımını akla getirir; avcılık ve av natürmortları. Hollandalıların sömürge haline getirdikleri Güney Afrika topraklarında doğal yaşamın keyfi ve kayıtsız biçimde yağmalanmasını başlatması ve kendilerine kısa sürede İngilizlerin katılması ülkeyi sömürgecinin av cennetine döndürür. Zaten Hollandalı ressamlar av güzellemelerine daha on yedinci yüzyılda, bu “sporu” insanın en görkemli zaferi olarak resmeden avcılık natürmortları aracılığıyla başlamıştır. Çok sayıda göçmen kuşun uğradığı Hollanda toprakları onların geçici yuvası değil mezarı haline gelir. Ülkenin tüm erkekleri insanın doğaya üstünlüğünü kabul ettirme uğruna hayvan öldürmek için sıraya girer ama bu onur genellikle aristokratlara bahşedilir çünkü av izinleri aristokrasiyle sınırlıdır. Onlara ölesiye öykünen burjuvalar ise bu ruhani eziyetten kurtuluşu evlerini ölü hayvanların bacaklarından asılarak sergilendiği dev natürmortlarla süslemekte bulur. Biltius³, Geedts⁴ gibi ressamların da örnekler verdiği bu türün en bilinen örneği Jan Weenix’in elinden çıkma Ölü Kuğu ve Tavus kuşu tablosudur.⁵ Zenginliği resmin arka planında seçilen şatonun bahçesiyle tescillenen aristokrat, ya da onu taklit eden burjuva, ağız sulandırıcı meyvelerin üzerine fırlatılmış, bacağından asılı kuşun cesedi aracılığıyla öldürme lisansının sınırsızlığını izleyicinin gözüne sokarak böbürlenir. Hayvanın etini yemek gibi bir gayesi yoktur; yalnızca av kuşlarının bu en itibarlısını öldürme keyfinin ona bahşedilmiş olduğunu herkese teşhir etmek ister. Kuşun üzerinde klasik temalar içeren antik bir vazo onu ezerek yükselir; insan medeniyeti doğaya çoktan diz çöktürmüştür. Doğadaki canlılar ya insana faydaları oranında ya da insanın sanatsal yaratılarının bir öğesi oldukları takdirde değerlidir; örneğin bir vazoyu süslemelerinde sakınca yoktur. Bennu Statis’te bu öldürme lisansının sınırsızlığına zamansızlık da eklenir. Serginin tavandan sarkan Bennu’su da Mısır kuşlarının belki de en itibarlısıdır. Weenix’in kullandığı, ışık ve gölge oyunlarıyla arka planı karartarak tüm dikkati ölü hayvanın üzerine çekme tekniği, Singer’ın kuşlarının oluşturduğu kompozisyonda da gözlemlenebilir; arka planda hamamın monoton dekoru eriyip giderken, ölü mitolojik kuşların çelik gövdeleri ışıltılarıyla odayı doldurur. Şatonun bahçesi ise burada hamama dönüşür; kuğu cesedinin zenginin medeniyet bahçesini süslemesi gibi, Singer’in çelik halatlarla tavana asılmış kuşları, Osmanlıların medeniyet göstergelerinden birinin içinde, ebediyete salınır.
Jake Michael Singer, Bennu Stasis: Aydınlıkta Yeniden Buluşacağız, Küçük Mustafa Paşa Hamamı
İçindeki kuş karakterlerinin fazlalığından ötürü Arapların Kuş Alfabesi adını taktığı hiyerogliflerin içinden bir Osmanlı hamamının soğuk zeminine fırlayan Bennu, burada bir tahnitçinin elinden çıkmışa benzeyen doldurulmuş bedeniyle bir durup bir dönerken akla yeni bir şiir getirir: “Doğu'nun kubbelerinde tuhaf bir meyve yetişir. Kanatları çelik. Ayakları çelik. Gri bedenler doğunun melteminde salınır. Hamam kubbelerinden tuhaf bir meyve sarkar…”
コメント