Galerist’te üçüncü solo sergisini açan Rasim Aksan 12.12.12’de askerlik sürecinin bir kaydı olarak kabul edilebilecek şafak kartlarının ön yüzündeki birbiriyle çelişen anavatan, sevgiliye duyulan özlem ve erotik kadın imgelerinin bir arada oluşunu ve bu tezatlığın hafızamızda edindiği yeri ele alıyor.
Tüm detaylarıyla, kağıt üzerine suluboya kalem ve akrilik airbrush kullanarak hipergerçekçi bir üslupla resmettiği işlerinde Aksan her gün karşılaştığımız görselleri estetik bir kaygıyla bir araya getirip metal çerçevelerin içine koyarak bu görsellerle olan ilişkimizi sorgulamamıza neden oluyor.
Rasim Aksan 'Askerlik Hatırası', 2016 Tuval üzerine akrilik aribursh 73 x 177 cm
Nazlı Yayla: 12.12.12 neyin tarihi? Serginin fikri nasıl oluştu?
Rasim Aksan: 12 Aralık 2012, askerliğe başladığım tarih. Askere gittikten birkaç gün sonra kantine bir şeyler almak için gittiğimde şafak kartlarını gördüm. Kahraman Türk askerinin yanında Paris Hilton fotoğrafı, ‘biz savaşa girersek siz mezara girersiniz’ benzeri testosteron kokan sloganların yanında çiçek fotoğrafının üstünde anne veya sevgiliye özlem içeren cümleleri görünce tamam, yeni sergimin konsepti bu dedim. Sanki Türkiye’nin devamlı ve hızlı bir şekilde değişen gündeminin özeti gibi tek kart üzerinde tüm görseller toplanmış. Birinde kahramanlık duyguların kabarırken bir sonraki görselde cinsel arzuların yükseliyor, bir diğerinde ise bir anda naifleşip sevgilin veya anneni özlüyorsun. Buzla buhar arası bir geçiş gibi. Türk bayrağıyla erotik bir görselin yan yana olması başka şartlar altında büyük tepki uyandırabilecekken askeriyenin kantininde bunun şafak kartı olarak satılmasının sorun yaratmamasının oluşturduğu ironi ve tezatlık da bana bu serginin konusunun fikrini verdi. O sırada Narcissus için yaptığım hazırlık ve çizimlerin yanı sıra bu sergi konsepti için de kafa yormaya başladım.
NY: Görselleri elinde zaten var olan görsel arşivinden mi derledin yoksa fikrin peşinden bir görsel avına mı çıktın?
RA: Kantindeki tüm kartlardan satın alarak başladım. Sonra da koğuşta askerlerin ranzalarına sıkıştırdıkları, ceplerine koydukları şafak kartları, dergi ve gazetelerden kestikleri fotoğrafları bir de sabah mıntıkasından önce buruşturulmuş, arzulanan genital bölgelerin yakılıp sonrada yerlere atılan görselleri dosyalayıp dolabımda stokluyordum. Sonrasındaysa ellerimi yıkayıp başlıyordum askerliğe.
Geçirdiğim beş buçuk ayda gözüm hep toplanacak görsellerdeydi; sürekli malzeme peşindeydim. Seçtiğim görsellerde dikkat ettiğim bir nokta da tesadüf eseri oluşmuş sözcüklerdi.
NY: Daha önceki bir röportajında kullandığın görsellerin yaşadığımız coğrafyanın oluşturduğu sosyal ahlak kurallarıyla bastırdığımız, tabulaştırdığımız konuları içerdiğini ifade etmişsin. 12.12.12’deki işlerindeki görselleri bu fikre nasıl bağlayabiliriz?
RA: Konsept ve görseller olarak bu sergi için öyle bir şey söz konusu değil. Herkesin alenen yanında bulundurduğu veya yerlerde görmeye alışık olduğumuz, gözüme sıkça çarpan görseller aslında her gün karşılaştığımız ve üstüne konuşmadığımız hafızamız. Var olan bütün bu tezatlık oluşturan görselleri estetik bir kaygıyla birleştirip bir ürün ortaya çıkardım. Bu yüzden de kimse sergideki işleri görüp ‘sen ne yapıyorsun’ demedi. Sergide gördüğümüz görseller ve şafak kartları bizim bu bahsettiğimiz yaşantımız içinde var olan olgular. Kültürümüzde, yemek isimlerinden deyimlere, yaptığımız şakalara kadar erotik imge ve öğeler hep var. Benim de aslında ortaya koymak istediğim ise tabulaştırdığımız gibi görünen ama gün içinde karşılaşıp tepki koymadığımız şeyler.
Rasim Aksan 'Şafak 10', 2016 Kağıt üzerine akrilik airbursh ve aquarelle 40 x 60 cm (çerçeveli)
Rasim Aksan 'Şafak 10', 2016 Kağıt üzerine akrilik airbursh ve aquarelle 11.5 x 34 cm (çerçevesiz)
NY: Peki şafak kartlarını veya kartvizitleri, gazetedeki görselleri bulunduğu içerikten çıkarıp diptych veya polyptych formunda çerçeveleyip astığında, görsellerle bizim aramızdaki ilişkide ne değişiyor? Her iki durumda da bir sergilenme var aslında.
RA: Her gün gördüğümüz özellikle erkeklerin-askerlerin dikkatini çeken kartvizitleri arabalarımızın camından ya da sokakta ayağımızın altından, şafak kartını ve gazete parçaları askerin cebinden ve ranzasından topladığım imajları tek başlık altında bir formatta birleştirerek, dört yıl öncesine kadar benim için de bir anlam ifade etmeyen ama hepsi bir araya gelince anlamını bulduğuna inandığım şekliyle estetik ve sanatsal kaygı güden biri tarafından sadeleştirerek sunulmasıyla daha ayırt edici bir algı oluşuyor.
NY: İşlerin gazetenin buruşukluğu, fotoğrafın katlanma izi, aşınma, yırtılma, pikselize edilen bölgelere kadar, hatta bu işlerin suluboya kalem ve akrilik brushla yapıldığını ara ara kendime hatırlatmama neden olacak kadar detaylı ve gerçekçi. Nedir bu görselleri bu kadar detaylı bir biçimde resmetmendeki amaç?
RA: Hatırladığım kadarıyla dört yaşımdan beri mümkün olduğunca detaylı resimler çizerek kendimi bu konuda geliştirdim. Fotografik detaylar yakalamaya hatta bazı resimlerimde fotokopi hatalarını taklit etmeye başladım. Hayatta da resimde de detaylarla uğraşmak benim için mutlu ve deşarj eden bir meditasyon. Ama bir amaç olmayınca böyle yetenek cambazlıklarının bir anlamı kalmıyor. Hem sanatsal bir anlamı olması hem de detaylarla uğraşmaktan mutlu olduğum için ara yolu bulmaya çalışarak amatör ve profesyonel fotoğrafçılığın konularını içeren kolaj ya da diptychlerle anlam bulan konular seçmeye başladım. Böylelikle hem detaylarla uğraşarak deşarj oldum hem de bir hikayesi olan resimler yapmayı amaç edindim. İlk üç solo sergimde böyle oldu. Bir sonraki sergide bunu biraz bozmak üzere kafa yoruyorum.
NY: ‘Yuva’ sergideki en çok dikkatimi çeken işti diyebilirim. Kim o fotoğraflardaki?
RA: İki tanesi benim. Diğerleri ise kız kardeşim, erkek kardeşim, babam ve babamın ailesi. Altı yıl önce yaptığım bir parça o. Sanatsal bir şekilde sunmak için bağlantı kurabileceğim bir konu bulana kadar sergilemedim. Bir çoğumuzun evlerinde kapı çerçevelerinin kenarına fotoğraf sıkıştırmak çok yaygın görülen bir durum. Bizim evde anneme ‘rahatsız oluyorum, koyma bunu buraya’ derim, halamların evinde bütün çerçeveler doludur mesela. Amaç o ev halkı için önemli olan o görsellerin göz önünde bulunmasıdır. Çerçeve yaptırmak lüzumsuz olur, kapının çerçevesine sıkıştırmak görselin sergilenme işini görür. Kitsch olarak kabul ettiğimiz çerçeve kenarına sıkıştırılan fotoğrafı ise farklı bir çerçeveleme tekniği olarak değerlendirmeliyiz artık diye düşünüyorum.
Bu işte evdeki o çerçevelemeyi neredeyse birebir kopya ettim. Önceden hazırladığım haline yalnızca iki fotoğrafımı ekledim: İlkokul ve askerlik fotoğrafım. Bu iki resmin ortak noktası üniforma ile tek tipleşme. Askerde olan çocuk akla gelir, merak edilir. Fotoğrafı gelince öpülür, bundan dolayı da gidip şaşalı bir şekilde en dikkat çeken çerçeve yaptırılır onun için. Ben de üniformalı olduğum iki ayrı zamanın fotoğrafını ekleyerek altı sene önce hazırladığım işi askerlik hatıra fotoğrafıyla bu sergiyle bütünleştirdim ve sergileme fırsatım oldu.
Rasim Aksan 'Yuva', 2016 Mdf üzerine tutturulmuş kağıt üzerine akrilik airbursh ve aquarelle, cam, tahta ve dua kağıtları 85 x 65 cm
NY: Buluntu malzemeler ürettiğin işlerde büyük rol oynuyor. Başka neler topluyorsun?
RA: Hard diskimde şu anda 1 milyon 300 bin civarında görsel var. Gittiğim her yerde ne kadar görsel içerikli kitap varsa hepsine bakmaya ve aklımda yeni görseller oluşturmaya özen gösteriyorum. Öncelikle görmeyi seviyorum. Sonrasında ise o görseller birikerek anlam kazanıyor.
Taşbaskıyla yapılmış, zengin desen ve renklerin olduğu başörtüler, keçi ya da koyun yününden yapılmış kök boyalarıyla renklendirilmiş duvar kilimleri, heybeler, el yapımı çoraplar ve kurmalı saatlerle birlikte 1752’den günümüze kadar dünyanın genelinden görsel zenginliğinin ve renklerin uyumlu olduğu metal ve kağıt para topluyorum. Hangi rengin hangi tonuyla bir başka rengin hangi tonu estetik bir bütünlük sağladığı konusunda beni eğitiyorlar. Mesela bu paralardan bir tanesinde benim hiç aklıma gelmeyecek öyle güzel bir yeşil tonu var ki, benim ten rengim onun üstünde uyumlu bir bütünlük sağlayamazken senin ten rengin onun tam uyduğu renktir. Bu şekilde bir arşiv oluşturuyorum.
NY: Bu aralar zihnin neyle meşgul, neye kafa yoruyorsun, ne okuyorsun?
RA: İnsanlık tarihinden günümüze dünyadan ve ülkemizden birbirini istatistiksel bir şekilde tekrarlayan üzücü olaylar dikkatimi çekiyor ve bu konularda yakın çevreme ileriye dönük tahminlerde bulunuyorum ve istemeyerek de olsa doğru çıkıyor. Bunun haricinde kendimi sanatsal olarak geliştirmek için sürekli kendi içimde tartışıp duruyorum. Kısacası bu aralarda içinde bulunduğum dünyadaki gelişmeler ve sanat sürekli meşgul etmekte. Bir de 2016’da kaybettiklerimden dolayı ruh halim altüst oldu. Cevaplar bulmak için kendime yeniden soracak sorular arayışındayım.
Yeni sergim için ise eski ve yeni malzemeler kullanarak mozaik, vazo, altar panoları ve kanaviçeye kadar bir çok farklı malzemeden antik dönemden günümüze kadar malzemeye uygun bir çok farklı malzemelerle antik ve güncel konuları işleyeceğim bir sergi hazırlamayı planlıyorum.
Rasim Aksan 'Komando 1', 2016, Kağıt üzerine akrilik airbrush çizim ajanda üzerine tutturulmuş 20 x 14 cm (çerçevesiz)