top of page

Ahmet Öğüt’ün kişisel sergisi Dirimart'ta açılıyor


Dirimart, 1 Eylül’den itibaren Ahmet Öğüt’ün It can and has been başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının beş yıl aradan sonra İstanbul’da gerçekleşen büyük çaplı kişisel sergisi, gerçekliğine inanması güç bireysel hikâyelerin eşliğinde, izleyicilerin İstanbul’un yakın geçmişiyle ilintili kendi anılarını harekete geçirecek yerleştirmeleri bir araya getiriyor


Ahmet Öğüt, Kayıt Tarihi: Temmuz 1995 (No.1), 2021, Kâğıt üzerine baskı, kolaj, 21 x 29,7 cm


Ahmet Öğüt’ün sanat pratiği, her defasında yeni bir fikrin peşinden koşmaktansa, hayata dair uzun soluklu olanların yaratısına odaklanırken, işlerinin özü, gündelik hayatın sanat kanalıyla yeniden yorumlanması üzerinden şekilleniyor. Performans, desen, video, yerleştirme, mekânsal müdahale gibi mecralar kullanan sanatçının işleri bir yandan süregiden mücadelelerin altını çizerken, bir yandan da izleyiciyi zamana dair özgün kavrayışıyla buluşturuyor; böylelikle izleyici de günümüzün sorunlarını yeni bir perspektifle ele alma fırsatını yakalıyor. It can and has been sergisiyle bir kez daha toplumun yapısal çelişkilerini ele alan sanatçı, izleyicilerin de birer performansçıya dönüştüğü, İstanbulluların kolektif olarak deneyimlediği yakın tarihli olaylara dair hatıralarının tetiklendiği bir karşılaşma sahnesi kuruyor.


Ahmet Öğüt, Muhtemelen Özüretilmiş Posta Sanatı Arşivi (No.2), 2019, Zarf üzerine sanatçının mail art jestlerini tekrarladığı ettiği müdahale, pul, çeşitli sanatçıların mail art örneklerinden alınan notlar

It can and has been, ziyaretçilerin aşina olduğu sergilerden farklı bir deneyim sunuyor: Başlarına bazı şaşırtıcı şeyler geleceği konusunda bilgilendirilen izleyiciler, rızaları alındıktan sonra serginin aktif bir katılımcısına dönüşerek içeri girerler. Girişte onları şehirlerarası bir otobüs karşılar. Türkiye’nin bir ucundan diğerine yirmi dört saati aşan yolculuklar yapmış bu büyük otobüs, içerisinde beklenmedik bir kurguyla ziyaretçileri karşılar: Onları mesafenin katedilmediği bir yolculuğa davet eder. Daha sonra katılımcılar, normal akışın aksine iç mekânı terk edip bahçe girişinden sergiye ikinci kez girmeye yönlendirilirler. Galerinin heykel bahçesine yerleştirilmiş olan Kurumları İşgal Eden Canlılar serisinden heykeller, insanların ötekini dışlamak için ürettiği sayısız mimari yapıya karşın, canlıların ve kültür mekânlarının eşzamanlı var olma yollarına gönderme yapar. Sergiye arka kapıdan yapılan ikinci girişte izleyiciyi iki alıntı karşılar: “Bu bayrağı renkli görmenin tek yolu yakmak ve resim yapardı aslında iyiydi de…” İlki kavramsal sanatın Hollanda’daki öncülerinden Marinus Boezem’e saygı niteliğinde üretilmiş bir bayraktır. Bu işte, normalde renklerle nitelenen bayrak fikri tersine çevrilerek, ortaya bir renk çıktığı anda kendisini imha edecek şekilde düzenlenen bir bayrak vardır. İkincisiyse İnternet ortamında Ahmet Öğüt hakkında takma isimle yazılmış bir yorumun, Türkiye’de sanat üretenlere yönelik beklentinin dışavurumu olan bir kıssanın neonla yazılmış halidir.


Daha sonra sanatçının dört farklı serisini bir araya getiren bir odaya girilir. Fantezilerdeki Fantastik Fiziksel Dünya, dünyanın farklı yerlerinde vuku bulan, gerçekdışı görünen bazı ironik olayların görselleştirildiği desenlerden oluşur. Olay örgüsünün kısa bir açıklamayla verildiği, ülke sınırlarının geçilmesi prosedürlerinin çevresinden dolaşma hikâyeleriyle, farklı coğrafyaların birbirleriyle bağlantı kurdukları bir düzleme geçildiğine tanıklık ederiz. Postadan devşirme malzemelerle oluşturulmuş Muhtemelen Özüretilmiş Posta Sanatı Arşivi işleri, sanatçının Türkiye, Malta ve Malezya’dan topladığı zarf ve pullardan oluşur. Genesis Breyer P-Orridge, Lee Lozano, Mierle Laderman Ukeles, On Kawara, Anna Banana, Luc Fierens, Hans Ruedi Fricker’in ürettikleri ve Sol LeWitt’in Eva Hesse’ye postaladığı mail art işlerine gönderme yapar. İşçinin Sıradan Bir Günü başlıklı video, Zeplin üretimi için 1938’de Berlin yakınlarında kurulan, günümüzde tropik iklimin deneyimlendiği bir eğlence parkına dönüştürülmüş bir hangarda çalışan sıcak hava balonu görünümlü helyum balon operatörünün günlük koreografisini belgeler.


Kayıt Tarihi: Temmuz 95 başlıklı kolaj serisiyse, Temmuz 1995’te Güney Kore, Fransa, Rusya, Almanya ve Japonya’da Reuters Haber Ajansı tarafından haberleştirilmiş olaylarla sanatçının seyahatlerinden kişisel fotoğraflarının kesişimidir. Farklı tekniklerle yorumlanıp yeni bağlamlara oturtulan tüm bu mikro hikâyeler yerçekimsizlik hissi veren bir odada toplanmıştır. Bu durum, gerçeküstü olanın olaylardan ziyade içinde bulunduğumuz koşullar olduğu fikrini pekiştirir. Ardından, taşlardan oluşan zemin üzerinden geçen katılımcılar bir sürprizle karşılaşır: girişte onları karşılamış olan otobüsün dış yüzeyi çıkar karşılarına. İç mekânla sokağı birleştiren bu müdahalenin içinde dolaşırken, otobüsün bir yüzünde seyahat şirketlerinin gözüyle seçilmiş tarihi yapıları, öteki yüzünde on dokuzuncu yüzyıl estetiğiyle dekore edilmiş bir otel odasının canlandırmasını görürler. Katılımcı rezervasyon yaparak otelin sunduğu hizmetlerden faydalanabilir. İstanbul’un sürekli müdahalelerle “modernleştirilen” bir diğer kamusal alanı da sinema salonlarıdır. Sanatçının yakın tarihli deneme film türünde videoları, sinemaların eski oturma düzeniyle kurgulanan bir mekânda gösterilir. Çağdaş sanatçıların evle ilgili ikonikleşmiş işlerinden kesitlerin gösterildiği Evde Üretilmiş Yapıtlar ve çağdaş sanatın yanı sıra müzik de yapan çağdaş sanatçıların konu alındığı Sanatçılar Müzik Yapınca izleyiciyle buluşur.


Ahmet Öğüt’ün pratiğini bir bütün olarak çağımızın sanat kavrayışlarının belirli nitelikleriyle tarif etmek kolay değildir. Yine de onun yapıtlarını neredeyse her zaman bir araya getiren şey mizahtır. Sanatçının sıkça başvurduğu bu araç, insanların gündelik hayatın akşında genellikle görmezden geldikleri gerçeklerle yüzleşmelerini sağlar. Zihinlerindeki birçok düşünce tetiklenir. Aslında Öğüt’ün işleriyle karşılaşmak bir nevi toplumsal angajmana davettir. Çeşitli diyaloglara önayak olan Ahmet Öğüt’ün sergisinden çıkarken zihnimizde şu düşünce asılı kalacak: Türlü tuhaflıklar canlılara hâsıl olabilir, zaten hep olagelmiştir


Ahmet Öğüt’ün It can and has been başlıklı kişisel sergisi 3 Ekim 2021 tarihine kadar Dirimart’ın ev sahipliğinde devam ediyor.

bottom of page