top of page

“Davetkâr estetik ve rahatsız edici içerik”

Yazarın fotoğrafı: UnlimitedUnlimited

Farklı teknikleri eşzamanlı olarak kullanarak müdahale edilmiş fotoğraftan video yerleştirmelerine dek birçok alanda deneysel işler üreten sanatçı Sencer Vardarman ile Finlandiya’daki son kişisel sergisi hakkında konuştuk


Söyleşi: Necmi Sönmez


Sencer Vardarman, Mexico Cananea mine 11, 76 x 85 cm



Çalışmalarını Berlin ve İstanbul’da sürdüren Sencer Vardarman farklı teknikleri eşzamanlı olarak kullanarak, müdahale edilmiş fotoğraftan video yerleştirmelerine dek bir çok alanda deneylere girmekten hoşlanır. Onun çalışmalarında kendisini ilk bakışta ortaya çıkarmayan, geride durmayı tercih eden bir “tanıklık süreci” ön plana çıkar. Sencer’le yıllara yayılan bir diyaloğumuz var. Buradan yola çıkarak Finlandiya’daki son kişisel sergisi hakkında yazılı bir konuşma yaptık.


Turku City Museum’da küratörlüğünü Ece Pazarbaşı’nın üstlendiği Under the Mother Earth's Skin isimli kişisel serginin araştırma bazlı bir sürece yayıldığı görülüyor. Doğaya, yakın çevresinde yaşayan insanlara kalıcı zararlar veren açık maden ocakları hakkında çalışmaya nasıl karar verdin?

Çevre sorunları benim üzerinde çalıştığım konulardan biri. Sergilenen Wounded Ground II işlerinde pek çok çalışmamda kullandığım davetkâr estetik ve rahatsız edici içeriği bir arada kullandım. Hava fotoğrafları ile çalışmak fikri ise günlük hayatımızın artık ayrılmaz bir parçası olan navigasyon sistemlerinden geliyor. Ve korkunç bir hızla tükettiğimiz cep telefonlarının nadir madenlere problemli bağımlılığından. Madencilik, içinde yaşadığımız sistemin temellerinden biri. Madencilik olmasa “hiç bir şey” yapamazdık. Ve sistemin temeli korkunç bir çevre katliamı üzerine kurulu. Sadece doğaya değil doğrudan çevresinde yaşayan insanlara da tehdit oluşturuyor pek çok maden. Onlara karşı direnenler de devletlerin ya da maden sahiplerinin baskısı ile karşılaşıyor.


Bu durumda çalışmanın ilk hedeflerinden birinin de konu hakkında toplumsal bir duyarlılık oluşmak olduğu söylenebilir mi?

Madenciliğin zararlarının farkında olan ve tepki gösterenler genelde doğrudan onun zararlı etkilerine maruz kalan insanlar. Toplumun geniş kitleleri sorunların ya farkında değil ya öneminin bilincinde değil ya da -daha kötüsü- önemsemiyor. Madenlerin doğaya iki farklı biçimde zarar verdiğini düşünüyorum. Öncelikle madenler bulundukları yerdeki doğal yaşam alanını yok ediyorlar. Ayrıca madenler bulundukları alanın da sınırlarını aşan zehirli madde yayılımı yapıyor ve çevrelerinde -genellikle sınırlı miktarda- mevcut olan su gibi doğal kaynakları tüketiyor ya da kirletiyorlar. Wounded Ground projeleri açık madenlerin bulunduğu noktada yarattığı tahribata dikkat çekiyor.



Solda: Sencer Vardarman, TURKEY-41.15 07, 80 x 54 cm

Sağda: Sencer Vardarman, Papua Neu Ginea-Ok Tedi copper mine, 120 x 106 cm



Finlandiya’daki bu ilk kişisel serginin hazırlanış evreleri hakkında bilgi verir misin?

Çalışma üç aşamalı oldu. Veri araştırması, görsel “hammadde” araştırması ve görsel uygulama.


Veri araştırması madenciliğin doğada bıraktığı izleri anlamak, bu izleri sınıflandırmak, ilgili terminolojiyi öğrenmek, okuma malzemesi kaynakları bulmak gibi çalışmaları kapsıyor. Sanatçı olarak bir araştırmaya başlarken yabancı olduğunuz bir konuda bir bilgi denizinin karşısında duruyorsunuz. Konusunda yıllarca çalışmış bir bilim insanı değilsiniz. Ama bilim insanlarına göre hızlı çalışmanızı sağlayan avantajlarınız var. Örneğin, topladığınız verilerin sonunda sizi götüreceği görsel sonuçları düşünüyorsunuz. Bilim insanları ise çok daha kesin bilgiler ürettikleri için kaynaklarını çok daha dikkatli seçmek zorundalar. Ben bir rapor yazmıyorum “resim” yapıyorum.


Görsel “hammadde” araştırması, seçtiğim hedef kategorilerde hava fotoğraflarını farklı kaynaklardan derleme süreciydi. Bu alanda ücretli ya da ücretsiz kullanıma açık çok sayıda kaynak mevcut.


Görsel uygulama aşamasında fotomontajlarda kullanılacak görseller önce yeterli çözünürlüğe ulaşacak şekilde birleştirilerek büyütüldü. Sergilediğim her bir görsel, yüzlerce küçük görselin birleşmesinden oluşuyor. Görsel uygulama aşamasında data boyutları o kadar büyüdü ki yeni bir bilgisayar almam gerekti. Kolaj aşamasından sonra renklendirme aşaması geldi. Bu aşamada fotoğrafların etkisini arttırmak için, boş görünen alanlara doku eklemek, ya da madenlerin çevresini ormanlarla kaplamak gibi müdahalelerim oldu.


Dünyanın farklı bölgelerindeki yirmi iki açık ocak madenini hangi kriterlerden yola çıkarak seçtin? Bu bölgeler hakkında ayrıntılı çalışmalar yapan dijital open source kaynaklarını seçerken hangi coğrafyalar özellikle ilgini çekti?

Araştırmam bütün dünya üzerine yayıldı. Bu yüzden araştırma aşaması bir buçuk yılı geçti. Ekolojik ihtilaflara (environmental conflict) ve çevre adaleti sorunlarına (environmental justice) yol açan madenler ve atık boşaltım alanları üzerine yoğunlaştım. Başlıca bilgi kaynaklarım Environmental Justice Organisations, Liabilities and Trade ve Environmental Justice Atlas siteleri oldu. Görselleri çok sayıda farklı siteden derleyip kolajladım ve renkleri de aşırı derecede manipüle ettim. Bu 22 madenin seçilmesi daha çok bu bölgelerin estetik özelliklerinden kaynaklanıyor.



Sencer Vardarman, Germany-Heinersbrueck-12, 286 x 160 cm



Serginin alt başlığı multichannel video installation (çok kanallı video yerleştirme). Eğer yanlış hatırlamıyorsam, bu sadece çok kanallı video tekniğini kullanarak gerçekleştirdiğin ilk kişisel sergin. Teknik üretim süreci ve fotoğraf-video arasında kurguladığın ilişkiler hakkında detaylı bilgi vermen mümkün mü?

Bu aslında ikinci çok kanallı video çalışmam, daha önce bir çalışma daha olmuştu. (Berlin NGBK'da iki kanallı yerleştirme olarak ve Berlin Bienali'nde online olarak sunulan Visual Archive of Gezi Park Protests). Fotoğraftan videoya geçişim aslında bir “yumuşak geçiş”. Çalışmalarım ürettiğim ya da derlediğim fotoğrafların slayt gösterileri. Bu şekilde fotoğrafları izleyiciye hangi sıra ile, hangi süre ile ve yanına hangi görseli koyarak izleyeceğini belirleyerek sunabiliyorum. Bilgi ya da veri tabanlı sanat genellikle konuya vakıf olan izleyiciyi daha kolay yakalar. Amacım izleyiciyi yakalayıp işi anlamasını, tartışmasını ve belirli bir süreyi bu ekranların önünde geçirmesini sağlamak. Ve her iki video çalışmasında da izleyici tepkilerine bakarak buna ulaşabildiğimi görüyorum. Bu anlamda video düzenlemeleri tek tek fotoğraf sergilemekten daha başarılı.


Görsel algının estetik açılımları çalışmalarında hep üzerinde durduğun noktalardan biri oldu. Bu diziye ait çalışmalarına tek tek bakıldığında sanki “resimsel soyutlama” olarak yorumlanabilecek bir görsellik ön plana çıkıyor gibi.

Çalışmalarımda sık sık kişisel olmayan estetik yaklaşımları adapte ediyorum. Örneğin silah endüstrisi ya da paranın tarihi ve işlevleri üzerine olan çalışmalarımda bilim insanlarının görsel malzemeyi kullanış biçimini kullandım. TV-Scapes serisi haber görsellerinin dilini kullanıyor. City minimalisim serileri adından da anlaşılabileceği gibi minimalist desenlerden oluşuyor. Wounded Ground serileri de benzer bir tavırla soyut resim diliyle üretildi.

Üretim süreci içinde araştırma, arşivleme-sınıflandırma süreçleri önemli rol oynuyor. Bilgiyi kendi önceliklerime göre yeniden düzenleyip, bilginin tanımladığı gerçekliği manipüle ediyorum vurguların yerini değiştiriyorum. İçinde yaşadığımız gerçekliğin tanımlanmasında bilimin, medyanın ve sanatın belirleyici rolüne, üzerimizde sahip oldukları iktidara şüphe ile bakıyorum. Medya, bilim ve sanata onların dilini kullanarak eleştiriler getiriyorum. Bu her bir projemin kendine özgü içeriği dışında bütün çalışmalarımda bulabileceğiniz arka planda süregiden bir özellik.


Wounded Ground görselleri belirlediğim hedef alanların görsel ve renk kompozisyonlarına müdahalelerle üretilmiş yarı resim yarı fotoğraf diyebileceğim çalışmalar. Öyle ki bir açık maden genellikle bir toz yığını gibi görünür ve hava fotoğrafında beyaz bir lekeden ibarettir. Sonuçta ortaya çıkan görseller başlangıçtakilerden o kadar farklı ki, hangi “ham görselden” hangi “son görseli” ürettiğimi eğer not almamışsam kendim de bulamıyorum.

Hem analog hem de dijital üretim tekniklerini eşzamanlı olarak kullandığını söylemek mümkün müdür? Biraz evvel “ham ile son görsel” arasında bir çok katman, ara çalışma süreçleri olduğunu belirttin. Bu süreçlerin somutlama ile soyutlama arasındandaki geçişlere de gönderme yaptıklarını düşünüyorum.

Tabi, yöntemin analog ya da dijital olması önemli değil. Benim için sonuç önemli. Ama terimin teknolojik anlamını düşünürsek artık dijital olmayan ne kaldı ki?



Solda: Sencer Vardarman, Turkey-Soma 29, 104 x 130 cm

Sağda: Sencer Vardarman, Turkey-Usak Ulubey-Kisladag Gold Mine 02, 63 x 68 cm



Çalışmalarının yoğunlaştığı alanlar politik, sosyal içerikleriyle her an patlamaya hazır bir bombayı andıran sorunlu konuları gündeme getirmesine rağmen, senin belgesel olanı aşarak daha kavramsal bir yaklaşım geliştirdiğinden söz etmemek mümkün mü? Dikkatli olarak bakıldığında ortaya çıktığı gibi hiçbir zaman öğretici, eğitici bir rol üstlenmeden eleştirini de görsel olguların arkasına çektiğini görüyoruz. Sanki izleyiciye fazla açıklama yapmadan, gördüğünün arkasına bak diyen bir tavır söz konusu burada?

Evet “eleştirinin görsel olguların arkasına gizlemek” güzel bir tanımlama oldu. İzleyicinin önüne bir “tasvir” koyup ondan kendi sonuçlarını çıkarmasını bekliyorum. Bu yöntemle kendi “doğru” mu empoze eden biri olmaktan çıkıyorum. İzleyici sunduğum çalışmadan yola çıkarak benim şahsen taraftarı olmadığım sonuçlara da ulaşabilir. Örneğin silah sanayisi üzerine gerçekleştirdiğim çalışma hem solcu aktivistlerin web sitelerinde, hem de silah tutkunlarının dergilerinde haber yapıldı.


Politik, sosyal ya da çevre sorunlarına yönelik çalışmalarda izleyici kitlesini “politik” duruşuna göre kabaca üç kategoride görüyorum: Konuyu tanıyan ve benim görüşümü paylaşan, konuyu tanıyan ve bana karşı görüşte olan ve konuya yabancı olan.


İlk iki kategori yani konuyu bir şekilde tanıyanlara, kendi görüşlerini destekleyen mesajlar verdiğinizde size katılırlar, karşıt mesaj verdiğinizde sizi reddederler. Onların fikirlerini değiştirmek zordur. Onlar benim çalışmalarımda kendi yansımalarını bulacaktır.


Konulara yabancı olan izleyiciler ise benim çalışmalarımda genellikle sürprizle karşılaşıyorlar. Mesela “konunun” ya da “sorunun” büyüklüğü ya da bir maden ocağının, bir orman yangınının ya da çığın uzun uzun seyredilebilecek bir estetikle sunulması karşısında bir “ilk şaşkınlık” yaşıyorlar. Onları azıcık konuyu araştırma yönünde harekete geçirmek için işlerin isimlerini ya da sergi mekanlarında sunulan bilgilendirici metinleri kullanıyorum.

Benim öncelikli amacım kararsız izleyiciyi etkilemek. Öğretici, eğitici bir rol üstlenmeye çalışıldığında ortaya çıkan çalışmaların genellikle sıkıcı bulunduğunu gözlüyorum. Bu yüzden böyle bir yöntem geliştirdim.


Halen hangi konular üzerine çalışıyorsun?

Halen, derin deniz madenciliği ve su altı alanların paylaşılması, iklim değişikliği nedeniyle tehdit altındaki hayvan türleri gibi yine çevre sorunları odaklı konular üzerine çalışıyorum.



Solda: Sencer Vardarman, Turkey-Soma 09, 125 x 78 cm

Sağda: Sencer Vardarman, Mexico-Cananea mine 24, 79 x 110 cm

Comments


All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page